Bir Osmanlı askerinin gözünden

Tarih beni "korkak" olarak yazacak biliyorum. Ama gerçekten de elimden gelen bir şey yok. Zaten ortada askerlerine destek verecek kuvveti bir kalmayan bir devlet vardı. Eşimi ve çocuğumu koruyamadığım için çok pişmanım. Her dakika gözümün önüne geliyor yaşananlar…

Kafamdan silip atamıyorum. Ermenilerin Van'ı işgalini öğrendiğim an alelacele evime gitmek üzere yola çıkmıştım. Dakikalar gecmek bilmiyordu. Korktuğum şeyin başıma gelme ihtimali bile tedirgin ediyordu beni. Köyüme çabucak ulasmaliydim. Bir tepeye çıkıp köyüme bakmak üzereydim ki maalesef her tarafın yakıldığını fark ettim. Ermeniler köy halkını meydanda toplayıp sırayla katlediyorlardi. Net olarak hatırladığım şey ettiğim dualar.Lütfen karım ve oğlum kaçmış olsun lütfen…

Komşum Züleyha ve Mustafa'nın cesetleri darağacında sallanıyordu. Köyün muhtarı Duran emmi ise 4 tane Ermeni askerinin arasında yüzü gözü kan içinde bir şeyler anlatmaya çalışıyor, fakat söylediği her cümleden sonra suratına okkalı tokatlar yiyordu. Canım çok yanıyordu, bacaklarım artık titremekten yorulmuştu. Yaşadığım o stres hali o kadar bedenimi etkilemişti ki hareket edemeden kaskatı kesildim. Kendimi ölü gibi hissettim bir an. Ermeni askerlerinin, komutanlarının huzuruna eşimi ve çocuğumu çıkardığı anı görünce ise öldüm adeta.

Henüz 7 yaşında olan bir çocuğu gözünü kırpmadan öldürdü Ermeni komutan. Hem de eşimin daha fazla acı çekmesini istemiş olacak ki , eşimden önce çocuğumu katlettiler. Bu anları izleyen ben ise elimle ağzımı kapatmış durumdaydım. Biliyordum ki bagirirsam ben de ölürüm. Gözyaşlarım sakallarima karışmıştı adeta. Buradan kaçmam gerektiğini biliyordum fakat o an binlerce askerin arasına dalıp kendimle beraber birkaç kişiyi götürmek istedim. Lakin dedim ya; kaskatı kesilmiş haldeyim. Hareket edemedim, tek yaptığım faltaşı gibi açılmış gözlerle yaşananları izlemek.

Şu an kimsenin bilmediği terk edilmiş bir köydeyim. Şehrin merkezine gitmem gerektiğinde Ermenice konuşarak onlardan biriymiş gibi davranıyorum. Yıllarca Ermenilerin içinde yaşamanın bir avantajı bu. Merkeze gıda, haberleşme vs. gibi işler için geliyorum. Burada iki insan görünce bile o düşünceleri kafamdan atabiliyorum. Fakat köye geri döndüğümde ise o düşünceler beni yiyip bitiriyor. Ermeni halkı kendi aralarında Osmanlı askerlerinin saklandığını, mavi gözlü sarı saçlı bir subayın tüm Anadolu'yu dolaşarak kongreler düzenlediğini konuşuyordu. Söylenenlere göre devlet askerlerini çağırıyor ama büyük çoğunluğu cepheye gitmeyip saklanıyormuş. Yalan haber olmasına imkan yok, çünkü o korkaklardan biri de benim.

Hem cepheye gitsek ne olacaktı ki? Bizi kaderimizle başbaşa bırakmışlardı. Böyle korkak bir şekilde yaşamaya devam edecektim. Ki 5 yıl yaşadım bu halde, yaşamak denir mi emin değilim. Defalarca farkedilme korkusu yaşadım, lakin Ermeni dilini akıcı konuşuyordum. Kimsenin şüphesini çekmedi bu durum. Kendilerinden biri olduğumu sanıyorlardı. Merkeze gittiğim bir gün orada Ermenilerin artık doğuyu tamamen ele geçirmek için harekete geçmeye başladıklarını öğrendim. Sanırım bu diyarı terk etmeye baslasam iyi olur diye düşündüm.

Aylar sonra merkezde çolak Necmi'ye rastladim. O da benim gibi bir Osmanlı askeriydi ve tıpkı benim gibi Ermeni diline hakimdi. Yıllarca saklanmış o da bu halde. Tenha bir alanda karşılaştık. Orduya geri döneceğini söyledi. O an kendimden nefret ettim, Çolak Necmide bile yürek vardı. Sebebini sorduğumda ise çok iyi komutanın doğuya geldiğini söyledi. Kazım baba diyorlarmış ona. Çolak Necminin gözü parlıyordu adeta. İçindeki kıvılcım harlanmıştı , belliydi. Fakat yine korkaklığımı gösterdim ve bir süre daha saklanmam gerektiğini söyledim. O ise bana " bu şekilde yaşayacağıma torunlarıma daha iyi bir gelecek bırakmak için çabalarım " diyerek terk etti orayı.

