çevremde çok ilginç olaylar dönüyor {UYGULAMALI FLOOD DERSİ}

selamlar sevgili dostlarım. yaklaşık 3 5 aydır bence gerçekten ilginç şeyler dönüyor etrafımda ve bunların baş aktörleri hayatıma yeni girmiş iki kişi.

önce karakterleri ele alacağım. bendeniz 1.80 boylarında, sert mizaçlı 7/10 tiplemeli yağız bir delikanlıyım. her sabah 5'te uyanır, yarım saat koşar, kahvaltımı yapar ve hastaneye yaklaşık 3 kilometre yürürüm. bu yürüyüşlerim esnasında bazen tanıdık simalar, bazense tanımadığım ama aynı saatlerde aynı yerlerde karşılaştığım insanlar olur. işte tam da ikinci gruptandı Sıla abla. 1.65 boylu, Adana güneşine rağmen bembeyaz parlak tenli, siyah lüle lüle saçları ve her zaman rahat ama resmi tavır, giyim kuşamıyla tam bir hanımefendi.

tanıdık simalardansa memduh abiyi konuşacağız. memduh abiyle taa lise yıllarımdan tanışırım. abi dediğime bakmayın, babamdan da yaşlı. okuldan kaçmış, nehrin kenarındaki parkta yan yana oturmuştuk. öğrenci misin diye sorup, siyah torbasından adıyaman tütünü sarmıştı. bana da uzatırdı ama sevmezdim o zamanlar. bir dağ kadar kilolu olmasına rağmen boyu benden yalnızca birkaç santim uzundu. alkol bağımlısıydı, seveni kalmamıştı. o bana hayattan dersler veriyordu, ben de onu kendini toplaması için yardımcı oluyordum. ben üniversiteye başlayınca "bensiz kafayı yersin sen, en iyisi koşuya başla. sana bir de arkadaş bulurum" demiştim. adam senin hatrına tamam dedi ve geçen 7 senenin ardından şimdilerde taş gibi bir adama dönüştü.

her zamanki güneşli bir adana sabahı. işe giderken sıla ablayı gördüm. her günkü haliyle parkın içinden geliyordu. motorcunun lavuğun tekinin parkı birbirine katmasıyla topuklusunun da etkisiyle kendini ve telefonunu ayrı yerlerde bulmuşu. güzel kız görünce kanı kaynayan her oğlan çocuğu gibi motorcuya bir küfür savurup yanına gittim. maksadım tabii ki fırsattan istifadeydi ama bakınca kolay kolay istifade edilemeyecek bir durumda olduğunu gördüm. telefonunun içine kadar girmiş bir parke taşıyla bakışıyordu. elimi uzatınca gözleri bir nebze de olsun gülerek "ömrümde yaşadığım en değişik ama kesin ayrılık bu galiba" diyerek bir kahkaha patlattı.

içimi kaplayan rahatlıkla üstünü temizlemeyi tekif ettim. gömleği ve şortlu eteğinin bulandığı sonbahar yapraklarıyla her ne kadar daha da azdırıcı olsa da elimi sinsice kalçalarında gezdirmek daha keyifliydi. ufak bir balonu andıran kıçından yukarı çıkarak gömleğiyle mükemmel gizlediği incecik belini hissetmek de iştahımı arttırmıştı. hemen atağa kalktım "ömer ben". "teşekkür ederim ömer, sıla ben de"

ayrılığı sordum, denk geldiğim zaman onu incelediğimi alttan alttan belli ederek toksik ilişkisinin bittiğine sevindiğim bir beş dakikanın ardından işe geç kalmak pahasına yakınlarda tanıdığım telefoncuya götürmekte ısrarcıydım. çok da ucuza işi halleden cenk abiye de burdan halden anladığı için teşekkür ediyorum. numarasını alıp whatsapptan yolladığım noktanın ardından işe doğru yola koyuldum .

boyattığım duvarlar vesilesiyle evinde kaldığım memduh abiye olayı anlatırken beni 60 senedir gördüğü en büyük yavşak olarak nitelendirmişti bile. sıla ablaya yazarken de eski arkadaşının yerine götürmem için ettiği ısrara dayanamayıp osman dayının büfesinde cumartesi gününe sözleştik.

