BANA GERÇEKTEN CİN MUSALLAT OLDU! – BANA AİT OLAN KORKU HİKAYESİ (Dehşeti İliklerine Kadar Hissedeceksin)

YouTube : "iPasha" kanalım üzerinden sesli ve kurgusal atmosfer sesleriyle oluşturduğum hali için link : https://www.youtube.com/watch?v=ZeMzPRm6SNs

Bu olay 2009’un aşırı yağmurlu bir Nisan ayında yaşandı. O zamandan beri hiçbir şekilde evde yalnız kalamıyorum ve gece arkama bakmadan yürüyemiyorum.

Garson olarak çalışıyordum ve işten atıldıktan sonraki 2. haftadaydım. Sürekli 1 veya 2 saat geç kalan birini kim işte tutar ki? Erkek arkadaşım beni en yakın arkadaşım olan o orospuyla aldattığını öğreneli 1 ay olmuştu. Gerçekten ağır bir depresyon başlangıcında olduğumun biraz farkındaydım. Arkadaşlarım çağırdığında dışarı çıkmıyordum, çok fazla yemek yemeye başlamıştım, geceleri uyuyamıyor ve uyuyabildiğim zaman da uyanmak bilmiyordum. Herneyse, bunu atlatabileceğime eminim sadece biraz zamana ihtiyacım var.

Ailem durumumun farkındaydı. Anne ve babamla dedemden kalan dağ evinde 1 hafta geçirmeye gitmiştik. Bugün dışarıda resmen fırtına kopuyodu. Dışarıya kafamı uzattığım anda sırılsıklam olabilirdi.

Babam: Melis kızım seni gerçekten hiç iyi görmüyorum. Ne oldu, seni bu hale ne getirdi bilmiyorum ama benimle konuş. Yemin ederim endişelenmeye başladım.

Ben: Baba sadece… boşversene. Emin ol şu aralar kimseyle hiçbir şey konuşmak istemiyorum. Yalnız kalmak istiyorum ve ne kadar süre bu şekilde kalmak istediğime gerçekten emin değilim. Film ve dizi izlemek dışında bir şey yapmak istemiyorum. Dedim.

Babam: Kızım bu şekilde devam edemezsin. Sağlığına zarar vermenden korkuyoruz.

Ben: Baba… şimdi değil lütfen. Dedim.

Ve babam annemin acı seslenişiyle onun yanına koştu. Seslerini uzaktan duyabildiğim annemin çocukluk arkadaşı Suzan teyzeyle alakalı bir şeydi.

Annem ve babam apar topar hazırlandı.

Annem: Kızım Suzan Ablan’ın annesi vefat etmiş biz acilen çıkıyoruz 2 saattir bize ulaşmaya çalışıyorlarmış ama telefonlar çekmediği için ulaşamamışlar. Gelmek istersen sen de gel ama burada kalsan daha iyi. Orada zaten ortam yeterince gergin olacak. Dedi.

Ben: Anne siz gidin. Ayak bağı olmak istemem Dikkat edin, varınca bana mesaj at. Dedim.

Tabi telefonum o mesajı alabilecek sinyali yakalarsa diye geçirdim içimden. Aşırı yağmur yüzünden telefonlarımız nerdeyse çekmiyordu bile ve dağın başındaydık. Bu evi size kısaca tarif etmem gerekirse şu korku filmlerindeki dubleks evlerle nerdeyse aynıydı. Üst katta 3 tane yatak odası ve 1 banyo vardı. Alt katta oturma odası, mutfak ve devasa bir yemek masası vardı. Çevresinde 3 tane ev vardı fakat yürüyerek 7-8 dakika kadar uzaklıktaydı. Mükemmel! Beni kimse rahatsız edemez diye düşündüm. Fakat bu evden küçüklüğümden beri çok korkardım, özellikle dedem öldüğünden beri daha çok korkuyorum. Sanki o hala burada ve birden odasından çıkıp kafamı okşayacakmış gibi hissediyorum.

Annemler çıktıktan yaklaşık 3 saat sonra yani saat akşam 23:15 gibi Suzan Teyzenin annesinin evine vardıklarını söyleyen mesajı anca gelmişti.

Gece 2’ye kadar telefonuma indirdiğim dizi bölümlerini izlemiştim. En sonunda yavaş yavaş uykumun geldiğini hissettim ve yalnız olmanın da verdiği ürpertiyle korka korka tuvalete gittim. Aniden içimde sebepsiz bi gerginlik olmaya başladı. Evin içinden küçük çıtırtılar duyuyormuşum gibime geliyordu ama eminim ki bu yağmur yüzündendir diye düşünerek kendimi rahatlatmaya çalışıyordum. Ellerimi yıkayıp tuvaletten çıktığım anda çok gürültülü bi şimşek çaktı ve elektrikler gitti. Korkudan çığlık attım ve koşarak odaya geri döndüm. Kendimi yatağa resmen fırlattım ve yorganın altına girdim. O şekilde dururken uyuya kalmışım. Ne kadar uyudum bilmiyorum ama aşağıdan gelen kapı vurma sesine uyandım. Kapı resmen kırmak için yumruklanıyordu. O kadar korkarak uyandım ki çığlık bile atamadım. Bulunduğum odadaki cam evin ön cephesine bakıyordu fakat kapının önünde kimin olduğunu açı nedeniyle göremiyordum. Telefonuma uzanıp saate baktım. Gece 04:15’ti ve şarjım %27’ydi. Kapı yumruklanmaya devam ediyordu ve gerçekten aşağıya inip kim olduğuna bakmak bu hayatta isteyeceğim son şeydi. Birden bağırarak kapıyı vurmaya başladı, aşağıdan gelen ses uzaktan babamın sesine benziyordu.