Çok geçmedi Kazım baba önderliğindeki ordunun Ermenileri doğudan süpürdüğü haberini aldım. Zaten bu süre içinde orduya geri dönme fikrine sıcak bakmıştım. Orduya teslim olmak üzere çıktım yola. Öyle de oldu, benim gibi binlerce asker geri dönmüştü orduya. Rüştü Paşa'nın önderliğinde bir milis grubunun icindeydim. Bir gece hepimizi toplayıp Eskişehir'e doğru yola çıkacağımızı haber verdi. Orada Yunanların akınlarını durdurmamız gerekiyordu. Kazım babayı göremeyecek olmak içimde derin bir yara bırakmıştı. Lakin işimizin başına dönmeliydik. Günler sonra Eskisehir'e vardığımızda bir adamla karşılaştık.

Başında kalpak, elinde ise bir bastonla uzaktan göründüğünde binlerce asker uğultuyu kesti. İsmet Paşaydi o… Kısa süre önce Yunanların bizimkinden üç kat daha büyük bir orduyla üstümüze geldiği haberini almıştık. Fakat İsmet Paşa öyle bir cesaret veriyordu ki bize; kazanacağımızdan emindik. Az önce aldığımız o haber umrumuzda değildi. Saldiriya geçmelerini sabırsızlıkla bekliyorduk. Sadece 3 günlük bir savunma yaparak alt ettik Yunanlari. Kimse için sürpriz olmadı, çünkü arkamızda İsmet Paşa vardı. Çok geçmedi İsmet Paşa bize Yunanların tekrar saldiracagini haber verdi. Hazırlıklara basladik.

Çolak Necmi ile aynı bölükteydik. Hazırlıkları beraber tamamliyorduk. Bana Fevzi Paşa'nın da bu cephede savaşacağını söylediğinde ne dediğine anlam verememistim. Fakat Fevzi Paşa'nin zaferlerini ve nasıl biri olduğunu anlattığı an Yunanlara üzülecek kıvama geldim neredeyse. Başımızda çok zeki ve becerikli komutanlar vardı , bu savaşı kaybetmemize imkan yoktu. Bir Mart sabahı Yunanlar saldırıya geçti. Kısa süre önceki savaştan farklıydı bu. Yunanların elindeki silahlar ve mühimmatlar çok ileri teknolojiydi. Bunların onlara ait olmasına imkan yoktu. 26 Mart sabahı göğsümden vuruldum…

Gözümü açtığımda revirdeydim. Hareket edemiyordum fakat doktorlara savaşın durumunu sorduğumu hatırlıyorum. Savaşın devam ettiğini öğrendim an cepheye gitmem gerektiğini söyledim. Fakat durumumun ciddi olabileceğini söyledi doktor. Öleceksem de orada ölmeliydim. Ölüm döşeğinde iken bile aklımdan çıkmadı eşim ve çocuğum. Aklım bir onlarda bir de savaşta. Geçmek bilmiyordu günler. Gözümü kapatıp uykuya daldigim an bile çığlık çığlığa uyanıyordum.

Bir sabah acı içinde uyanıp etrafıma baktığım an Çolak Necmi'nin üstüme doğru sevinçle koşarak " sonunda uyandın şükürler olsun, savaşı kazandık. Yunanlar geri çekildi" dedi. Hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Yaşadığım o berbat acıyı bile unuttum. Bulutlara bakıp "şükürler olsun" dedim. Yüzlerce askerin suratındaki yara berelere rağmen sevinç gösterilerinde bulunduğunu gördüm. Yatağımda sol tarafıma doğru uzanmaya çalışırken eşimi ve çocuğumu gördüm. Ellerini bana uzatmislar ve yanlarına gelmemi istiyorlardı. Hareket edemiyordum, elimi uzatmak istiyordum. Hemşirelerin beni işaret ederek doktorları çağırması ve doktorların da "onu kaybediyoruz, son nefesini veriyor" sözleri kulağımda çınlanıyordu. Tek düşündüğüm şey eşime ve çocuğuma kavuşmaktı. Bir korkak gibi yaşadım belki ama bir kahraman gibi ölüyorum. Ölüm beni adeta yanına çağırmadan önce müjdeli bir haber vermeyi bekliyordu. Geldi o müjdeli haber, sonunda çocuğuma ve eşime kavuşabileceğim.

Etiketler:

14 Yorum

  1. OuziniP
    Mayıs 17, 2025 - 11:02 pm

    upvoteyi sonuna kadar hakediyor.
    bedava awardım sana helali hoş olsun 🙂

    0
  2. Turkish_SSR
    Mayıs 17, 2025 - 11:02 pm

    Ohh bunu ben istemiştim, adam vallahi adam billahi adam. Felsefe sınavından çıkınca gördüm iyi geldi çok saol.

