Suyu Arayan Adam

Daha ilk derste belli oldu ki bölükte, hangi dinden olduğumuzu bile doğru dürüst bilen bir kişi yok.

Bir gün askerlere sordum:
-“Bizim dinimiz nedir?”

Hepsinin bir ağızdan, “Elhamdü-l-illâh Müslümanız” diye cevap vereceklerini sanıyordum.

Fakat öyle olmadı, cevaplar karıştı.

Kimisi “Ä°mamı âzam dinindeniz”,

kimisi “Hazreti Ali dinindeniz” dedi.

Kimisi de hiçbir din tayin edemedi.

Arada, “Ä°slâmız” diyenler de çıktı ama “Peygamberimiz kimdir?”
deyince, onlar da pusulayı şaşırdı.

Akla gelmez peygamber isimleri ortaya atıldı. Hatta birisi, “Peygamberimiz Enver PaÅŸa’dır” bile dedi.

​

İçlerinden peygamberin adını duymuÅŸ olan birkaçına da, “Peygamberimiz saÄŸ mıdır, ölü mü?” deyince, iÅŸ gene çatallaÅŸtı. Herkes aklına gelen cevabı veriyordu. Bir kısmı saÄŸ, bir kısmı ölüdür tarafını tuttu.

Fakat birisinin kuvvetle konuştuğunu yahut bir tarafın daha ağır bastığını görünce, diğer tarafın da kolayca o tarafa kaydığı görülüyordu.

“Peygamberimiz saÄŸdır” diyenlere, “O halde hangi ÅŸehirde oturur?” diye sordum.

Cevaplar tekrar karıştı.

Onu İstanbul’da, Şam’da yahut Mekke’de yaşatanlar oldu. Hiçbir yer tayin edemeyenler daha çoktu.

“Peygamberimiz ölmüştür” diyenlere de “Ne zaman ölmüştür?” denildiÄŸi zaman bu sefer onlar ÅŸaşırdılar.

Yüz sene önce, beş yüz sene önce, bin sene önce diye gelişi güzel cevaplar verenler oluyordu.

Fakat çoğu vakit tayin edemiyordu.

Dinimizin adı ve peygamberimiz bilinmediği gibi, din ilkelerini ve ibadetleri doğru dürüst bilen kimse de çıkmadı.

Ezan dinlemiÅŸlerdi.

Fakat ezan okumayı bilen yoktu.

Yukarıdaki satırlar Åževket Süreyya Aydemir’in “Suyu Arayan Adam” isimli kitabından.

Topraksız bir çiftçi ailesinin oğlu olan Şevket Süreyya, 1897 yılında Edirne’de doğmuş ve ailesinin çabasıyla iyi bir eğitim alıp öğretmen olmuş.

Yedek subaylığını daha 18 yaşında ünlü Sarıkamış faciasında yer alan 28’inci Tabur’da yapmış.

Bir yandan bitmek bilmeyen Rus baskınlarına direnirken, diğer yandan da öğretmenliğin verdiği sorumlulukla emrindeki askerleri eğitmeye soyunmuş.

Dindar Osmanlı’nın halkı nasıl cahil bıraktığının, laik Cumhuriyetin ise nasıl din ve ulus eÄŸitimi verdiÄŸinin gözlemcisidir “Suyu Arayan Adam”