Bir hizmetçi sehvetin çokluğundan, hırsının fazlalığından bir eşşeği kendisine alıştırmıştı. O eşşek kendisine yaklaşmayı adet edinmiş, insana yakın olmayı öğrenmişti. O hilebaz hizmetçinin bir kabağı vardı. Eşşek kendisine ölçülü yaklaşsın diye kabağı eşşeğin aletine takardı. Yakınlaşma sırasında aletin yarısı girsin diye bu işi yapmaktaydı. Çünkü eşşeğin aleti tamamen girse rahmi de parçalanırdı damarları da.
Eşşek boyuna zayıflamaktaydı. Eşşeğin sahibi kadın da bu eşşek neden böyle zayıflıyor, neden böyle kıl gibi inceliyor deyip durdu. Fakat işin aslını anlamaktan acizdi. Nalbantlara hastalığı nedir? neden zayıflamaktadır diye sorduysa da onlar hiç bir illet göremediler. Kimse bunun iç yüzünü haber veremedi. Kadın bu işin aslını adam akıllı araştırmaya başladı. Her an eşeğin halini kontrol etmekte neden zayıfladığını bulmaya çalışmaktaydı. İnsanın adamakıllı insan olmaya çalışması gerekir çünkü her şeyi iyice arayan nihayet bulur.
Eşşeğin haline dikkat ederken bir de ne görsün, evin hizmetçisi eşşeğin altına yatmıyor mu? Evin sahibesi bunu kapının yarığından gördü, bu hale pek şaştı. Eşşek erkekler kadınlara nasıl yakınlaşıyorsa kadın öyle yaklaşmış, işini becermekteydi. Kadın hasede düştü, dedi ki; Bu eşşek benim eşşeğim, bu işin bana olması lazım. Ben işe daha uygunum. Eşşek işi öğrenmiş, alışmış, adeta sofra yayılmış mum da yakılmış. Ev sahibesi bu işi görmemezlikten gelip ahırın kapısını vurdu. A kız ne vakte dek ahırı süpürüp duracaksın, dedi. Bu sözü işi gizlemek için söylüyor, aslında “ben geldim kapıyı aç.” diyordu. Ev sahibesi sustu, hizmetçiye hiçbir şey söylemedi. Bu işe tamah ettiği için bildiğini gizledi. Hizmetçi bütün fesat aletlerini gizleip kapıyı açtı. Yüzünü ekşitip gözlerini yaşartarak dudaklarını oynatmaya başladı. Güya oruçluyum demek istiyordu. Eline sapı yıpranmış bir süpürge aldı. Develerin yatması için ahırı süpürüyor göründü. Hizmetçi eline süpürge kapıyı açında ev sahibesi dudak altından “Seni usta seni!” dedi.Eline süpürgeyi altın, yüzünü ekşittin ama yemeden içmeden kesilmiş eşşeğin hali ne? Eşşek işi yarıda kalmış, öfkeli, aletiyle oynayıp durmakta, gözleri kapıda seni beklemekte. Tabi bunu dudağının altından söyledi. Onu suçsuz gibi ululayıp dedi ki: Tez çarşafını başına al, filan eve git, benden selam söyle. Şunu şöyle yap, bunu böyle yap.
Neyse ben kadınların masallarını kısa kesiyorum. Sen maksat neyse onun hülasasını al. O işi görmezden gelen kadın, hizmetçiyi yola vurunca zaten şehvetten sarhoş olmuştu. Hemen kapıyı kapadı.”Oh, dedi. Yalnız kaldım artık erkeklerin gah dam, gah yarım yamalak yakınlaşmasından kurtuldum. Kadının keçileri sanki bini bulmuştu. Öyle neşelendi, eşşeğin şehvet ateşiyle daha da bir heyecanlandı. O yakınlaşma kadını tam bir keçi haline getirdi. Ahmağı keçi haline getirmeye, hor hakir bir duruma sokmaya şaşılmaz ki. Şehvet isteği gönlü sağır yaptı mı, eşşeği bile Yusuf gibi nurdan meydana gelmiş bir ateş parçası gösterir. Nice ateşten sarhoş olmuşlar vardır ki, ateş ararlar. Kendilerini de mutlak nur sanırlar. Yalnız tanrı kulu böyle değildir. Gelelim bizim ev sahibesine. Kadın kapıyı kapadı, sevine sevine eşşeği kendisine çekti. Cezasını da tattı ya. Eşşeği çeke çeke ahrın ortasına getirdi. O erkek eşşeğin altına yattı. O kahbe de muradına ermek üzere hizmetçinin yattığını gördüğü şekline yatmıştı. Eşşek ayağını kaldırıp aletini daldırdı. Eşşeğin aletinden kadının içine bir ateştir düştü. Alışmış eşşek kadına abandı. Aletini ta hayalarına kadar sokar sokmaz kadın da geberdi. Eşşeğin aletinin hızından ciğeri delindi, damarları parçalandı. Soluk bile alamadan derhal can verdi. Seki bir yana düştü, o bir yana. Ahırın içi kanla doldu. Kadın baş aşağı yıkıldı, öldü. Kötü ölüm geldi, çattı.