İstanbul beyefendisi olmam onda menfi bir teessür birakmis olacak ki haşarı ve muzır bir meşrebe bürünmemi istedi. Lakin benim gibi nevi şahsına münhasır ve civan bir beyefendinin sünepe rolü yapması çok cürüm bir durum teşkil ediyor.
Ben her zaman hakikat ve sahih nefisten yanayım. Mübalağa yapmıyorum, böyle bir zevzeklik yapacağıma Taksim meydanini a’fes ve üryan bir sekilde tavaf ederim daha iyi. Zaten bu maruzatini da net şekilde muvafakat etmediğimi ona da ilettim. Lakin Berkecan denen muzip ve girgin lavukla ahbap olduklarını görünce haliyle hiddetlendim hatta tehevvür ettim. Sen galip geldin dedim.
Kendisi şüpheye mahal vermeyecek derecede nüfuz ve erk sahibi bir kadın. Ah benim mahbubem, ah cananım… Senin için çektiğim çileye bak. Geçen gece cima eylediğimiz sırada ” amımın içinde döllerini hissetmek istiyorum aşkım” dedi. İnsanlıktan, saffetten, samimiyetten ve sevdadan iğrendim. Bu meşrep biçimi bana layık değil. Artık cananım da olsa kimseye müsamaha göstermeyecegim. Nevi şahsına münhasır bir beyefendi gibi yaşamaya devam edeceğim. Kisveye bürünmeye ne hacet…
Mahbubem kısa sürede fark etti değişimimi. Sineme vurdu, kızdı, dövmeye kalkıştı. Esbabini sordu, neden dedi. Bu ahval, bu meşrep bana göre değil muvafakat etmiyorum ve tasvip etmiyorum dedim. Münakaşa yaşandı aramızda ve haliyle ayrıldık. Ey kopyamakarna civanmertleri soruyorum size bir yar için meşrebinizi, mizacınızı , seciyenizi tahrif eder misiniz?