Korku Hikayesi

Not: bu hikayeyi kendim yazdım kesinlikle gerçek değildir!

“Son Fotoğraf”

Karla kaplı mahalle sessizdi. Yılbaşı gecesi herkes sıcacık evlerinde, ışıklarla süslenmiş çam ağaçlarının altında hediyelerini açıyordu. Ama ben… ben tek başıma o evdeydim. Teyzemlerin evi. Bir hafta önce taşınmışlardı. Bir gece kalmam gerekiyordu.

Telefonumun şarjı azdı ama geceyi biraz belgelemek istedim. Bahçeye çıktım. Eski model iPhone 4S’in kamerasını açtım. Kar taneleri düşerken huzur verici bir sessizlik hakimdi.

Ta ki…

Bir ses duydum.

Karda… ayak sesleri.

Tepemdeki çatıdan biri inmiş gibi. Döndüm. Hiçbir şey yoktu. Sadece kar. Ama sonra kameram bir yüzü yakaladı. Belki benim gözüm görmemişti ama lens… evet, lens bir şey görmüştü.

Fotoğrafı açtım. Odak dışıydı, ama net bir şey vardı:

Bir palyaço.

Ama yüzü bembeyazdı. Gözleri cam gibi, içi bomboş. Üzerinde renkli düğmeler, uzun bir palto. Kafasında ışıklı bir şapka. Elinde…

Bıçak.

Donup kaldım. O an bir fısıltı duydum:

“Huzur… geliyor.”

Koşmaya başladım. Ama her adımımda, onun ayak sesleri daha da yaklaşıyordu. Dönüp baktım: gerçekti. Kovalıyordu.

Ve her adımda, ışıkları biraz daha yanıp sönüyordu şapkasının. Sanki yaklaşan bir alarm gibiydi. Ölüm alarmı.

Eve kendimi zor attım. Kapıyı kapattım. Ama o an…

Telefonuma bir bildirim geldi.

“Son Fotoğrafınız Kaydedildi.”

Fotoğrafa baktım. Ben değildim.

Kameraya o bakıyordu.

Mr. Bliss. Gözlerinin içine kadar netti.

“Son Fotoğraf: Bölüm 2 — Kapının Ardındaki Bahçe”

Evdeki ışıklar titriyordu.

Mr. Bliss dışarıdaydı… ama artık sadece dışarıda değildi.

Telefonuma baktım. Ekran kararınca bir anda eski televizyonlar gibi "parazitli" bir görüntü geldi. Gözleri olmayan, ama beni gören bir yüz belirdi:

“Bakıştan kaçamazsın.”

Kapının kolu yavaşça dönmeye başladı.

Kilitliydi ama o uğraşmıyordu.

Karın altından yürüyen bir gölge gibiydi, sıvı gibiydi.

Camdan baktım. Kardan adamların arasında onun silüeti netti. Ama gözlerim kaydığında… artık her kar topunun üstünde onun yüzü vardı.

O… çoğalıyordu.

Telefonum kendi kendine video çekmeye başladı. Ekranda şu yazıyordu:

“Senin gözünden izliyoruz.”

🧊 Bahçeye Dönüş

Bir hata yaptım.

Merak ettim.

Bir daha dışarı baktım.

Ama bu sefer… bahçe aynı bahçe değildi.

Zemin karlı değil, su gibiydi. Ayak izleri göğe doğru uzanıyordu, tıpkı birinin “yukarıdan” yürüyormuş gibi.

Mr. Bliss oradaydı. Ama bu sefer farklıydı.

Daha büyük.

Daha bulanık.

Sanki iPhone kamerası artık “gerçekliği çekemiyordu.”

Fotoğraf çekmeye çalıştım… ama ekranda sadece şu çıktı:

📸 “Sen artık fotoğraf çekmiyorsun. Biz seni izliyoruz.”

Ve sonra… ekran karardı.

Bir çığlık.

Ama telefondan değil.

Arkamdan.

Son Fotoğraf: Bölüm 3 — Bliss’in Bahçesi

Arkamdan gelen çığlık öyle tizdi ki kulaklarım uğuldadı.

Döndüm. Ama… bu benim odam değildi.

Zemin artık ahşap değil, donmuş çamur gibiydi. Duvardaki kitaplar… ters dönmüş. Sandalyeler tavanda.

Gerçeklik katlanmıştı.

Burası onun dünyasıydı artık. Bliss’in Bahçesi.

🎡 Giriş Kapısı: Dönme Dolap

İlerledikçe, beyaz sisin içinde bir şekil belirdi.

