KOMŞULARIMIZ TEK TEK KAYBOLMAYA BAŞLADI!

Eskiden çok sevdiğiniz, daha sonra da ondan gidebileceğiniz kadar uzağa gidecek kadar korktuğunuz biri oldu mu?

Merhaba ben Mikael, şuan 30 yaşındayım ve Bolivya da yaşıyorum, ancak 24 yaşıma kadar Bakersfield da yaşıyordum. Bakersfield de doğdum ve orayı çok sevmeme rağmen 6 yıldır adımımı bile atmadım. Size nedenini anlatacağım. Ben orada doğdum ve 24 yaşına kadar aynı evde yaşadım. Şehirdeki her yeri bilir, yerel halktan çoğunu tanırdım özellikle de komşularımı. Her sabah okula giderken komşumuz Jessy teyzeye selam verirdim o da beni çok sevecek ki istisnasız her sabah benim o çok sevdiğim jelibonlardan bana bir paket verirdi. Jessy teyze hep yaşlı bir kadındı. Eski ama bir o kadar da büyük ve kasvetli bir evde yaşıyordu. Her zaman bir kardeşi olduğunu, insanları ve sesi sevmediği için sürekli evde durduğunu söylerdi. Bahçemizde arkadaşlarımla oyun oynadığımızda ya da bisiklet sürdüğümüz zamanlarda bizi nazikçe ancak bir o kadar korkmuş bir şekilde uyarır, sessiz olmamızı ve kardeşinin kızabileceğini söylerdi. Bir keresinde kardeşinin adının Cassy olduğunu duymuştum.

Kardeşi o kadar sinirli biri olmalı ki bir gün dışarıda arkadaşım Eric le birlikte Amerikan futbolu oynarken birinin bize oldukça yüksek bir sesle bağırıp hakaret ettiğini duyduk. Sesin geldiği yöne baktığımızda Jessy teyzenin olduğunu gördük ve çok şaşırdık. Daha sonra sessiz olarak oyunumuza arka bahçemizde devam ettik. Ertesi gün okula giderken yine Jessy teyze bana jelibon vermek istedi, yine çok nazik bir şekilde beni yanına çağırdı ama bu sefer yanına gitmek istemedim. Bunu anladı ve bana dün bağıran kişinin kardeşi Cassy olduğunu, onun Jessy teyzenin ikizi olduğunu söyledi. Kardeşi adına benden özür diledi ben de gülümseyerek karşılık verdim ve yanına giderek jelibonumu aldım.

Günler böyle giderken ben büyüdüm ve Jessy teyze de gittikçe yaşlandı. Kardeşini sadece evinin yakınında çok gürültü çıktığı zamanlar etrafa bağırdığında gördük. Onun dışında hiçbir zaman ortalıkta görünmüyordu. Yan komşularımız iş nedeniyle farklı bir şehre taşınma kararı aldılar ve komşu ziyaretleri yaptılar. Sokağımızın geleneği haline gelen taşınma merasimlerinde tüm komşular dolaşılır, daha sonra da gidecek olanlar yola çıkardı, ancak bir daha hiçbirinden haber alamazdık. Bu da tuhaf bir durumdu açıkçası. Yakınları da onlardan haber alamadıklarında sokağa sıkça polis gelmeye başlamıştı. Gidcen komşularımızın evleri araştırılır, ancak hiçbir sonuca varılamazdı.

3 yıl içinde 10 komşumuz bulundukları yeri terk etti. Hepsi bu ziyaretleri yaptı. Ve bir daha hiçbirini göremedik. Polislerin söylediklerine göre hiçbiri uçağa ya da otobüse binmemişti. Bulunduğumuz civarda çok dikkatli olmamızı ve ve şüpheli bir şey gördüğümüzde onlara haber vermemizi istiyorlardı. Soruşturma halen devam ediyordu ve hiç kapanmadı.

