sene 2009…ilkokuldan beri ayrılmadığım bir arkadaşım var. (zâten hayattaki tek arkadaşım da o.)
neyse bununla büyü işine merak salmışız, aramızda hep bahsi geçiyor: “lan oğlum nasıl büyü yapıyorlar acaba? büyüyü nasıl bozuyorlar?” artık o kadar konuşmuştuk ki işin cılkı çıkmaya başlamıştı. “tamam lan mâdem merâk ediyoruz, bakalım şu işe.” dedik. tabiî amacımız, olağanüstü bir şeyler görmekti.
\- oğlum, dîne göre büyü çok günah ve haram. o yüzden büyü yapan değil de bozan birini bulalım ama.
\- anlaştık.
uzun araştırmalarımız sonucunda, sanâyi mahallesinde ikamet eden, büyü bozan, meşhur bir hocayı bulduk. 55-60 yaşlarında bir adamdı. gittik konuşmaya. açık konuşmak gerekirse hoca, bizi pek hoş karşılamamıştı.
\- hocam lütfen. biz sâdece seyredeceğiz. o kadar yol geldik, merâk ediyoruz. n’olur hocam…
\- oğlum, çocuk oyuncağı mı bu? hadi gidin buradan bakayım.
ama kararlıydık: ne yaptık, ettik; sonunda hocayı iknâ etmeyi başardık. hoca, “bak, sesinizi çıkarmayın. hiçbir şeye karışmayın. orada izleyin sâdece.” demişti. biz de “tamam hocam, endişelenmeyin.” deyip büyü bozma seansını beklemeye başladık.
biz odaya girdikten sonra bir kadın ile kızı geldi. hemen dikkatimi çeken bir şey oldu: kadın ve kızı çok şık giyime sâhiptiler. üstleri başları, konuşmaları falan bayağı afiliydi. sosyetik bir âile oldukları hemen anlaşılıyordu. ben ise sâdece dedikoducu mahalle kadınlarının bu işle uğraştığını sanıyordum o zamanlar. dolayısıyla bu durumu ilginç bulmuştum.
kadın, kızının dertlerini anlattı. kızının garip davrandığını, mutsuz olduğunu, gece sayıkladığını, korktuğunu falan söyledi. hoca da pürdikkat kadını dinliyordu. en nihâyetinde büyüyü bozmaya başladık. kıymetli hocam, ben ve diğer manyak arkadaşım, annesi ve kızı :d
hoca, benden yayvan bir demir tas içine su doldurmamı istedi. suyu doldurdum, sürâhiyi bıraktım oraya. tası ise hocanın önüne koydum. hoca, “şimdi herkes parmağını sırasıyla suya batırsın.” dedi. önce kız, sonra kadın daha sonra da arkadaşımla ve ben hocanın söylediği şeyi yaptık.
hoca bir kitabı, tasın üstüne koyup bir şeyler okumaya başladı. daha sonra ise kitabı kaldırıp devâm etti. bir anda su bulunmaya başladı. o ân, bayağı şaşırmaya başlamıştım. kısa bir müddet sonra ise su tamâmen bulanık bir hâl aldı. hoca, “şimdi elinizi batırın tekrar.” dedi.
parmağımı suya dokundurduğum ân, ucuna bir şey çarptığını hissettim. irkilip elimi hemen çekmiştim. arkadaşım da aynı durumu yaşamıştı. genç kızın eline çarpınca bağırmış ve ağlamıştı. ağlayacak ne varsa :d
en sonunda ise hoca, elini suya daldırıp büyüyü avuçlayarak dışarı çıkardı. kanlı muska, firkete, mısır püsküllü vs. vardı. gerçekten şoke olmuştum. herif, cidden büyüyü tasın içinden çıkarmıştı.
hoca, “ben, bunları daha da çözeceğim kızım. bu gece biraz etkisi olur daha sonra iyice rahatlarsın.” dedi. bilâhare kadın ve kızı, hoca ile konuşup, son nasihatleri de alıp gittiler.
hocaya nasıl yaptığını sorsak da anlatmadı. zâten biraz gönülsüz kabul etmişti bizi. hocaya teşekkür edip çıkmıştık. bayağı bir süre olayı konuşmuştuk arkadaşımla. nasıl yaptığını çok düşündüysek de bulamadık. bu hâdiseden sonra büyüye olan ilgimiz peyderpey azaldı. sanırım bir şeyler görünce tüm gizem kalkmıştı. bu da merâkımızı gitgide yok etmişti. bir daha da büyü bahsi açılmadı aramızda.
büyüye inanmayan birine bunu anlatsan elbette komik gelir ona. ancak dünyâda çok tuhaf şeylerin olduğu da bir gerçek…