Kapıdaki: MELİS! AÇ KAPIYI MELİS! ANAHTARIM YOK.

Telefonumun feneriyle merdivenlerden aşağıya yavaş yavaş indim. Oturma odasına doğru fenerimi tuttuğumda eski mobilyaları görmek beni iyice gerdi. Kapıya doğru yaklaşırken hala ses çıkarmamıştım.

Tam anahtarı çevirip kapıyı açacaktım ki. Babam olmayabileceği ihtimalini düşünerek. Gözetleme deliğine bakmadan açmak istemedim. Gözetleme deliğinden baktığımda onu gördüm.

Yüzü bir gözü ve ağzı açık kalacak şekilde yıpranmış ve kan lekeli bir sargıyla kaplıydı. Açıkta olan gözünün içi kapkara ve yumruk yemiş gibi mosmordu. Yırtık düz siyah uzun ve bol kıyafetleri vardı. Dudakları kupkuru ve paramparça olmuş çatlakların arasından kan akıyordu. Bir şey söylemeye çalışarak ağzını şapırdattı ve ufak bi inilti çıkardı.

Kalbim sanki boğazımda çarpıyor gibi hissetmeye başladım. Korkunun ve adrenalinin verdiği titreşimin yavaşça tüm vücuduma nasıl yayıldığını hissedebiliyordum. Elimle ağzımı kapattım ve yavaşça geri geri yürümeye başladım.

Tam o sırada;

Yabancı: MELİS! AÇ ŞU KAPIYI!

Telefonumu çıkardım ve polisi aradım fakat şebekem hiç çekmiyordu. Yavaşça oturma odasına doğru belki telefon çeker diye yürüdüm ama nafile hiç şansı yoktu. Hemen babama mesaj attım.

MESAJ: BABA BURDA BİRİ VAR! DELİ VEYA ONUN GİBİ Bİ ŞEY! BURAYA GELİN! LÜTFEN BABA ÇOK KORKUYORUM!

Telefonum sürekli mesaj gönderilemedi bildirimi veriyordu ve bende sürekli “Tekrar Gönder” butonuna tıklayıp duruyordum.

Tam bunlar yaşanırken kapı kilidinin açılma sesini duydum. Ardından kapının açılma sesi. Korkudan ne yapacağımı şaşırmış bi şekilde olduğum yerde dona kaldım. Kapıyı çok az görebiliyordum. Yavaşça evin içine doğru açılan kapıdan ufak gıcırtılar geliyordu. Hemen kendimi oturma odasındaki eski çekyatın arkasına attım. Kapı geri kapandı ama hiç ayak sesi yoktu.

Telefonumun ekranını artık açık tutamazdım çünkü her taraf karanlık olduğu için muhtemelen içeriye girdiyse kolaylıkla yerimi anlayabilirdi. Yaklaşık 10 dakikadır çekyatın arkasında çömelerek duruyordum. Birden bire.

Yabancı: HHHHHHHHH AAAAAAAAHHHHHH (KOKLAMA) SAÇLARIN ÇOK GÜZEL KOKUYO!

O anda yaşadığım gerginliği ve korkuyu size hiçbir şekilde tarif edemem. Sadece empati kurmaya çalışın.

Çığlık atarak doğruldum ve ensemde hissettiğim yabancıdan uzaklaşmak için çekyatın üstünden atladım. O anda o mu ayağımı tuttu yoksa ben mi bi yere takıldım bilmiyorum ama ayağım bi şeye çarptı ve ortası cam olan sehpaya yüz üstü düşmüştüm. Düşmemle sehpanın ortasındaki ince cam kırıldı ve yüzümden kan aktığını hissediyordum. Arkamda ayak seslerini duyuyordum, bana yaklaşıyordu. Tekrar doğruldum ve zifiri karanlığın içinde ezbere bildiğim evde mutfağa bi bıçak almak için koştum. Hayatımın tehlikede olduğu apaçık ortadaydı.

Mutfak tezgahına vardığımda tam bıçakların bulunduğu kısma uzandım. Fakat tam bıçağı tutacağım sırada arkamdan bana kuvvetlice sarıldı. Kulağıma yaklaştı nefesini hissedebiliyordum ve o leş gibi olan kokusunu alabiliyordum. Kulağımı dudaklarının arasına aldı ve kafasını geri çekip.

Yabancı: ÇOK TAZESİN! Dedi.