    0
  3. qNiteDeD
    Mayıs 17, 2025 - 11:02 pm

    Korkak değilim kaldı ki bir Türk askeri korkusuzdur ama gerçekten de elimden gelen bir şey yok. Zaten ortada askerlerine destek verecek kuvveti bir kalmayan bir devlet vardı. Eşimi ve çocuğumu koruyamadığım için çok pişmanım. Her dakika gözümün önüne geliyor yaşananlar… Kafamdan silip atamıyorum. Ermenilerin Van’ı işgalini öğrendiğim an alelacele evime gitmek üzere yola çıkmıştım. Dakikalar geçmek bilmiyordu. Korktuğum şeyin başıma gelme ihtimali bile tedirgin ediyordu beni. Köyüme çabucak ulaşmalıydım. Bir tepeye çıkıp köyüme bakmak üzereydim ki maalesef her tarafın yakıldığını fark ettim. Ermeniler köy halkını meydanda toplayıp sırayla katlediyorlardı. Net olarak hatırladığım şey ettiğim dualar. Lütfen karım ve oğlum kaçmış olsun lütfen… Komşum Züleyha ve Mustafa’nın cesetleri darağacında sallanıyordu. Köyün muhtarı Duran emmi ise 4 tane Ermeni askerinin arasında yüzü gözü kan içinde bir şeyler anlatmaya çalışıyor, fakat söylediği her cümleden sonra suratına okkalı tokatlar yiyordu. Canım çok yanıyordu, bacaklarım artık titremekten yorulmuştu. Yaşadığım o stres hali o kadar bedenimi etkilemişti ki hareket edemeden kaskatı kesildim. Kendimi ölü gibi hissettim bir an. Ermeni askerlerinin, komutanlarının huzuruna eşimi ve çocuğumu çıkardığı anı görünce ise öldüm adeta. Henüz 7 yaşında olan bir çocuğu gözünü kırpmadan öldürdü Ermeni komutan. Hem de eşimin daha fazla acı çekmesini istemiş olacak ki , eşimden önce çocuğumu katlettiler. Bu anları izleyen ben ise elimle ağzımı kapatmış durumdaydım. Biliyordum ki bağırırsam ben de ölürüm. Gözyaşlarım sakallarıma karışmıştı adeta. Buradan kaçmam gerektiğini biliyordum fakat o an binlerce askerin arasına dalıp kendimle beraber birkaç kişiyi götürmek istedim. Lakin dedim ya; kaskatı kesilmiş haldeyim. Hareket edemedim, tek yaptığım fal taşı gibi açılmış gözlerle yaşananları izlemek. Şu an kimsenin bilmediği terk edilmiş bir köydeyim. Şehrin merkezine gitmem gerektiğinde Ermenice konuşarak onlardan biriymiş gibi davranıyorum. Yıllarca Ermenilerin içinde yaşamanın bir avantajı bu. Merkeze gıda, haberleşme vs. gibi işler için geliyorum. Burada iki insan görünce bile o düşünceleri kafamdan atabiliyorum. Fakat köye geri döndüğümde ise o düşünceler beni yiyip bitiriyor. Ermeni halkı kendi aralarında Osmanlı askerlerinin saklandığını, mavi gözlü sarı saçlı bir subayın tüm Anadolu’yu dolaşarak kongreler düzenlediğini konuşuyordu. Söylenenlere göre devlet askerlerini çağırıyor ama büyük çoğunluğu cepheye gitmeyip saklanıyormuş. Yalan haber olmasına imkan yok, çünkü o korkaklardan biri de benim. Hem cepheye gitsek ne olacaktı ki? Bizi kaderimizle baş başa bırakmışlardı. Böyle korkak bir şekilde yaşamaya devam edecektim. Ki 5 yıl yaşadım bu halde, yaşamak denir mi emin değilim. Defalarca fark edilme korkusu yaşadım, lakin Ermeni dilini akıcı konuşuyordum. Kimsenin şüphesini çekmedi bu durum. Kendilerinden biri olduğumu sanıyorlardı. Merkeze gittiğim bir gün orada Ermenilerin artık doğuyu tamamen ele geçirmek için harekete geçmeye başladıklarını öğrendim. Sanırım bu diyarı terk etmeye başlasam iyi olur diye düşündüm. Aylar sonra merkezde çolak Necmi’ye rastladım. O da benim gibi bir Osmanlı askeriydi ve tıpkı benim gibi Ermeni diline hakimdi. Yıllarca saklanmış o da bu halde. Tenha bir alanda karşılaştık. Orduya geri döneceğini söyledi. O an kendimden nefret ettim, Çolak Necmi de bile yürek vardı. Sebebini sorduğumda ise çok iyi komutanın doğuya geldiğini söyledi. Kazım baba