Köylü kızı ile cinsel ilişkiye girdim.

Bir anda karar vermiştim. Tüm bu yozlaşmış medeniyet kokan iğrenö şehir hayatını bırakıp köye yerleşicektim. Benim gibi entellektüel ve şiir, edebiyat ile uğraşan biri için harika bir ilham kaynağı olabilirdi. Paralarımı biriktirdikten sonra Ege’de bilmediğim bir köye doğru yola koyuldum. Elimde bavullarım ıssız ve sıcak bir yolda yürüyordum. Ovaların iç açıcı güzelliği solmaya başlamışken bir yerleşim yeri gördüm. Uzaktan basit bir köy olarak gözüküyordu ve denize yakındı. Mimarisi be coğrafi konumundan dolayı gayet çekici bir yere benziyordu. Köye gittiğimde ilk hedefim kalacak bir yer bulmaktı. Basit bir evde kalacak kadar paramı toplamıştım. Kıraathaneye gittim. Tüm yaşlı amcalar köye yeni gelen biri olduğumu anladı. Herkes bana bakıyordu. Biraz bakıştıktan sonra bir anda bir köylü erkek sesi yükseldi. “Sen necisen? Nereden gelmişsen?” diyen tehditkar köyü her pahasına rağmen korumaya hazır bir sesdi. Durumumu anlattım ve bu köye yerleşmek istediğimi söyledim. Güldü ve sonra bana kendisini tanıttı. Kendisi bu köyün ağası Celaleddin ağa idi. Bana verebileceği ufak ama kullanışlı bir evi olduğunu söyledi ve beni kendi evine davet etti. Kabul ettim ve oraya gittik. Köyün en güzel yerine ev yapmıştı. Karısı bize yiyecek ve içecekler getirdi. Köyün lezzetlerini ikram etmeyi de unutmadılar. Ağam ile sohbet ederken oturduğumuz balkona ağanın güzeller güzeli kızı bana hoşgeldin demeye gelmişti. Beni yaşlarımda aynı boy ve kilo da tatlı bir kızdı. Ufak bir sohbetten sonra Ağa içeri yolladı. Sohbetimiz bitince yeni evime doğru yollar aldık. Yeni evime doğru giderken asla koklayamadığım kokular ve görmediğim görüntüler gördüm. Medeniyet yoksun bu küçük ama mutlu kasaba benim aradığım bir yerdi. Derme çatma, boyası akmış, yıkılmak için ufak bir itiş bekleyen kalitesiz bir evdi. Ucuz bir tekliften sonra burayı kabul ettim. Basit ama kullanışlı bir evdi. Sadece salon, ufak bir mutfak ve şaşırtıcı bir biçimde modern bir banyo vardı. Salonda sadece masa sandalye ve yatak vardı. Yeni hikâyelerimi ve romanlarımı yazmak için bana yalvaran bir ortamdı. İlk haftalar her köylü bana hoşgeldin ziyareti için geliyor ve köylü yemeklerini bana ikram ediyolardı. Arada sırada yazmak için sahil kenarına doğru yürürdüm, tarlaları geçtikten sonra gelen o güzel manzara bana ilham vermekte çok başarılıydı. Sahile gittiğim günlerin birinden ağanın kızını tekrar gördüm. Mutlu bir şekilde yanıma koştu ve kendini tanıttı. İsmi Fadime olan bu köylü kızı son derece saf ve tatlıydı. Karşınıza ordu çıkarsalar bile düşünmeden korumak isteyeceğiniz tipten bir kızdı. Elimdeki sayfa ve kalemleri sorduktan sonra durumumu anlattım. Epey etkilenmişti. Köylü kızı nereden bilsin Goethe’yi, Moliere’i? O gün iznimi kullandım ve tüm günümü köylü kızı ile zeytin ağaçlarının olduğu yerde geçirdim. Köylü kızı ne kadar saf ve şirin gözükse de dürtülerine engel olamıyor ve beni çok istiyordu. Bu bir tahmindi ama doğruydu. Saatlerce sohbetten sonra köylü kızı bir anda dudaklarıma kondu. Ezine peyniri kokan dudakları ile beni öpüyordu. Ne iyi ne de kötü bir deneyimdi. O gün öyle bitti, daha fazla bir şey olmadı. Sonra ki günler köylü kızı deniz yolunda daha çok belirmeye başladı ve benle beraber takılmaya başladı. İlişkimiz ilerledikçe aramızda cinsel faaliyetler de artıyordu. Çiğ süt kokan elleri benim narim ve her gün bakımını yaptığım, her gün daha da çok sevdiğim cinsel organımın üstünde geziyordu. O an dayanamadım kollarından tutup kendime yaklaştırdım. Artık daha fazla dayanamıyordum. Şalvarını çıkardım. Altındaki ismini bilmediğim köylü kıyafetlerini de çıkarttım. Gariban cinsel organıma baktım. Bu kendime yaptığım hakareti kabul etmeli miydim? Onurumdan ve kendime olan saygımdan vazgeçmeli miydim? İnsanlığımı bir kenara atıp hazlarımı mı dinleyecektim? Gariban cinsel organım bana baktı ve ben de ona özür dileyen mahçup gözlerimle baktım. Tüm düşüncelerimi bir kenara atıp köylü kızının içine girdim. Kendime hakaret etmiştim ancak bu da farklı bir deneyim idi. Cinsel organım hiç istekli değildi ve bu yüzden saatlerce seviştim. Sonunda bittiğinde hayatımda yaşamadığım bir pişmanlık yaşadım. Birkaç gün kendimi eve kapattım. Bir gün köylü kızı evine geldi. Tam bir köylü gibi davranıp benimle tekrar ilişkiye girmek istedi, zaman istediğimi söyleyip reddettim. Buna rağmen peşimi bırakmadı. Sürekli peşimde geziyordu. Hâliyle bu durum da köylü halkının dikkatini çekiyordu. Benim için aşağılayıcı olan ağanın kızı onlar için hayal sayılırdı. Daha fazla köylü kızını kandıramayıcağımı anlayınca köylü kızını kabul ettim. Haftalarım bu köylü kızıyla geçti. Kurtulmak istiyordum ama yaşattığı zevkin tadı da ayrıydı. Bir gün köylü sevgilim telaşlı bir şekilde bana koştu. Bunun son konuşmamız olunca içten sevinmiştim ancak bir kötü haberden dolayı bu son konuşmamızdı. Köyün ağası ilişkimiz öğrenmişti ve kızının namusunu kirlettiğim için köylü kızının beşik kertmesi Hasan’ı beni öldürtmek için yollamıştı. Köylü sevgilim bunları söyleyip buradan gitmemi söyledi. Ne kadar sevmesem de sevgilim beni düşünüyordu. Teklifini kabul edip son bir öpücük kondurup bu içler acısı köyden ayrıldım. Şimdi ki hedefim ise Karaniz’de bir köye yerleşmektir.

Etiketler:

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3859 Toplam Flood
4177 Toplam Yorum
2449 Toplam Üye
50 Son 24 Saatte Flood

Kod e‑postana gönderildi. (24 saat geçerli)