Sigara içmeye başlama serüvenim 10. sınıfta oldu. Sene 2014. Okulun tiyatrosunda güzel bir rolüm vardı. Rolüm olmadığı zamanlar Merve diye bir kız, beni hep okulun ardiyeliğine çağırırdı. “İçiyor musun sigara?” derdi, ben tabii şekil olsun diye “İçiyorum tabi” deyip yarısına gelinmiş yanan sigarayı köklediğim her defasında öksürükler içinde kalırdım. Bir gün evde bulduğum bir sigarayı peçetenin içine saklayıp okula götürdüm. Çok korkuyordum, sigara bile içmeyen ben, yakalanırsam disipline gidecektim. Neyse ki o gün arama olmadı. Okul çıkışında tiyatrodan arkadaşım Ahmet’le kır pidesi yemeye gittik. Ucuz, at etinden 1 buçuk TL’lik lezzet şöleni. Pidelerimizi yedikten, çaylarımızı içtikten sonra, benim gibi sigara içmeyen Ahmet’e çantamda sigara olduğunu, beraber içebileceğimizi söyledim. “Tamam” dedi. (Sonraları ilk sigaramızı içerken dumandan gözlerimizin acıdığı, bizi hüngür hüngür aglatirken cekildigimiz dolu fotograf var, o ayri mesele) Çakmağımız yoktu. Garson abilerden kel olanına “Abi bakar mısın?” yaptım, “Buyur kardeşim” dedi. “Abi çakmağını alabilir miyim?” dedim. “Tabi” dedi, masaya bırakıp gitti. Bir elime sigarayı aldım, öbürüne sigarayı. Sanki tavada tavuk kanadı pişiriyorum, değil mi? Merve bana hep yarısına gelinmiş yanık sigara uzatırdı. Ben hiç yakmadımki sigara o zamana dek… Garson abiyi bir kez daha çağırdım: “Abi yanmıyo bu” dedim. Garson abi, kelini yediğim, şaşırdı: “Allah allah, nasıl yanmaz? Çakmak yanıyo işte. Sen sigarayı nasıl yakıyosun göster bakiym” Gösterdim. Belki ileride torunlarıma dahi anlatabileceğim şahane bir ayar verdi kel garson abi. Yolda görsem, düğmelerimi ilikler, saygılar derim kendisine.
“Kardeşim” dedi, “önce ağzına alman lazım.”