konuşurken insanı hipnoz eden dudakları ve istekli tavırlarıyla kendimi kaybetmiştim. memduh abinin kahvede uzun kalacağı bir akşam da olduğu için bana verdiği odaya geçmekte güçlük çekmedik. dolaptan çıkardığım 6lı biranın yanına çerezle getirdiğim mod çikolatasıyla ağır ağır birbirimize sokulurken elim de yumuşacık ufak ayva göbeğindeydi. giydiği kumaş pantolonu sınır kabul ederek ovalarken dilim boğazının derin noktalarında gezintideydi. ama beyler, yok böyle bir tat. sanırsın 6 yaşında babamın eve gelirken aldığı lolipopu emiyorum öyle ikonik bir tadı vardı.

elmas gibi parlayan kömür gözleriyle gözüme bakarken kucağıma yaptığı hamleyle kafamı gerdanına yapıştırması bir oldu. tertemiz o köprücük kemiğini, boyun kökünü dişlerimle arada bir minik ısırıklar kondurarak devamlı öpüyor, yalamaya doyamıyordum. bir yandan saçımdan tutarak daha fazlasını istediğini iliklerime kadar hissettiriyordu. belini yükselen kamışımı vites topuzu gibi çevirmek için kullanırken galiba boşalmıştı bile.

artık daha fazla durmak istemiyordum, bacaklarıyla bana sarılırken kalkıp yatağa özenle yerleştirdikten sonra üzerindeki bluzu belinin iki kenarından ellerimi sokarak çıkarmış, soluğu koltuk altında almıştım. "kopçamı dilinle çözeceksin" diye otoriter bir şekilde doggy yapar gibi döndü. hemen üzerine kapanarak o muazzam sırtı somura somura kopçasına geldim. Beta dinlemekten çok denediğim o fantastik hamleyle tek seferde kopçayı ayırırken alttan tuttuğum avuçları dolduran memelerini bir bebeğin annesine yapışması usulü yapıştım. bir eliyle başımı ucunu çeyizime koymak üzere götürdüğüm memesine kafamı yaslamakla, ötekiyle ise yine ucuyla oynadığım öteki memesine elimi bastırmakla meşguldü. sağ elimle o güzelim kalçasına parmaklarımı geçirme sanatını arz ederken bir yandan pantolonunu da indiriyor, açılan bembeyaz etinde elimin cinsel ihtiyaçını gideriyordum.

sonunda tamamen soyduğumda "biraz da senin işini görelim" diyerek kalktı ve kafasını tişörtümden yukarıya sokup kaslarımda diliyle sörfe başladı. diğer yandan üç hamlede pantolonumdan kurtulduktan sonra beni yatağın kenarına çekerek haşmetliyle bakışmaya başladı. büyüklüğünden korktuğunu anlamamla iki yanağından tutup öpmem bir oldu. ellerine sikimi tutturduktan sonra ağır ağır öpmeye, yer yer yalamaya başlayarak en sonunda nizami bir saksoya başladı. size durumu şöyle açıklayayım, bir eli sikimin kökünde, dudakları eline kadar gelmiş, gırtlağını zorluyorum. diğer elinin 4 parmağıyla taşşağıma masaj yaparken tek parmağını götümün ucunda gezdirerek prostatımı da uyarıyordu. sikimden ateş çıktığını hissederken zevkin doruklarına ulaşmış, gözlerimin içine bakan o ateşli gözlerden başka bir şey göremez olmuştum.

bu defa da kontrolü ben aldım. tutup sert bir biçimde yatağa yatırıp ayak bileğinden pespembe amcığına bir gezintinin ardından halihazırda çeşme olmuş o ufacık deliğe dilimi sapına kadar sokmuştum. kendim, kaybettiğim dakikaların ardından sok artık diye inlemesine hemen karşılık verdim. o daracık bal kutusu nasıl aldı bilmiyorum ama kondomsuz bir biçimde ve hiç çaba sarf etmeden göbek deliğine içeriden dokunuyordum. kızaran kalçaları, inlemelerin, şaklamaların ışığında memelerine sekmesinde eşlik etmeye başlarken, kapıya sokulan anahtar sesi ikimizi de durdurmaya yetmeyecekti…

part 2 için takipte kalın. hiç beklemediğiniz şeyler olacak.

Etiketler:

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3032 Toplam Flood
2372 Toplam Yorum
1442 Toplam Üye
6 Son 24 Saatte Flood

Kod e‑postana gönderildi. (24 saat geçerli)