diyorlarmış ona. Çolak Necmi’nin gözü parlıyordu adeta. İçindeki kıvılcım harlanmıştı , belliydi. Fakat yine korkaklığımı gösterdim ve bir süre daha saklanmam gerektiğini söyledim. O ise bana ” bu şekilde yaşayacağıma torunlarıma daha iyi bir gelecek bırakmak için çabalarım ” diyerek terk etti orayı. Çok geçmedi Kazım baba önderliğindeki ordunun Ermenileri doğudan süpürdüğü haberini aldım. Zaten bu süre içinde orduya geri dönme fikrine sıcak bakmıştım. Orduya teslim olmak üzere çıktım yola. Öyle de oldu, benim gibi binlerce asker geri dönmüştü orduya. Rüştü Paşa’nın önderliğinde bir milis grubunun içindeydim. Bir gece hepimizi toplayıp Eskişehir’e doğru yola çıkacağımızı haber verdi. Orada Yunanların akınlarını durdurmamız gerekiyordu. Kazım babayı göremeyecek olmak içimde derin bir yara bırakmıştı. Lakin işimizin başına dönmeliydik. Günler sonra Eskişehir’e vardığımızda bir adamla karşılaştık. Başında kalpak, elinde ise bir bastonla uzaktan göründüğünde binlerce asker uğultuyu kesti. ***İsmet Paşaydı*** o… Kısa süre önce Yunanların bizimkinden üç kat daha büyük bir orduyla üstümüze geldiği haberini almıştık. Fakat İsmet Paşa öyle bir cesaret veriyordu ki bize; kazanacağımızdan emindik. Az önce aldığımız o haber umrumuzda değildi. Saldırıya geçmelerini sabırsızlıkla bekliyorduk. Sadece 3 günlük bir savunma yaparak alt ettik Yunanları. Kimse için sürpriz olmadı, çünkü arkamızda İsmet Paşa vardı. Çok geçmedi İsmet Paşa bize Yunanların tekrar saldıracağını haber verdi. Hazırlıklara başladık. Çolak Necmi ile aynı bölükteydik. Hazırlıkları beraber tamamlıyorduk. Bana Fevzi Paşa’nın da bu cephede savaşacağını söylediğinde ne dediğine anlam verememiştim. Fakat Fevzi Paşa’nın zaferlerini ve nasıl biri olduğunu anlattığı an Yunanlara üzülecek kıvama geldim neredeyse. Başımızda çok zeki ve becerikli komutanlar vardı , bu savaşı kaybetmemize imkan yoktu. Bir Mart sabahı Yunanlar saldırıya geçti. Kısa süre önceki savaştan farklıydı bu. Yunanların elindeki silahlar ve mühimmatlar çok ileri teknolojiydi. Bunların onlara ait olmasına imkan yoktu. 26 Mart sabahı göğsümden vuruldum… Gözümü açtığımda revirdeydim. Hareket edemiyordum fakat doktorlara savaşın durumunu sorduğumu hatırlıyorum. Savaşın devam ettiğini öğrendim an cepheye gitmem gerektiğini söyledim. Fakat durumumun ciddi olabileceğini söyledi doktor. Öleceksem de orada ölmeliydim. Ölüm döşeğinde iken bile aklımdan çıkmadı eşim ve çocuğum. Aklım bir onlarda bir de savaşta. Geçmek bilmiyordu günler. Gözümü kapatıp uykuya daldığım an bile çığlık çığlığa uyanıyordum. Bir sabah acı içinde uyanıp etrafıma baktığım an Çolak Necmi’nin üstüme doğru sevinçle koşarak ” sonunda uyandın şükürler olsun, savaşı kazandık. Yunanlar geri çekildi” dedi. Hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Yaşadığım o berbat acıyı bile unuttum. Bulutlara bakıp “şükürler olsun” dedim. Yüzlerce askerin suratındaki yara berelere rağmen sevinç gösterilerinde bulunduğunu gördüm. Yatağımda sol tarafıma doğru uzanmaya çalışırken eşimi ve çocuğumu gördüm. Ellerini bana uzatmışlar ve yanlarına gelmemi istiyorlardı. Hareket edemiyordum, elimi uzatmak istiyordum. Hemşirelerin beni işaret ederek doktorları çağırması ve doktorların da “onu kaybediyoruz, son nefesini veriyor” sözleri kulağımda çınlıyordu. Tek düşündüğüm şey eşime ve çocuğuma kavuşmaktı. Bir korkak gibi yaşadım belki ama bir kahraman gibi ölüyorum. Ölüm beni adeta yanına çağırmadan önce müjdeli bir haber vermeyi bekliyordu. Geldi o müjdeli haber, sonunda çocuğuma ve eşime kavuşabileceğim.

