Bankacılık Nasıl ve Ne Zaman Başladı

Antik dünyada çiftçiler başta buğday, arpa olmak üzere ürettikleri tarımsal ürünlerin eşkıyalar ya da hükümdarlar tarafından el konulmasından bıkmış usanmışlardı.


Bu ürünleri çuvallara koyup tapınaklara emanet etmeye başladılar. Mallarını, ihtiyaç oluncaya kadar tapınaklara emanet etmelerinin onlara iki önemli avantajı oluyordu:
– Tapınaklar tanrıların evi olarak kabul edilip kutsal sayıldığı için kimse içeri zorla girip bu mallara el koyamıyordu.
– Tapınaklarda görevli rahipler dönemin en iyi yetiÅŸmiÅŸ, okuma yazma ve ölçü, hesap bilen kiÅŸileri olduÄŸu için tapınaÄŸa getirilen tahılları tartıyor, ölçüyor ve kayda geçiyorlardı. Böylece tapınaÄŸa teslim edilen malın aynen geri alınmasında hiçbir tartışmaya yer kalmıyordu.

Din görevlilerinin herhangi bir bedel talep etmeksizin korumaya aldıkları bu mallar tapınaklarda fazlaca yer işgal etmeye başlayınca zaman içinde bu koruma karşılığında bir bedel alınır oldu.

Bir süre sonra henüz mahsul almamış olup da bu tahıllara bir süreliğine ihtiyacı olanlar bu tahılları kendi mahsullerini aldıklarında iade etmek kaydıyla ödünç istemeye başladılar.

Başlangıçta sadece güvene dayalı ve bedelsiz yapılan bu ödünç verme işi sonraları tapınakların harcamalarına katkı sağlaması amacıyla belirli bir bedel alınarak yapılmaya başlandı.

Mesela bir çiftçi tarafından o dönemde ihtiyaç fazlası olduğu için tapınağa 6 aylığına 5 mina buğday karşılığı koruma bedeliyle emanet bırakılmış 100 mina (yaklaşık 50 kg) buğdayı din görevlileri ihtiyacı olana 6 ay süreyle emanet olarak veriyor ve 6 ay sonra geri getirdiğinde 120 mina (60 kg) olarak vermesi isteniyordu.

Bütün bu işlemler tapınaktaki din görevlileri tarafından ayrıntılı biçimde kayıt altına alınıyor ve herhangi bir karışıklığa yol açılmadan yürütülüyordu.

Kolayca anlaşılacağı gibi muhafaza bedeli olarak alınan 5 mina hariç ödünç alınan ile geri ödenen arasındaki 15 mina buğday (yüzde 15) bugünkü anlamda faizdi.

Bugünkü parasal faizden tek farkı mal ile (ayni olarak) uygulanan faiz biçimindeydi.

​

Böylece tapınaklar düşük bir bedelle korumaya aldıkları tahılları daha yüksek bir bedelle ödünç vermeye başlayınca yüzyıllarca, Anadolu ve Mezopotamya’da dinsel görevlerinin yanı sıra bankacılık işlerini yaparak, ihtiyaç sahiplerine faiz karşılığı borç veriyorlardı.

Tapınaklarda başlayan bu işlemlerin iyi kazanç getirdiğini gören bazı kişiler, korumalı silolar inşa ederek aynı hizmeti daha düşük bedelle vermeye başladılar.

Bir başka deyişle tefecilik aslında yüksek faiz değil düşük faiz isteyerek başlamış ve sonra tersine dönmüş görünüyor.

Bir süre sonra çiftçilerin hepsi daha düşük muhafaza bedeliyle aynı hizmeti sunan tefecileri tercih etmeye başlayınca din görevlileri faizin iyi bir şey olmadığını ve yasaklanması gerektiğini dile getirdiler ve yasaklanması için hükümdarlara baskı yaptılar.

Bu baskılar riskleri yükselttiği için tefecilerin faizleri artırmasıyla sonuçlandı ve başlangıçta faizi düşürerek piyasayı elde eden tefeciler yüksek faizle iş yapan kişilere dönüştü.

​

Kaynaklar: Mahfi Eğilmez, Tarihsel Süreç İçinde Dünya Ekonomisi, Remzi Kitabevi, 2019. Feridun Ergin, Para ve Faiz Teorileri, Beta Yayınevi, 1983. Trevor Bryce, The Kingdom oh the Hittites, Clarendon Paperbacks, 1999. Murat Ustaoğlu, Ahmet İncekara (derleyenler), Faiz Meselesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayını, 2019. Erkan Ildız, Eskiçağda Bankacılık ve Bankerlik, Türkiye Bankalar Birliği Yayını, 2013.

Etiketler:

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3103 Toplam Flood
2631 Toplam Yorum
1509 Toplam Üye
11 Son 24 Saatte Flood

Kod e‑postana gönderildi. (24 saat geçerli)