Evet. Sıra bana gelmişti. Artık bu şehirden taşınmak zorundaydım çünkü yaptığım iş bu şehirde daha zordu. Los Angeles da kendime mesleğimle ilgili çok iyi bir iş bulmuştum ve oraya gidecektim. Tüm eşyalarımı topladım, tek tek komşularımı ziyaret etmeye başladım. Her komşumla yaklaşık 5 dakika görüşmeden sonra en sonunda sıra Jessy teyzeye gelmişti. Onu çok severdim ve bu yüzden onu en sona bırakmıştım.

Kapıya geldiğimde zili çalmam ile kapının açılması salise sürdü. Karşımda Jessy teyze, gözleri dolu ama gülümseyen bir tavırla beni içeri davet etti. İçeri geçtim ve bana oturma odasını gösterdi. Odaya geldiğimde içerisinin de evin dışı gibi eski, kasvetli olduğunu fark ettim. Ama dikkatimi çeken başka bir şey vardı. Odaya girmemle birlikte içimi huzursuzluk kapladı. Bir an önce bu evden çıkmalıyım dedi içimdeki ses. Bu düşünceyi bastırmak için,
" Ne olabilir ki? Bu yaşlı kadın artık iş yapamaz durumda olduğundan bu ev bu halde. " Diye düşündüm.
Koltuğa oturduk ve sohbet etmeye başladık. Bana nereye gideceğimi, ne yapacağımı, geri dönüp dönmeyeceğimi sordu. Ben de hepsine tek tek cevap verdim.
Muhabbet ederken bir anda bana " kahve ister misin çocuğum" dedi. Ben de onaylar şekilde başımı sallayıp teşekkür ettim. Gülümsedi ve " kahveni hemen getiriyorum " diyip mutfağa gitti. Beklerken mutfaktan konuşma sesleri ve bir şeylere vurma sesi geldiğini duydum.
" Jessy teyze orada herşey yolunda mı ? " Diye seslendim. Bir kaç saniye sessizlikten sonra sinirli bir sesle " evet ! " Dedi. Ne olduğuna anlam veremeden beklemeye devam ettim. Yaklaşık 1 dakika sonra yanıma geldi, ama bir tuhaflık vardı. Jessy teyze gülmüyor aksine yüzü asılmış, kaşları çatmış ve sinirli bir şekilde duruyordu. Bir elinde benim için hazırladığı kahve vardı ancak diğer eli arkasındaydı. Kahveyi önümdeki sehpaya bıraktı. Kahve için teşekkür edip kahvemi içmeye başladım. Ben kahveyi içerken gözlerini benden ayırmayan ama bir o kadar da bana nefretle bakan Jessy teyzeden rahatsız olduğumu itiraf etmeliyim.

Rahatsız olduğum için kahvemi hızlıca bitirdim ve teşekkür edip gitmek için ayağa kalktım, fakat kalkmamla koltuğa geri düştüm çünkü gözlerim kararmıştı. Daha sonra gözlerimi açtığımda kendimi bir sandalyede bağlı, karanlık ve dünya üstünde almadığım kadar iğrenç kokan bir yerde buldum.

Tam olarak kendime geldiğimde etrafa baktığım anda kusmak istedim çünkü gördüğüm her yerde kan, iç organlar ve vücudu paramparça olmuş, uzuvları birinden ayrı cesetlerle karşılaştım. Şaşkınlıktan donup kaldım. Bir kaç saniye sonra kendime geldiğimde yakınımda daha taze olan cesede baktığımda bu kişinin karşı komşumuz Sam olduğunu anlamamla nerede olduğumu da anladım.
Burası Jessy teyzenin bodrumuydu ! Korkudan titremeye başladım. Buradan kaçmak için hareket etmeye çalıştığımda çok sıkı bir şekilde bağlandığımı fark ettim. Kafayı yemek üzereydim! Bu nasıl olabilir? Bu yaşlı kadın nasıl bir katil olabilir!? Çığlık atmak, sesimi dışarıya duyurmak istedim ama korkudan olacak ki sesim çıkmıyordu.
Bu kadın evine gelen misafirlerini öldüren bir katildi ve sıradaki kurbanı bendim ! Bunca zamandır kimse ondan şüphelenmemişti çünkü o kurbanlarını buradan gidecek olanlardan seçiyordu.

Bunları düşünürken merdivenlerden sesler geldi. "Kahretsin geliyor! " Dedim içimden korkudan titrerken. Kapıya baktığımda birinin orada bana baktığını gördüm. Bu Jessy teyzeydi. Bir kaç saniye orada bana baktıktan sonra telaşla yanıma gelip " iyi misin yavrucuğum? Korkma seni kurtaracağım. " Dedi.
Afallamıştım. Bu lanet olası kaltak benimle dalga mı geçiyordu? Beni buraya bağlayan ve bu cinayetleri işleyen o değil miydi?
Jessy teyze konuşmaya devam etti. " Mikael senden çok özür dilerim. Kardeşim buraya gelmenden hiç memnun olmadı. O, o insanları sevmiyor ve rahatsız edildiği an çok acımasızca şeyler yapıyor. Seni o duymadan buradan çıkarmalıyım yoksa seni öldürecek! " Dedi korkudan ağlayarak. " Jessy teyze beni buradan kurtar" diyebildim sadece.
Onaylar şekilde başını salladıktan sonra hızlıca ellerimi çözmeye çalıştı. Ama bir anda durdu ve bir kahkaha patlattı. " Seni aptal çocuk, benden kurtulabileceğini mi zannettin? Buraya gelmen büyük aptallıktı ve sen bunun bedelini ağır ödeyeceksin ! " Dedi nefretle.
" Jessy teyze ne oluyor ?!" Diye bağırdım. " Jessy seni benden kurtaramaz aptal ! " Diye bağırdı.
Olamaz! Bu Cassy di. Ama, ama bu nasıl olabilirdi? Daha şimdi Jessyle konuşuyorduk ve bir anda o gitti yerine de bu kaltak geldi. Arkada bir kapı daha olmalı diye düşündüm.

" Bırak beni! Yalvarırım bırak gideyim!" Diyerek ağlamaya başladım. Evet ağladım, bunu söylemekten utanmıyorum çünkü o anda kim olsa ağlardı. Bir kez daha kahkaha atıp "seni artık kimse kurtaramaz ve bağışlanmayı istemekten vazgeç çünkü beni rahatsız ettiğin için ölmeyi hak ettin seni ucube! " dedi. "Şimdi beni burada bekle, herkes gittiğine ikna olduğunda seni öldürmek için tekrar geleceğim " dedi ve gitti. Orada öylece çaresizce oturup beklemekten başka bir şey yapamadım. Bazen iplerimi açmaya çalışsam da bu kaltak beni öyle sıkı bağlamıştı ki ipler asla gevşemiyordu. Orada ne kadar kaldım bilmiyorum. Korkudan başka hiçbir şey hissetmiyordum. Ne acıkmıştım ne de uykum gelmişti. Her an gelip beni öldürecek korkusuyla aklımı yitirmemek için kendimi zor tutuyordum.

Tahminimce 4 saat sonra aşağı birinin indiğini duydum ve o an kalbim yerinden çıkarcasına atmaya başladı. İşte geliyordu. Ölümüme saniyeler kalmıştı. Bunları düşünürken bana seslendi. " Yavrucuğum, benim Jessy. Korkma sana su getirdim. " Dedi ses. O an rahatladım çünkü gelen o katil değildi. Jessy yaklaştı bana acır şekilde bakıyor ve ağlıyordu. " Lütfen beni affet ona engel olamıyorum o çok güçlü " dedi. Hiçbir şey söyleyemedim. Konuşmaya devam etti " ondan gizlice sana su getirebildim. Lütfen sakin kalmaya çalış. Söz veriyorum bir yolunu bulup seni kurtaracağım" dedi. " Lütfen kurtar beni, ölmek istemiyorum " diyebildim. Onaylarcasına başını salladı. Bana su içirdi ve " şimdi gitmem gerekiyor, yokluğumu fark ederse şimdi gelip seni öldürür " dedi ve gitti.

Çaresizce beklemeye devam ettim. Bazen yukarıdan tıkırtılar geliyordu ve her tıkırtıda korkum şiddetleniyordu. Kaç saattir burada olduğumu bilmiyordum ama küçük pencereden gelen ışıkla bir sonraki güne başladığımızı fark ettim. Yeni günle birlikte dışarıdan gelen sesleri duymak biraz da olsa yaşadığım için hala umudumu diri tuttu. Akşama kadar orada öylece durup tanrıya kurtulmam için dua ettim. Bazen Cassy gelip bana hakaretler savurup gitti. Aslında tek amacı beni kontrol etmekti. Orada olduğumu görüp rahatlayınca içindeki tüm nefreti üstüme kustu.

Sanırım artık gece yarısı olmuştu. Seslerin tamamı kesilmiş, evin içindeki tıkırtılar da gitmişti. Ben hala uyuyamıyor, çaresizce ve korkarak bulunduğum bu lanet olası cehennemde bekliyordum. Derken bir ses geldi " Mikeal, çocuğum? İyi misin? "
Gelen Jessy di. Onun sesini duymak beni rahatlatmıştı. Yanıma geldi ve " Cassy uyudu, sabaha kadar uyanmaz, o uyurken seni hemen buradan çıkaralım. Ama çok sessiz ol yoksa uyanır ve gelip seni öldürür " dedi sesi titreyerek.
Onaylar şekilde başımı salladım. Hemen arkama geçip elindeki şef bıçağıyla ipleri kesti. Daha sonra ayaklarımdaki ipleri kesti ve hareket edebildim. O kadar rahatlamıştım ki Jessy teyzeye mutlulukla sarıldım. " Sana minnettarım, beni kurtardın " dedim sessizce. Gülümsedi ve " hemen kaç çocuğum ve bir daha dönme " dedi. Hemen arkamı dönüp hızlıca yürümeye başladım. Koşamıyordum çünkü yerler kan yüzünden kaygan ve parçalarla doluydu. Dikkatlice ama bir o kadar hızlı bir şekilde o lanet yerden çıktım. Tam koridordan kapıya doğru yürürken bir bağırış duydum. " Buraya gel seni pis fare ! Benden kaçamazsın, seni öldüreceğim! " Dedi.
" Olamaz uyanmış" diye bağırdım. O anda yanımdan birşeyin hızlıca geçtiğini fark ettim. Bir şey yüzümden sıyırıp duvara çarpmıştı. Karşımdaki duvara baktığımda duvarda Jessy teyzenin elindeki şef bıçağını gördüm ve o an kulağımda bir yanma hissettim. Elimi kulağıma attığımda şoka girdim. Kulağım yoktu ! Aman tanrım kulağımı koparmıştı bu lanet kadın ! O anda durmamam gerektiğini fark ederek en hızlı koşabildiğim şekilde koşup kapıya yapıştım ama kapı kilitliydi ! Lanet olsun! Diye haykırdım. Hemen merdivenlerden yukarı çıktım ve bir odaya daldım. Odaya girdiğimde ikinci şoku yaşadım. Odada şimdiye kadar alıkoyduğu, daha doğrusu öldürdüğü tüm insanların ölmeden önceki fotoğrafları vardı. Hızlıca incelerken bir şey dikkatimi çekti. Jessy teyzenin aile resmi vardı. Anne, baba ve bir kız. Bir kız. Bir kız..
Başta bunun onun kocası ve kızı olduğunu düşündüm ama sonra Jessy teyzenin hiç evlenmediğini kardeşiyle birlikte hep bekar olarak yaşadıklarını söylediğini hatırladım. Ayrıca fotoğraf çok uzun yıllar öncesine dayanan bir fotoğraf olduğu da belliydi.
Ben bunları düşünürken aşağıdan o kaltağın bağırışı yükseldi " gel buraya küçük şeytan, içindekileri merak ediyorum, onlar benim olmalı ! ".
Bunu duyduğum an bunları düşünmeyi bırakıp odadaki pencereyi açtım ve hiç düşünmeden dışarıya atladım. Şanslıyım ki ön bahçeye düştüm. Hemen ayağa kalkıp bağırarak koşmaya başladım. Koşarken bacağımı bir anda hareket ettiremedim ve yere düştüm. Arkama baktığımda kapıya çıkmış bana bakıyordu. Sadece baktı ve kapıyı kapattı. Hemen kalkıp tek bacağımla olabildiğince hızlı bir şekilde ailemin evine gittim ve kapıyı yumruklamaya başladım. Babam kapıyı açtığı anda boynuna sarılıp ağlamaya başladım.