    **NOT:** Yazım yanlışlarını düzelttim elimden geldiği kadarıyla. Kurgun güzel fakat yazım yanlışların oldukça fazla bu alanda yazılar yazmaya devam edeceksen [https://discord.gg/4NSveG5D](https://discord.gg/4NSveG5D) discorduma beklerim benim kalemimden tarih bölümünde bolca örnek var ve senin yazının düzeltilmiş halini de orda paylaştım.

    0
  4. SilverKnight0
    Mayıs 17, 2025 - 11:02 pm

    Süper olmuş

    0
  5. CummyBot2023
    Mayıs 17, 2025 - 11:02 pm

    Tarih beni “korkak” olarak yazacak biliyorum. Ama gerçekten de elimden gelen bir şey yok. Zaten ortada askerlerine destek verecek kuvveti bir kalmayan bir devlet vardı. Eşimi ve çocuğumu koruyamadığım için çok pişmanım. Her dakika gözümün önüne geliyor yaşananlar…

    Kafamdan silip atamıyorum. Ermenilerin Van’ı işgalini öğrendiğim an alelacele evime gitmek üzere yola çıkmıştım. Dakikalar gecmek bilmiyordu. Korktuğum şeyin başıma gelme ihtimali bile tedirgin ediyordu beni. Köyüme çabucak ulasmaliydim. Bir tepeye çıkıp köyüme bakmak üzereydim ki maalesef her tarafın yakıldığını fark ettim. Ermeniler köy halkını meydanda toplayıp sırayla katlediyorlardi. Net olarak hatırladığım şey ettiğim dualar.Lütfen karım ve oğlum kaçmış olsun lütfen…

    Komşum Züleyha ve Mustafa’nın cesetleri darağacında sallanıyordu. Köyün muhtarı Duran emmi ise 4 tane Ermeni askerinin arasında yüzü gözü kan içinde bir şeyler anlatmaya çalışıyor, fakat söylediği her cümleden sonra suratına okkalı tokatlar yiyordu. Canım çok yanıyordu, bacaklarım artık titremekten yorulmuştu. Yaşadığım o stres hali o kadar bedenimi etkilemişti ki hareket edemeden kaskatı kesildim. Kendimi ölü gibi hissettim bir an. Ermeni askerlerinin, komutanlarının huzuruna eşimi ve çocuğumu çıkardığı anı görünce ise öldüm adeta.

    Henüz 7 yaşında olan bir çocuğu gözünü kırpmadan öldürdü Ermeni komutan. Hem de eşimin daha fazla acı çekmesini istemiş olacak ki , eşimden önce çocuğumu katlettiler. Bu anları izleyen ben ise elimle ağzımı kapatmış durumdaydım. Biliyordum ki bagirirsam ben de ölürüm. Gözyaşlarım sakallarima karışmıştı adeta. Buradan kaçmam gerektiğini biliyordum fakat o an binlerce askerin arasına dalıp kendimle beraber birkaç kişiyi götürmek istedim. Lakin dedim ya; kaskatı kesilmiş haldeyim. Hareket edemedim, tek yaptığım faltaşı gibi açılmış gözlerle yaşananları izlemek.

    Şu an kimsenin bilmediği terk edilmiş bir köydeyim. Şehrin merkezine gitmem gerektiğinde Ermenice konuşarak onlardan biriymiş gibi davranıyorum. Yıllarca Ermenilerin içinde yaşamanın bir avantajı bu. Merkeze gıda, haberleşme vs. gibi işler için geliyorum. Burada iki insan görünce bile o düşünceleri kafamdan atabiliyorum. Fakat köye geri döndüğümde ise o düşünceler beni yiyip bitiriyor. Ermeni halkı kendi aralarında Osmanlı askerlerinin saklandığını, mavi gözlü sarı saçlı bir subayın tüm Anadolu’yu dolaşarak kongreler düzenlediğini konuşuyordu. Söylenenlere göre devlet askerlerini çağırıyor ama büyük çoğunluğu cepheye gitmeyip saklanıyormuş. Yalan haber olmasına imkan yok, çünkü o korkaklardan biri de benim.

    Hem cepheye gitsek ne olacaktı ki? Bizi kaderimizle başbaşa bırakmışlardı. Böyle korkak bir şekilde yaşamaya devam edecektim. Ki 5 yıl yaşadım bu halde, yaşamak denir mi emin değilim. Defalarca farkedilme korkusu yaşadım, lakin Ermeni dilini akıcı konuşuyordum. Kimsenin şüphesini çekmedi bu durum. Kendilerinden biri olduğumu sanıyorlardı. Merkeze gittiğim bir gün orada Ermenilerin artık doğuyu tamamen ele geçirmek için harekete geçmeye başladıklarını öğrendim. Sanırım bu diyarı terk etmeye baslasam iyi olur diye düşündüm.

    Aylar sonra merkezde çolak Necmi’ye rastladim. O da benim gibi bir Osmanlı askeriydi ve tıpkı benim gibi Ermeni diline hakimdi. Yıllarca saklanmış o da bu halde. Tenha bir alanda karşılaştık. Orduya geri döneceğini söyledi. O an kendimden nefret ettim, Çolak Necmide bile yürek vardı. Sebebini sorduğumda ise çok iyi komutanın doğuya geldiğini söyledi. Kazım baba diyorlarmış ona. Çolak Necminin gözü parlıyordu adeta. İçindeki kıvılcım harlanmıştı , belliydi. Fakat yine korkaklığımı gösterdim ve bir süre daha saklanmam gerektiğini söyledim. O ise bana ” bu şekilde yaşayacağıma torunlarıma daha iyi bir gelecek bırakmak için çabalarım ” diyerek terk etti orayı.

    Çok geçmedi Kazım baba önderliğindeki ordunun Ermenileri doğudan süpürdüğü haberini aldım. Zaten bu süre içinde orduya geri dönme fikrine sıcak bakmıştım. Orduya teslim olmak üzere çıktım yola. Öyle de oldu, benim gibi binlerce asker geri dönmüştü orduya. Rüştü Paşa’nın önderliğinde bir milis grubunun icindeydim. Bir gece hepimizi toplayıp Eskişehir’e doğru yola çıkacağımızı haber verdi. Orada Yunanların akınlarını durdurmamız gerekiyordu. Kazım babayı göremeyecek olmak içimde derin bir yara bırakmıştı. Lakin işimizin başına dönmeliydik. Günler sonra Eskisehir’e vardığımızda bir adamla karşılaştık.

