Noel pastalarına bayıldığımı sanıyordum ama yanılmışım. Gerçekten çok güzel yedim ve bir daha asla aç kalmayabilirim.
Pek çok modern genç erkek gibi ben de Christnas filmlerinden hoşlanıyorum ve yarı düzenli olarak filmlere katılıyorum. Tabii ki piyasada pek çok film var ve itiraf etmeliyim ki normal ikramlar (kelime oyunu) bana biraz sıkıcı gelmeye başladı, bu yüzden Noel filmlerinin daha aşırı (ama neşeli) türlerine yönelmeye başladım. Sonunda harika bir İngiliz Noel özel etkinliğine rastladım ve dürüst olmak gerekirse süper bir şenlikti ve sonunda bundan çok keyif aldım. Şişman hindili, büyük bir kurabiye hamuru parçasını çimdikleyen neşeli bir kadını izlemek beni gerçekten neşelendirdi. Hayatımın neredeyse 2 yılını öncelikle pişirme odaklı Noel filmleri izleyerek geçirdiğimi söylerken abartmıyorum.
Gittikçe daha fazla içine girdikçe, bunu kendim deneyimlemeyi daha çok istedim. Bu konuyla ilgilenen fırıncılar bulmaya çalıştım ama sayıları çok az görünüyordu. Sonunda aşırı piÅŸirme konusunda uzmanlaÅŸmış bir fırıncı buldum ve o da çok neÅŸeliydi. Ama çok pahalı. Yine de bunu istediÄŸimi biliyordum ama çok zengin deÄŸilim bu yüzden kredi kartımdan nakit avans çektim ve birikimlerimin yanına koydum. Onunla temasa geçtim, bir randevu ayarladım (geçen ayın 15’inde) ve bir otel odasının ve ÅŸehrime olan uçuÅŸunun parasını ödedim. Hatta cuma günü hazırlanmak için iÅŸten izin bile aldım.
O kadar heyecanlıydım ki, onun saat 6’da odama gelmesini beklerken kalbim küt küt atıyordu. O geldi, ben daha da heyecanlanıp neÅŸelenirken sohbet ettik. Sonunda zamanı geldi. Bavulunu aldı, açtı ve büyük bir kağıt parçası çıkarıp fırın tepsisinin üzerine koydu. Bana uzanmamı, ısınmamı ve rahat etmemi, sonra da üstünü deÄŸiÅŸtirip geri döneceÄŸini söyledi.
Ben de öyle yaptım ve çok heyecanlandım. Sonsuzluk gibi gelen bir sürenin ardından önlüğü, fırın eldiveni ve tabii ki eşofmanıyla geri döndü. Hazır olup olmadığımı sordu. O kadar heyecanlıydım ki, konuşamıyordum. Sadece başımı salladım. Bayram ruhunu yakaladı ve bana kurabiyelerini yememi söyledi. O beni şarkı söyleyip neşelendirirken hayatım buna bağlıymış gibi yedim. İnanılmazdı. Daha sonra ana yemek için hazır olup olmadığımı sordu. tezahürat ettim "Evet!" zencefilli çatısının tamamını zencefilli evimin üzerine koydu ve bacasını dikkatlice şöminemle hizaladı. Açıldığını görmeye başladım. O kadar acıkmıştım ki o hala bana nazikçe gülümsüyordu. Sonra açıldığını gördüm ve yavaş yavaş bir kütük dışarı çıkmaya başladı. Ağzımı açtım ve zencefilli ev kütüğü ağzıma girer girmez harika bir dostluk kurduğumu anladım.
Tadı çok güzeldi. Kokusu da çok hoştu. Beni neşelendirdi. Daha sonra kremasını tezgahımın üzerine taşıdı ve her yeri benimle karıştırmaya başladı. Daha sonra krema torbasını yere koydu ve hala bana tezahürat yaparken onu parçalayıp pastamın üzerine yaymaya başladı. Parmaklarımı yalamamak için direniyordum. Bebek gibi ağlamama dürtüsüyle savaşırken gözlerim gurur, sevinç ve minnettarlık gözyaşlarıyla doldu. Bana yayılmaya ve şarkı söylemeye/neşelendirmeye devam etti. Sonunda zencefilli kurabiyeleri ellerinin her tarafına ezdim ve o da benim zencefilli kurabiye kırıntılarımı ve kremanın bir kısmını birbirine sürdü ve bana spatulasıyla yalattı. Onu etkilemem gerektiğini ve bu işe geri adım atamayacak kadar çok para harcadığımı hissettim.
Sonra gidip duş aldık, o da kağıdı çöp torbasına attı, para zarfını aldı, kısa bir konuşma yaptık ve gitti. Hemen gülmeyi bıraktım, 2 dakika gibi gelen bir süre boyunca dişlerimi fırçaladım ve bu deneyimi yaşatmaya çalışırken rahatladım.
Etiketler:
