Vilyem Åžekspiyer

Önceleri Åžekispir, Åžekspir ya da Åžekspiyer diye anılmaya baÅŸladıysa da 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra artık ülkemizde de Shakespeare diye biliniyordu. Onun bu topraklardaki macerası yaklaşık 140 yıl önce, Osmanlı’nın son döneminde baÅŸladı.

Shakespeare’in tiyatro yapıtlarının Osmanlı’daki ilk çevirmeni Kütahyalı Hasan Bedrettin PaÅŸa ile arkadaşı Manastırlı Mehmet Rıfat olmuÅŸ. 1870’lerde bu ikili (İngilizce bilmedikleri için) Othello’yu Fransızcadan çevirmiÅŸler.

Ardından üstadın yapıtlarını Osmanlıcaya tercüme etmek bir ‘riyaziyeci’nin aklına gelmiÅŸ. EÄŸitimci, matematikçi Mehmet Nâdir Bey Hamlet’ten üç bölüm seçip çevirmiÅŸ. Yine Fransızcadan ama İngilizce de biliyormuÅŸ. Bunu yaparken büyük olasılıkla Hamidiye Zırhlısı’nda hapisteymiÅŸ.

Mehmet Nâdir Hamlet çalışmasını 1881’de Hazine-i Evrak dergisinde şöyle sunmuÅŸ: “Nâmı şöhretgîr-i âfâk olan ‘ÅŸekspir‘in tercüme etdiÄŸim bazı âsârı içinden birkaç söz toplayub (Hazine-i evrak)a derc buyurulmak üzere irsâl eyledim.”

​

Nâdir Bey bununla da yetinmemiÅŸ, 1887-1888’de Shakespeare’in 42 sonesini düz yazı olarak Osmanlıcaya çevirmiÅŸ. Yine bu sıralarda baÅŸka bir Osmanlı aydını ÖrikaÄŸasızade Hasan Sırrı Bey (Nahit Sırrı Örik’in babası) Venedik Taciri ile Sehv-i Mudhik (Yanlışlıklar Komedisi) çevirilerini yapmaktaymış. 1884 ve 1887’de ikisi de yayımlanmış.

Verona’nın İki Asilzadeleri 1886 yılında II. MeÅŸrutiyet yıllarında kaymakamlık yapmış olan Mihran Boyacıyan tarafından çevrilip Civelekyan Matbaasında basılmış. Boyacıyan aynı yıl Romeo ve Juliyet’i de çevirmiÅŸ.

Çeviriler yapılmış ama sahneler pek hareketli deÄŸil henüz. Bazı Shakespeare yapıtları Rum ya da Ermeni toplulukları tarafından sahnelenmiÅŸ. ÖrneÄŸin 1842’de Konkordiya tiyatrosuna gelen Rum sanatçılar Romeo ve Juliette’i, Othello’yu, Hamlet’i oynamışlar.

Bu oyunlar, GedikpaÅŸa Tiyatrosunun ilk döneminde de temsil edilmiÅŸ. Ama Osmanlı sahnelerine adım atan Osmanlıca ilk oyunu Othello. Mihran Boyacıyan’ın İngilizceden çevirdiÄŸi Othello ‪Manzûme-i Efkâr Matbaası tarafından 1912 yılında yayımlanmış.

1914 yılında İstanbul’da Darülbedayi’nin, yani modern anlamda ilk tiyatro ve konservatuvar yapısının oluÅŸmasıyla ‘resmi’ tiyatro yaÅŸamı baÅŸlar. 1912 yılında Muhsin ErtuÄŸrul bir Hamlet yapmıştır bile. Çevirisi, baÅŸrol oyunculuÄŸu, yönetimi kendine ait bir Hamlet’tir bu.

Anadolu ise Othello’yu çok beÄŸenmiÅŸtir. Darülbedayinin ilk öğrencilerinden biri, Kâmil Rıza, öteki adıyla Othello Kâmil, yıllar boyunca gezici kumpanyasıyla Anadolu’yu dolaşıp Othello oynar. Kâmil’in yorumuyla sahnelenen oyunun adı Arabın İntikamı’dır.