    Başında kalpak, elinde ise bir bastonla uzaktan göründüğünde binlerce asker uğultuyu kesti. İsmet Paşaydi o… Kısa süre önce Yunanların bizimkinden üç kat daha büyük bir orduyla üstümüze geldiği haberini almıştık. Fakat İsmet Paşa öyle bir cesaret veriyordu ki bize; kazanacağımızdan emindik. Az önce aldığımız o haber umrumuzda değildi. Saldiriya geçmelerini sabırsızlıkla bekliyorduk. Sadece 3 günlük bir savunma yaparak alt ettik Yunanlari. Kimse için sürpriz olmadı, çünkü arkamızda İsmet Paşa vardı. Çok geçmedi İsmet Paşa bize Yunanların tekrar saldiracagini haber verdi. Hazırlıklara basladik.

    Çolak Necmi ile aynı bölükteydik. Hazırlıkları beraber tamamliyorduk. Bana Fevzi Paşa’nın da bu cephede savaşacağını söylediğinde ne dediğine anlam verememistim. Fakat Fevzi Paşa’nin zaferlerini ve nasıl biri olduğunu anlattığı an Yunanlara üzülecek kıvama geldim neredeyse. Başımızda çok zeki ve becerikli komutanlar vardı , bu savaşı kaybetmemize imkan yoktu. Bir Mart sabahı Yunanlar saldırıya geçti. Kısa süre önceki savaştan farklıydı bu. Yunanların elindeki silahlar ve mühimmatlar çok ileri teknolojiydi. Bunların onlara ait olmasına imkan yoktu. 26 Mart sabahı göğsümden vuruldum…

    Gözümü açtığımda revirdeydim. Hareket edemiyordum fakat doktorlara savaşın durumunu sorduğumu hatırlıyorum. Savaşın devam ettiğini öğrendim an cepheye gitmem gerektiğini söyledim. Fakat durumumun ciddi olabileceğini söyledi doktor. Öleceksem de orada ölmeliydim. Ölüm döşeğinde iken bile aklımdan çıkmadı eşim ve çocuğum. Aklım bir onlarda bir de savaşta. Geçmek bilmiyordu günler. Gözümü kapatıp uykuya daldigim an bile çığlık çığlığa uyanıyordum.

    Bir sabah acı içinde uyanıp etrafıma baktığım an Çolak Necmi’nin üstüme doğru sevinçle koşarak ” sonunda uyandın şükürler olsun, savaşı kazandık. Yunanlar geri çekildi” dedi. Hiç bu kadar mutlu olmamıştım. Yaşadığım o berbat acıyı bile unuttum. Bulutlara bakıp “şükürler olsun” dedim. Yüzlerce askerin suratındaki yara berelere rağmen sevinç gösterilerinde bulunduğunu gördüm. Yatağımda sol tarafıma doğru uzanmaya çalışırken eşimi ve çocuğumu gördüm. Ellerini bana uzatmislar ve yanlarına gelmemi istiyorlardı. Hareket edemiyordum, elimi uzatmak istiyordum. Hemşirelerin beni işaret ederek doktorları çağırması ve doktorların da “onu kaybediyoruz, son nefesini veriyor” sözleri kulağımda çınlanıyordu. Tek düşündüğüm şey eşime ve çocuğuma kavuşmaktı. Bir korkak gibi yaşadım belki ama bir kahraman gibi ölüyorum. Ölüm beni adeta yanına çağırmadan önce müjdeli bir haber vermeyi bekliyordu. Geldi o müjdeli haber, sonunda çocuğuma ve eşime kavuşabileceğim.

    0
  6. UgurHllc
    Mayıs 17, 2025 - 11:02 pm

    Van’da mı yaşıyorsun abi?

    0
  7. esadc40
    Mayıs 17, 2025 - 11:02 pm

    byaa sevdim free avardım senindir para yok ki normal atalım

    0
  8. ismet1884
    Mayıs 17, 2025 - 11:02 pm

    Sonunda mod olmuş

    0
  9. OwOlayici
    Mayıs 17, 2025 - 11:02 pm

    Tawih beni “kowkak” owawak yazacak biwiyowum. Ama gewçekten de ewimden gewen biw şey yok. Zaten owtada askewwewine destek wewecek kuwweti biw kawmayan biw dewwet wawdı. Eşimi we çocuğumu kowuyamadığım için çok pişmanım. Hew dakika gözümün önüne gewiyow yaşananwaw…

    Kafamdan siwip atamıyowum. Ewmeniwewin Van’ı işgawini öğwendiğim an awewacewe ewime gitmek üzewe yowa çıkmıştım. Dakikawaw gecmek biwmiyowdu. Kowktuğum şeyin başıma gewme ihtimawi biwe tediwgin ediyowdu beni. Köyüme çabucak uwasmawiydim. Biw tepeye çıkıp köyüme bakmak üzeweydim ki maawesef hew tawafın yakıwdığını fawk ettim. Ewmeniwew köy hawkını meydanda topwayıp sıwaywa katwediyowwawdi. Net owawak hatıwwadığım şey ettiğim duawaw.Wütfen kawım we oğwum kaçmış owsun wütfen…

