kadını yatakta mutlu etmenin yolları

insanoğlu ağzı yana yana öğreniyor.
açıkçası siyaset sevmem. takip de etmem. toksik bir ortam yaratıyor, arkadaşlarla aramı bozabiliyor. temel prensibim konformizm, ortama ayak uydururum.

köyde bayramlaşma akraba ortamında "evet ya yollar falan acaip oldu" derim, karaköy'de iş çıkışı arkadaş ortamında "ağğbi kurucu değerlere bu kadar saldırı varken bence de" derim. kafam rahat. iki üç defa ağzımı açsam yeter. omurga problemi yaşıyorsun diyenler çıkacak ama ben keyfime bakarım.

neyse, başıma bela da açmıyor değil bu işler. geçen hafta lanet bir ortama girdim hasbelkader. fonda ağır ahmet kaya şarkıları çalıyor, sigara dumanı tabakası odanın üstünde bulut gibi kalmış, sefil öğrencilik hayatımda bile içmediğim berbat bir kırmızı şarap su bardaklarında. bir öğrenci evi. ince çatlakların kapladığı, en iyi ihtimalle 10 sene önce boyandığı her halinden belli soluk duvarları olan, basık ve karanlık bir ev.

arkadaşım vasıtasıyla girmiş bulunduk, evi bulana kadar da "acaba falçatalanır mıyız" korkusu yaşadım, gaziosmanpaşa derinliklerinde. neyse ortam ağır siyaset, ağır anarşi kokuyor. sürekli geçmişe atıf var, bilmediğim bir sürü kişi ve üç harfli örgütün lafları ediliyor. bense o sırada kafa sallıyorum sadece.

ortamdan tam dışlanmak üzereyken birkaç kelime geldi aklıma ve aniden "dev genç'in yumruğu sert olur" dedim ve aynı cümle içinde deniz gezmiş ve mahir çayan isimlerini kullandım. aslında riskli bir laf ettim bu kadar birbiriyle kavgalı sol fraksiyon varken. ama yamuk da olsa bir dev-genç yazısı görmüştüm apartmanı ararken bir sokak duvarının üzerine spreyle yazılmış. şansım yaver gitti.

ortama girdiğimden beri beni ortama bağlayan yegane hatunun gözleri parladı, ince bir gülümseme eşliğinde özensizce sarılmış tütününden bir nefes daha çekti. zaten ortamdaki diğer erkekler öylesine tipsizlerdi ki sokrates dönemi yaşasalar sokrates'in çirkinliği gölgede kalırdı. neyse, gece boyu sohbet ettik hatunla, dev-genç'çi imiş. ucuz şarabın verdiği etkiyle yakınlaştık ve onun -2. kattaki rutubet kokan, duvarları flama ve posterlerle dolu evine gittik. "kim bilir ne kadar çok molotof kokteyli yapılmıştır bu evde" diyerek hayret ve tedirginlik içinde tek kişilik yatağına oturduk.

sigara kokan kıyafetlerimizi çıkardık, etrafa fırlattık. benim boxer'ım che biblosunun üzerine düştü ama umursamadık. zaten che bizi izlemesindi. sevişmeye başladık, açıkçası çok bir performans beklemiyordum o kadar alkol sonrası ama beni irkilten hatunun bir anda bakışlarını keskinleştirip uzun süredir uzattığım saçlarımdan tutarak:

-alçak puşt de bana, abdülhamit'i savunduğumu iddia et ve tokatla beni.

diye yalvardı. ben de bunu karşılıksız bırakamazdım, cinselliği doruklarında yaşamak için bunun bir görev olduğunu düşündüm, topallar gibi yapıp;

-sen gizli bir abdülhamit savunucusu meşrutiyet karşıtısın, küçük adi alçak puşt.

dedim ve tokatladım, çıkarıp gösterdim. çanlar kimin için çalıyor'daki maria ve robert gibi hunharca seviştik. evet bir robert değildim, patlayıcıdan anlamam ama iyi tokatlarım. ben tokatladım, o zılgıt çekti.

sabahın ışıklarını bekledim ve uzun sıkıcı bir seks sonrası sohbeti ardından evden ayrıldım. velhasıl evet, kadınları yatakta mutlu etmenin yolları var ama bu sizi mutlu etmeyebilir.

Etiketler:

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4288 Toplam Flood
4859 Toplam Yorum
2926 Toplam Üye
50 Son 24 Saatte Flood

Kod e‑postana gönderildi. (24 saat geçerli)