Eski bir dönme dolap.

Ama kabinlerin her biri kapalıydı.

Üzerinde yazılar:

“Kaydeden”

“Unutan”

“Gören”

“Susturulan”

Ve en alt kabinde kırmızıyla yazılmıştı:

“Sen”

Telefonum titredi. Yeni bir bildirim:

📸 "Yüzün eklendi."

Açtım. Fotoğraf yoktu.

Sadece siyah bir ekran ve bu yazı:

“Bliss’in bir yüzü daha oldu.”

Benim yüzüm mü?

Kaçmalıydım. Ama her adımda ayaklarım daha da yavaşlıyordu.

Kar yoktu artık — ayaklarım oyuncak ayıları ezerek ilerliyordu.

Ses çıkıyordu. Ve her sesle birlikte arkadan o şarkı geliyordu:

🎵 “Mutluluk geliyor, Bliss seni görüyor…” 🎵

🪞 Kırık Ayna Odası

Bir kapı. Üzerinde sadece tek bir kelime:

“Anı”

İçeri girdim. Oda tamamen aynalardan oluşuyordu.

Her aynada ben vardım — ama farklı zamanlarda.

Kimi aynada küçüktüm, kimi aynada yaşlı.

Bir aynada… Mr. Bliss bendim.

Göz göze geldik.

Ve o anda tüm aynalar birden çatladı.

Telefonum yere düştü.

Ekranı hala açıktı.

Kendi görüntümün üstüne şu kelimeler yazılıydı:

“Artık seni hatırlamıyoruz. Bliss seni sahiplendi.”

🔚 "Son Fotoğraf" Final Bölüm —

“Yüzünü Geri Al”

(Ya kaçarsın… ya Bliss olursun.)

Aynalar kırıldığında her şey sessizleşti.

Ne kar sesi…

Ne çığlık…

Ne de o uğursuz şarkı.

Sadece telefonumdan gelen bir bildirim:

📸 "Yüzün yedeklendi. Geri almak ister misin?"

✔ Evet

✖ Hayır

Parmağım titredi. Ekrana bastım.

✔ Evet.

Aniden tüm oda sarsıldı. Aynalardan kırık cam parçaları yere değil, yukarıya dökülmeye başladı — sanki yerçekimi Bliss’in kontrolündeydi.

Telefonun ekranı ayna gibi yansıma yapıyordu. Ve orada… ben yoktum.

Benim yerime Mr. Bliss vardı.

Ama bir detay farklıydı:

Benden bir parça eksikti.

Gözlerime yaklaştım. Gözlerimin içi boştu. Boşlukta sadece bir şey görünüyordu:

Dönme dolap.

🎡 Yüzünü Geri Almak

Birden bire, boğuk bir ses yankılandı:

“Eğer yüzünü istiyorsan… onun yerine bir yüz bırak.”

O an anladım.

Bu bir takastı.

Ya ben kalacaktım burada…

Ya da onun yerine başka biri.

Ama başka biri yoktu.

Derken… telefonumda kamerayı açtım. Ön kameradaydım. Ama yine… ben yoktum.

Sadece Bliss’in silüeti.

Bir anda ekrana kırmızı bir tuş geldi:

🎥 KAYDET

“Bliss olmak için kayıt tuşuna basın.”

Ben… bastım mı?

⏱️ Son Şans

Tam o sırada çatıdan gelen bir gürültüyle zaman geri sarmaya başladı. Bahçedeki kar geri yukarı yağıyordu. Oyuncak ayılar kayboluyordu. Bliss’in yüzü parça parça çözülüyordu.

Ekranımda son bir seçenek çıktı:

❗"Yüzünü Geri Almak İçin Kendi Fotoğrafını Sil."

Gözlerimi kıstım.

Galeriye girdim.

Son fotoğrafa bastım:

Bliss’in bana baktığı o ilk karanlık, eski iPhone fotoğrafı.

Sildim.

Ve her şey karardı.

🌄 Ertesi Sabah

Gözlerimi açtığımda… normal dünyadaydım.

Teyzemin evindeydim.

Kar taneleri yavaşça düşüyordu.

Telefonum hala elimdeydi.

Ama içinde hiçbir fotoğraf yoktu.

Bir tek mesaj vardı:

“Geri aldın. Ama Bliss beklemeye devam eder.”

Etiketler:

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4713 Toplam Flood
5477 Toplam Yorum
3374 Toplam Üye
59 Son 24 Saatte Flood

Kod e‑postana gönderildi. (24 saat geçerli)