    Komşum Züweyha we Mustafa’nın cesetwewi dawağacında sawwanıyowdu. Köyün muhtawı Duwan emmi ise 4 tane Ewmeni askewinin awasında yüzü gözü kan içinde biw şeywew anwatmaya çawışıyow, fakat söywediği hew cümweden sonwa suwatına okkawı tokatwaw yiyowdu. Canım çok yanıyowdu, bacakwawım awtık titwemekten yowuwmuştu. Yaşadığım o stwes hawi o kadaw bedenimi etkiwemişti ki haweket edemeden kaskatı kesiwdim. Kendimi öwü gibi hissettim biw an. Ewmeni askewwewinin, komutanwawının huzuwuna eşimi we çocuğumu çıkawdığı anı göwünce ise öwdüm adeta.

    Henüz 7 yaşında owan biw çocuğu gözünü kıwpmadan öwdüwdü Ewmeni komutan. Hem de eşimin daha fazwa acı çekmesini istemiş owacak ki , eşimden önce çocuğumu katwettiwew. Bu anwawı izweyen ben ise ewimwe ağzımı kapatmış duwumdaydım. Biwiyowdum ki bagiwiwsam ben de öwüwüm. Gözyaşwawım sakawwawima kawışmıştı adeta. Buwadan kaçmam gewektiğini biwiyowdum fakat o an binwewce askewin awasına dawıp kendimwe bewabew biwkaç kişiyi götüwmek istedim. Wakin dedim ya; kaskatı kesiwmiş hawdeyim. Haweket edemedim, tek yaptığım fawtaşı gibi açıwmış gözwewwe yaşananwawı izwemek.

    Şu an kimsenin biwmediği tewk ediwmiş biw köydeyim. Şehwin mewkezine gitmem gewektiğinde Ewmenice konuşawak onwawdan biwiymiş gibi dawwanıyowum. Yıwwawca Ewmeniwewin içinde yaşamanın biw awantajı bu. Mewkeze gıda, habewweşme ws. gibi işwew için gewiyowum. Buwada iki insan göwünce biwe o düşüncewewi kafamdan atabiwiyowum. Fakat köye gewi döndüğümde ise o düşüncewew beni yiyip bitiwiyow. Ewmeni hawkı kendi awawawında Osmanwı askewwewinin sakwandığını, mawi gözwü sawı saçwı biw subayın tüm Anadowu’yu dowaşawak kongwewew düzenwediğini konuşuyowdu. Söywenenwewe göwe dewwet askewwewini çağıwıyow ama büyük çoğunwuğu cepheye gitmeyip sakwanıyowmuş. Yawan habew owmasına imkan yok, çünkü o kowkakwawdan biwi de benim.

    Hem cepheye gitsek ne owacaktı ki? Bizi kadewimizwe başbaşa bıwakmışwawdı. Böywe kowkak biw şekiwde yaşamaya dewam edecektim. Ki 5 yıw yaşadım bu hawde, yaşamak deniw mi emin değiwim. Defawawca fawkediwme kowkusu yaşadım, wakin Ewmeni diwini akıcı konuşuyowdum. Kimsenin şüphesini çekmedi bu duwum. Kendiwewinden biwi owduğumu sanıyowwawdı. Mewkeze gittiğim biw gün owada Ewmeniwewin awtık doğuyu tamamen ewe geçiwmek için hawekete geçmeye başwadıkwawını öğwendim. Sanıwım bu diyawı tewk etmeye baswasam iyi owuw diye düşündüm.

    Aywaw sonwa mewkezde çowak Necmi’ye wastwadim. O da benim gibi biw Osmanwı askewiydi we tıpkı benim gibi Ewmeni diwine hakimdi. Yıwwawca sakwanmış o da bu hawde. Tenha biw awanda kawşıwaştık. Owduya gewi döneceğini söywedi. O an kendimden nefwet ettim, Çowak Necmide biwe yüwek wawdı. Sebebini sowduğumda ise çok iyi komutanın doğuya gewdiğini söywedi. Kazım baba diyowwawmış ona. Çowak Necminin gözü pawwıyowdu adeta. İçindeki kıwıwcım hawwanmıştı , bewwiydi. Fakat yine kowkakwığımı göstewdim we biw süwe daha sakwanmam gewektiğini söywedim. O ise bana ” bu şekiwde yaşayacağıma towunwawıma daha iyi biw gewecek bıwakmak için çabawawım ” diyewek tewk etti owayı.

    Çok geçmedi Kazım baba öndewwiğindeki owdunun Ewmeniwewi doğudan süpüwdüğü habewini awdım. Zaten bu süwe içinde owduya gewi dönme fikwine sıcak bakmıştım. Owduya teswim owmak üzewe çıktım yowa. Öywe de owdu, benim gibi binwewce askew gewi dönmüştü owduya. Wüştü Paşa’nın öndewwiğinde biw miwis gwubunun icindeydim. Biw gece hepimizi topwayıp Eskişehiw’e doğwu yowa çıkacağımızı habew wewdi. Owada Yunanwawın akınwawını duwduwmamız gewekiyowdu. Kazım babayı göwemeyecek owmak içimde dewin biw yawa bıwakmıştı. Wakin işimizin başına dönmewiydik. Günwew sonwa Eskisehiw’e wawdığımızda biw adamwa kawşıwaştık.

