Yıllarca ev arkadaşlığı yaptık Serhat’la ve üniversiteye uzak olduğu için evimizi taşımak zorunda kalmıştık. Sağolsun sınıfın kızları severdi bizi ve yardımcı olmak istediler. Eşyaları yerleştirdikten sonra yapılacak olan temizlik için malzemeleri eve bıraktık.
Nur diye bir arkadaşımız var kendisi temizlik düşkünü. Bırakırsanız tüm evi kendi temizler ,hiç gocunmaz. Zaten bizim yardım etmemizi istemedi, ” gidin akşama kadar kahvede takılın bize bırakın burayı” dedi ve kovdu adeta bizi evden. Tam bir lider gibiydi bu kız. Akşam eve döndüğümüzde anahtarı teslim aldık ve gerçekten de tertemiz bir ev bizi karşıladı. Çok dualar ettik bu kızların ardından. Hatta ayda bir mutlaka onları çağırıp genel bir temizlik yapma teklifinde bile bulundular, yüzümüz tutmadı tabi.
Serhat taşınalı bir hafta olmadan evde garip sesler duyduğunu söyledi. Ben de alay ettiğini düşünerekten umursamadım. Sık sık bu konuyu açıyordu özellikle banyoda duş aldığı vakitler bu sesin arttığını söylerdi bana. Bu sesi tıpkı lotr serisindeki angbad ırkının borazan seslerine benzetirdi, ki çok korkunç bir sestir. Serhat’ın şaka yaptığına emindim bu yüzden ciddiye almiyordum ta ki duş aldığım bir vakite dek.
O an evde yalnızdım ve o korkunç sesi duyduğum an şampuanın gözümü yakmasını bile umursamayarak alelacele çıktım banyodan. Belki de Serhat evdedir de şaka yapıyordur düşüncesi ile içeri geçtim fakat bulamadım onu. Telefonla aradığımda da sevgilisinin yanında olduğunu söyledi. Akşama kadar bekledim onun gelmesini, tabi bu süreçte sesi duymaya devam ediyordum.
Serhat söylediklerim karşısında adeta “ben sana demiştim yaaa” bakışı ile dinliyordu beni. Geleli daha bir ay olmamışken evden çıkma düşüncesi sardı bizi. O dönem eve yatıya gelen arkadaşlarımız da bu sesler nedeniyle uyanıyor hatta sabah kahvaltıda ” dün gece ezan sesine benzeyen bir ses ile uyandım ama etrafta hiç cami yoktu bu yüzden bu sesin camiden gelmeyeceğine emin olduğum için korktum” diyorlardı. Aciklayamadik, bir daha gelemezlerdi.
Kısa süre sonra ayrıldık evden. Yeni bir eve taşındığımiz zaman nur ve diğer kız arkadaşlarımıza da haber verdik. Tabi onların korkmasini istemediğimizden dolayı bu ayrılık durumunu ev sahibiyle kavga etmemize bağlayarak açıkladık. Aslında yalan sayilmazdi çünkü ev sahibi ile tartışmıştık, henüz geleli bir ay olmamışken evden ayrilmamiza sıcak bakmamıştı. Sert sözler kullandı bizim için.
Kız arkadaşlarımız yine aynı şekilde evi onlara birakmamizi ve bir yerlere gitmemizi istedi. Ve yine yeni bir evin içinde yaşamaya başladık. O garip sesi bu evde de duymaya başladık. Yine banyoda ve tuvalette bu ses yankılanır şekilde yoğun duyulurken evin diğer bölümlerinde hafif duyuluyordu. Gerçekten lanetlendigimizi düşünüyorduk. Geçmiş yaşantımızda kalbini kirdigimiz ne kadar insan varsa onlardan artık helallik istiyorduk. Serhat namazında niyazinda bir adam olmuş peşimizdeki bu lanetin bitmesi için dualar ediyordu. Ben ise artık bilimsel olsun , mantıksal olsun bir açıklama yapamadığım için kaderime razı olmuştum.
Serhat ile anlaşma yaptık, en azından 2-3 ay daha bu evde kalmamız gerekiyordu. Hem çok yorulmuştuk ev taşıma işlerinden hem de bu ev sahibi ile yüz göz olmak istemiyorduk. Nur ve arkadaşları haftada bir kahve içmek için evimize gelmek isterlerdi. Türlü bahanelerle savustururduk bu isteklerini. Tabi nereye kadar bahane üretecektik ki… Sonunda bize geldiler ve onlara hiçbir şekilde bu tuhaf sesler hakkında bilgi vermemek üzere Serhat’la anlaştık. O seslerin yaklaştığı anlarda televizyonun sesine abanirdik, müziğin sesini sonuna kadar açardık. Ki ise de yaradı duymadilar.
Günün sonunda Nur haftasonu için temizlik yapmaya geleceklerini söyledi. Nur ile tartismak mümkün değil tam bir çingene. Ne kadar gelmemeleri için ısrar etsek de onlar haftasonunu bu işe ayırmıştı bile. Kara kara düşünmeye başlamıştık bile. Onlara pesimizde bir lanetin olduğunu ve çevremizdeki insanlara da musallat olduğunu söylese miydik?
Haftasonu temizlik için bize geldikleri sırada malzemeleri avluya bırakıp her zamanki gibi batak, okey oynamak için kahveye gittik. Serhat ile o kadar emindik ki kızların bizi çığlık çığlığa arayacağindan, sırf bu yüzden ağır adımlarla yürüyorduk. Ne de olsa 5 dk sonra arayacaklar ve hemen eve koşacağız değil mi? Lakin öyle olmadı gün boyunca aramadilar bizi, arasalar dahi temizlik malzemelerinin yerini veya özel eşyalarımızın güvenliği için aradılar.
Akşam eve dönüp kızlara teşekkür ettiğimiz sırada Nur’dan şöyle bir cümle duyduk: ” ay o berbat poşet sesinden hiç mi rahatsız olmadınız?” Serhat ile birbirimize bakıp adeta mal gibi kalmıştık. Dilimiz tutuldu. Ne poşeti diye sorduk. Nur ise ” tasindiginiz zaman temizlik yaparken lavabo ve banyonun havalandırmasını içerisi soğumasın diye şeffaf poşet ile kapladım ama çok rüzgar esince rahatsız edici bir ses çıkıyor. Bu yüzden poşeti yırttım haberiniz olsun. Hiç mi aklınıza gelmedi yırtmak. Nasıl katlandiniz?”
Nur’a gecen sefer taşındığımız evde de bu havalandırmayı poşetle kapatıp kapatmadığını sordum. Cevabı evet oldu. Taşlar yerine oturmuştu, kızlara teşekkür edip uğurladık. Serhat’ın adeta dizleri çözülmüştü. O salonda otururken ben kızlara kapıya kadar eşlik ettim. Salona dönüp Serhat’a ” ee yaradı mı bari işe namazın,ayinlerin” diye kızgın şekilde çıkıştım. O ise bana ” her şeye mantıksal bir gerekçe sunuyordun çakma Freud. Poşetin sesini Gulyabani sesi ile karıştırdın rezil herif ” diye cevap verdi. Bu konuyu tamamen unutmak ve kimseye bahsetmemek için sözleştik. Hayatımızın mahvolmasina sebep olacak olan ve psikolojik gerilim yaşadığımız tüm bu olayların sebebi bir poşetti ha? Kendimden nefret ediyorum.