Ve tekrar kulağıma yaklaşarak kuvvetlice kulağımın kıkırdak kısmını ısırdı. Var gücümle çığlık attım.

Tek kolumu kurtardığım anda mutfak tezgahında duran sürahiyi kendimi yana doğru atıp kuvvetlice kafasına geçirdim. Tam bi zombi gibi yere yığrıldı. Hemen bıçağa doğru uzandım ve kavradığım gibi bacağına salladım. Daha sonra omzuna saplayabildiğimi sanıyorum ki kuvvetli bi şekilde bağırdı.

Koşarak üst kata çıktım girip saklanabileceğim 3 oda ve 1 tuvalet vardı. O an çok hızlı karar vermem gerekiyordu ve ben de ortadaki olan ikinci odaya girip kapıyı kapattım. Eğer kitleseydim nerde olduğum belli olacaktı. İçeriğe bakacak vaktim yoktu. Camın önünde çok kalın ve uzun bi fon perde cama doğru uzanan bir gardolap orda benim sığabileceğim bir şekilde cama yakın bir aralık bulunduruyordu. Hemen oraya girdim ve nefesimin normale dönüp yerimi belli etmemesi için tanrıya yalvardım. Birinci odaya girdiğini duyudum. Resmen her şeyi yıkarak beni arıyordu. Bulunduğum odaya girdi bu sefer sakince ve şarkı mırıldanarak beni aramaya başladı. Yatağın altına, gardolabın içine, sakince ve üstün körü arıyordu. Sonra çıktı ve yan odaya geçti. Yürüme sesini duyabiliyordum. Üst katı tamamen aradı. Havanın yavaş yavaş aydınlanmaya başladığını camdan vuran ışıkla görüyordum. Tekrar benim saklandığım odaya geldi. Perdeye yaklaştı. Kokusunu alabiliyordum.

Yabancı: AAH AAH! Senin burda olduğunu bilmediğimi mi sanıyosun? Saçının kokusu çok güzel, hala alabiliyorum. Unutma Melis!

Birden perdeyi açtı! Çığlık attım ve suratımı refleks olarak ellerimle korudum. Burnumun dibine kadar girdi. Yüzü yanarak erimiş gibi duruyordu. Nefesi ölü gibiydi. Konuşmaya devam etti.

Yabancı: Merak etme şimdi gidiyorum ama tekrar gelicem. Ne zaman olduğunu kimse bilemez ama… hayatının sonuna kadar bunu aklından çıkarma. Bi Perşembe gecesi tekrar uğrayacağım! Dedi.

Ve aynı yüzü gibi erimiş olan eliyle önce saçımı, sonra da yanağımı okşayıp arkasını döndü ve gitti.

Orada kalakaldım. Şok geçirmiştim. Mesaj bildirimi geldi ve bununla irkilerek kendime geldim. Babamdandı ama mesajı açabilecek güce sahip değildim. Polis aracının sirenini duydum.

Babam ve Annem bir ağızdan: MELİS! MELİS! NERDESİN!

Ben: BABA!

Yukarıda beni donmuş bi şekilde buldular. Beni sakinleştirmeleri sanırım 2 saat kadar sürmüştür. Polis yanımıza geldi ve şunları söyledi.

POLİS: Bahsettiğiniz gibi evde bir arbede yaşandığı apaçık ortada fakat bahsettiğiniz erkek hakkında hiçbir iz yok. Bıçakladığınızı veya en azından onu yaraladığınızı söylediniz. Ama hiçbir kan izi yok. Sadece size ait olduğunu söylediğiniz kırık sehpadaki kanlar. Onları da araştırıcaz. Parmak izlerine de henüz rastlamasakta araştırıcaz. Fakat bu olayı kafanızda yaşamadığınıza emin misiniz? Aileniz bize son zamanlarda pekte iyi olmadığınızı söyledi. Dedi.

Ben: Bakın memur bey! Madem herşey kafamda yaşandı madem öyle biri hiç yoktu. Kulağımdaki diş izleri ne o zaman? Bana sarıldığı yerlerdeki morluklar? Dedim yaralarımı işaret ederek.

POLİS: Evet en garip yanıda bu. Araştırmalarımıza devam edeceğiz merak etmeyin. Dedi.

Aradan yaklaşık 5 ay geçti fakat polis hala evde başkasının hiçbir zaman olmadığını söylüyor. Kulağımdaki yarayı herkes görebiliyor buna ne demeli? Aynı şekilde morluklarımıda. Diş izlerine test yapıldı fakat eşleşme veya onun gibi bir şey yok. Hayır delirmedim kanıtlarım var. Ama beni korkutan tek şey o Perşembe gecesinin ne zaman yaşanacağını bilmemek. Annem sürekli bana

ANNEM: Kızım sana Cinler uğramış. Seni bi hocaya görürelim. Diyip duruyor.

Sanırım artık annemi dinlemekten başka çarem kalmadı.

Etiketler:

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3120 Toplam Flood
2704 Toplam Yorum
1526 Toplam Üye
8 Son 24 Saatte Flood

Kod e‑postana gönderildi. (24 saat geçerli)