Annem ve babam çok şaşkın bir şekilde bana bakarak beni içeri taşıdılar. İçeri girer girmez " kapıyı kilitleyin ve hemen polisi arayın! Çabuk! " Diye bağırdım. Babam dediklerimi o anda yaptı. Ben olayların etkisinde koltukta öylece oturup kaldım. Ailem de dehşet içinde bana bakmaya devam etti. Bir süre sonra polisler geldi. Geldiklerinde direkt olarak olanları anlattım ve o lanet olası kaltağı tutuklamalarını istedim. Polisler ifademi aldıktan sonra hemen o cehenneme gittiler. Ailemle kapıya çıktık ve izlemeye başladık. Kapı açıldı, o kaltak direkt olarak kelepçelendi. Ancak ağlıyor ve yanlışlık olduğundan bahsediyordu. Bir polis memuru o kaltakla dururken diğer polisler içeri girdi. Yaklaşık 20 dakika içeride durduktan sonra yüzleri bembeyaz bir şekilde geri geldiler ve biri dayanamayıp bahçeye kustu. O kaltağı apar topar götürdüler. Ancak tuhaf olan şu ki evden Jessy teyze çıkmadı." Yoksa bana yardım ettiği için onu da mı öldürdü? Aman tanrım lütfen ölmemiş olsun!" Diye geçirdim içimden.
Sabah tekrar polisler geldi, hem o cehennemi araştırmak için, hem de beni polis merkezine götürmek için tüm sokağı işgal etmişlerdi. Ben yine sabaha kadar uyuyamamış, hala kendime gelememiştim. Ailemle birlikte polisler eşliğinde polis merkezine gittik. Tekrar ifademi alıp dosyaya eklediler.
Polis merkezinden çıkmadan önce dayanamayıp Jessy teyzeyi sordum bana yardımcı olan polise. Polisin söyledikleri karşısında ne yapacağımı, ne diyeceğimi bilemedim. Polis bana " bakın bayım, gerçek şu ki bahsettiğiniz kişi aslında zaten Jessy. Jessy çoklu kişilik bozukluğu olan bir hasta. Kardeşi olarak düşündüğü Cassy de aslında onun diğer kişiliği. Başınıza gelenlerden dolayı çok üzgünüm ancak daha fazla bilgi veremem" dedi. Polis merkezinde çıkıp eve döndük ve bütün gece eşyalarımızı toplayıp ertesi gün ailemle, komşularımızla bile görüşmeden oradan en uzak yere, yani Bolivya' ya taşındık.
Bu olayın üstünden tam 6 yıl geçmiş olmasına rağmen açıkçası hala rüyalarımda o şeytanı görüyorum. Şuanda bir kulağım yok ve bu nedenle engelli konumunda yer alıyorum. Eski işimi yapamasam da şuanki işimi de oldukça seviyorum. Artık hiçbir komşumla konuşmuyor, samimiyet kurmuyorum. Sadece ailemle vakit geçiyorum ve hala yaşadığım için tanrıya şükrediyorum.

BANA AİT KURGUSAL HİKAYEDİR.

Etiketler:

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3123 Toplam Flood
2718 Toplam Yorum
1529 Toplam Üye
7 Son 24 Saatte Flood

Kod e‑postana gönderildi. (24 saat geçerli)