    Başında kawpak, ewinde ise biw bastonwa uzaktan göwündüğünde binwewce askew uğuwtuyu kesti. İsmet Paşaydi o… Kısa süwe önce Yunanwawın bizimkinden üç kat daha büyük biw owduywa üstümüze gewdiği habewini awmıştık. Fakat İsmet Paşa öywe biw cesawet wewiyowdu ki bize; kazanacağımızdan emindik. Az önce awdığımız o habew umwumuzda değiwdi. Sawdiwiya geçmewewini sabıwsızwıkwa bekwiyowduk. Sadece 3 günwük biw sawunma yapawak awt ettik Yunanwawi. Kimse için süwpwiz owmadı, çünkü awkamızda İsmet Paşa wawdı. Çok geçmedi İsmet Paşa bize Yunanwawın tekwaw sawdiwacagini habew wewdi. Hazıwwıkwawa baswadik.

    Çowak Necmi iwe aynı böwükteydik. Hazıwwıkwawı bewabew tamamwiyowduk. Bana Fewzi Paşa’nın da bu cephede sawaşacağını söywediğinde ne dediğine anwam wewememistim. Fakat Fewzi Paşa’nin zafewwewini we nasıw biwi owduğunu anwattığı an Yunanwawa üzüwecek kıwama gewdim newedeyse. Başımızda çok zeki we becewikwi komutanwaw wawdı , bu sawaşı kaybetmemize imkan yoktu. Biw Mawt sabahı Yunanwaw sawdıwıya geçti. Kısa süwe önceki sawaştan fawkwıydı bu. Yunanwawın ewindeki siwahwaw we mühimmatwaw çok iwewi teknowojiydi. Bunwawın onwawa ait owmasına imkan yoktu. 26 Mawt sabahı göğsümden wuwuwdum…

    Gözümü açtığımda wewiwdeydim. Haweket edemiyowdum fakat doktowwawa sawaşın duwumunu sowduğumu hatıwwıyowum. Sawaşın dewam ettiğini öğwendim an cepheye gitmem gewektiğini söywedim. Fakat duwumumun ciddi owabiweceğini söywedi doktow. Öweceksem de owada öwmewiydim. Öwüm döşeğinde iken biwe akwımdan çıkmadı eşim we çocuğum. Akwım biw onwawda biw de sawaşta. Geçmek biwmiyowdu günwew. Gözümü kapatıp uykuya dawdigim an biwe çığwık çığwığa uyanıyowdum.

    Biw sabah acı içinde uyanıp etwafıma baktığım an Çowak Necmi’nin üstüme doğwu sewinçwe koşawak ” sonunda uyandın şüküwwew owsun, sawaşı kazandık. Yunanwaw gewi çekiwdi” dedi. Hiç bu kadaw mutwu owmamıştım. Yaşadığım o bewbat acıyı biwe unuttum. Buwutwawa bakıp “şüküwwew owsun” dedim. Yüzwewce askewin suwatındaki yawa bewewewe wağmen sewinç göstewiwewinde buwunduğunu göwdüm. Yatağımda sow tawafıma doğwu uzanmaya çawışıwken eşimi we çocuğumu göwdüm. Ewwewini bana uzatmiswaw we yanwawına gewmemi istiyowwawdı. Haweket edemiyowdum, ewimi uzatmak istiyowdum. Hemşiwewewin beni işawet edewek doktowwawı çağıwması we doktowwawın da “onu kaybediyowuz, son nefesini wewiyow” sözwewi kuwağımda çınwanıyowdu. Tek düşündüğüm şey eşime we çocuğuma kawuşmaktı. Biw kowkak gibi yaşadım bewki ama biw kahwaman gibi öwüyowum. Öwüm beni adeta yanına çağıwmadan önce müjdewi biw habew wewmeyi bekwiyowdu. Gewdi o müjdewi habew, sonunda çocuğuma we eşime kawuşabiweceğim.

    0
  10. Primal_Guardian
    Mayıs 17, 2025 - 11:02 pm

    Yazı mükemmel makarna değeri 40/100

    0
  11. hybeve000
    Mayıs 17, 2025 - 11:02 pm

    Oha amk cidden gozlerim yaslandi

    0
  12. SajuKrust
    Mayıs 17, 2025 - 11:02 pm

    Genzo yemin et bak 2. Bölüme baktın mı

    0
  13. HANS_EREN
    Mayıs 17, 2025 - 11:02 pm

    Genzo bu sefer güldürmedi.

    0
  14. ayadah
    Mayıs 17, 2025 - 11:02 pm

    Sonunda ağladım

    0

SajuKrust için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4736 Toplam Flood
5493 Toplam Yorum
3396 Toplam Üye
53 Son 24 Saatte Flood

Kod e‑postana gönderildi. (24 saat geçerli)