Nâzım Hikmet “Oyunlarım üstüne” baÅŸlıklı yazısında (Moskova, 1962) Kâmil’in seyircisi olduÄŸu günleri şöyle anlatır:

“Ankara’da 1921 kışında ahırdan bozma salaÅŸ bir tiyatroda, gaz lambalarının ışığında ve ikide bir soÄŸuktan avuçlarıma hohlayarak Otello Kâmil’i seyrettim. Ömrümde ilk defa Åžekspir’i seyrettim. Abdullah Cevdet adında bir eski Jön Türk ÅŸairi Arap ve Acem sözcükleriyle dolu bir dille büyük üstadı Türkçeye çevirmiÅŸti. Otello’yu, Hamlet’i filân okumuÅŸtum, ÅŸaÅŸmıştım, hayran olmuÅŸtum ama pek anlamamıştım. Kâmil bir gezgin aktördü. Repertuvarında bir tek piyes vardı denilebilir. Otello’yu Papazyan üslubuyla oynadığını söylerler. Ne yazık Papazyan’ı Otello’da seyretmek nasib olmadı. Ama çırağı Kâmil’in Otello’suna bakıp ustasının ustalık kertesini kestirmek mümkün.”

Gerçekten de Abdullah Cevdet Shakespeare’in tüm oyunlarını çevirmek niyetlisidir. Ama ne yazık ki çeviriler baÅŸarısızdır.

Neyzen Tevfik’in satırlarında Shakespeare
Abdullah Cevdet tercüme iÅŸine devam ettiÄŸi sırada bir gün Süleyman Nazif’e dert yanar: “Nazif, Shakespeare’i çevirme iÅŸini bitirmeden öleceÄŸim diye korkuyorum.”

Süleyman Nazif cevabı yapıştırır: “Ben de tam tersine Shakespeare’in tamamını ölmeden önce çevireceksin diye korkuyorum. Herkes Shakespeare’in eserlerini ölümsüz bilir, oysa sen Türkçeye çevirerek ölümlü olduklarını kanıtladın.”

  1. yüzyıl baÅŸlarında Osmanlı’nın yeni Türkiye Cumhuriyetine armaÄŸanlarından biri olan Neyzen Tevfik’in diline de düşer Shakespeare:

ÅžEKSPİR Åžekispir’in bütün asarına deÄŸil, birine Feda imiÅŸ Britanya o hikmet efserine. Ne muhteÅŸem, ne derin bir mehabet-i takdir, Yeter bu İngiliz’in ilme aÅŸkını tasvir. Revân eder acı sözlerle tayf-ı hikmetini, Bu serzeniÅŸ ile sezmiÅŸ vatan muhabbetini.(1921)

“İngiltere’nin Avon deresi İrlanda denizine dökülmek için kara aÄŸaçlar arasında aheste ve sakit akıyor; gruba doÄŸru pembeleÅŸen yeÅŸil sularında dallar ve sazlarla beraber Stratfort beldesinin beyzi ve tulani pencereleri ve mızrak biçimli parmaklıkları münakis yaÅŸar; akisler arasında birer canlı kar yığını halinde sessiz kayan beyaz kuÄŸular vardır. İşte bu güzel akar suyun kenarına yaslanan Stratfort ÅŸehrinin Henley sokağında 1564 senesi nisanının yirmi üçüncü günü Vilyem Åžekspiyer dünyaya geldi.”

Bu satırlar 1934 yılında Kanaat Kütüphanesi tarafından yayımlanmıştır.

Cenap Åžahabettin’in kaleme aldığı “Vilyem Åžekspiyer” adlı kitaptan.

Resimli, 196 sayfa olan kitapta Türkçede ilk kez Shakespeare’in hayatı, kadınları, eserleri ahlakı gibi konular ele alınıyor.

Etiketler:

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3110 Toplam Flood
2661 Toplam Yorum
1516 Toplam Üye
12 Son 24 Saatte Flood

Kod e‑postana gönderildi. (24 saat geçerli)