Oğlum, Konstantinopolis gerçekten değişti
Oğlum, Konstantinopolis gerçekten değişti. Açıklamama izin ver
Benim adım Ioannes. Ben Konstantinopolis doÄŸumlu bir keçi çobanıyım. Günlerim çoÄŸunlukla hayvancılıkla, meydanda süt satmakla ve pazar günleri Ayasofya’da dua etmekle geçiyordu.
Bir gün en yakın arkadaşlarımla oturuyordum. Zeytin tüccarı Suriyeli Aram ve yetenekli kiremitçi Iraklı Basim vardı. Tepede oturup şarap içiyor, keçileri kovalıyorduk. Aram onlardan biriyle kafa kafaya bir düelloya girdi, çılgın adam. Aniden bu sert, kubbe benzeri mekanizmaya çarptım. Yarısı kayaların ve toprağın altına gömülmüştü, hepsi parlaktı ve hafifçe uğultu yapıyordu, yanlarında tuhaf parlayan semboller vardı. Şimdiye kadar gördüğüm herhangi bir kutsal emanete ya da marangoz aletine hiç benzemiyordu; daha çok meleklerin düşürdüğü ya da belki şeytanların hazırladığı bir şeye benziyordu.
Aram gülüyor ve bunun muhtemelen eski bir Roma hurdası olduğunu söylüyor. Basim bunun bir hazine olduğuna bahse girer, bu yüzden doğal olarak hepimiz onu kazıp çıkarmaya başlarız. Dışarıya doğru büyük bir kaldıraç parçası çıkıyor ve birkaç bardak daha şarap içtikten sonra ne olacağını görmek için onu çekiyorum.
Kör edici bir parıltı var, yer sallanıyor ve sonra bildiğimiz şey, üçümüz sonsuz yüksek seslerle dolu tuhaf bir diyarın ortasında yayılmış durumdayız, insanlar tuhaf kıyafetlerle yanımızdan hızla geçiyor ve bu imkansız cam ve taş kuleler o kadar yüksek ki güneşi engelliyor. Meğerse Manhattan şehir merkezine inmişiz, bu ne anlama geliyorsa.
Durumumuzu anlamaya çalışarak bir araya geliyoruz. Pek çok tüccarın yöre halkı arasında oldukça popüler olan kurutulmuş bir otu sattığını öğreniyoruz. Kuşkusuz yukarıdan gelen nimetlerle, sonunda bu dükkanlardan birine bakmak üzere işe alınıyoruz. Bir sabah aynada yansımamı görüyorum. Evimizde bunlardan pek çoğu yoktu; çoğunlukla pirinç yaldızlardan gelen yansımalara güvendik. Bir zamanlar muhteşem olan yelemin artık solmuş olduğunu öğreniyorum. Bu sıralarda Aram, topraklarımıza artık bazı kümes hayvanlarının adının verildiğini ve halkımın çoğunun ünlü saç restorasyon ustaları haline geldiğini öğreniyor.
Yada yada, zamanla büyülü ama sıkışık, uçan bir araba ile memleketimize geri dönebilmemize yetecek kadar maaş kazanıyoruz.
Tanrı aşkına, burası mı değişti? Bütün kiliseler nerede? Gravürler, keşişler, Hıristiyanlar? Aram ve Basim kendi topraklarında da benzer bir hikaye anlatırlar. Birisi tüm Hıristiyanların nereye gittiğini açıklayabilir mi?
Sevgili Konstantinopolis’e ne oldu? Gerçekten deÄŸiÅŸti. Daha iyiye inanmıyorum
Etiketler:
1 Yorum
Yorum Yaz
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.

Am I the only one who immediately heard, “now it’s Istanbul not Constantinople…” 🎶