Liseyi aynı yerde okuduk ben onun bir üst devresiydim. Bugün oto sanayide bir işim vardı. İşimi hallettikten sonra eve gecmek üzereydim ki sanayinin çıkışında neredeyse kaza yapıyordum. Genç bir delikanlıyı ezmek üzereydim. Atarlandi bana , ben de hiddetli şekilde arabadan çıktım. Onu gördüm, evet üzerinde motor yağının izleri oluşmuş bir tulum vardı.. Bu devasa cüsseli genç delikanlı, Gürbüzdü. Gülümsedik karşılıklı ve çay içme teklifinde bulundu bana.
Gürbüz burada bir dükkânda oto tamircisiymiş. O eski hoyrat, kaba, korkunç Gürbüzden eser yoktu. Oldukça şaşırmıştım, çok olgun bir kişiliğe sahipti. Eskileri yadettik, bir süre sonra dayanamadım ve sordum. ” Yahu Gürbüz sen böyle efendi miydin ya? Lisedeyken tüm okul korkardı senden” o şen kahkahalar atan Gürbüz bir anda uzaklara dalıp iç geçirdi. Sorma genzo abi dedi, lisede iken neler yaşadığımı bir ben bir Allah biliyor. Belli ki içini dökmeye ihtiyacı vardı ve ben de onun hayat hikayesini merak ediyordum. Anlatmasını rica ettim ve Gürbüz döküldü adeta.
” Babam her gece beni döverdi. Bunu alışkanlık haline getirmişti adeta, bazı günler beni dövmediğini ona hatırlatmadığım için vücuduma elektrik bile verdigi oldu. İçime kapanık bir cocuk oldum her zaman. İlkokulu adeta bir hayalet gibi bitirdim. Öğretmenlerim bile beni ilk defa okulun son gününde görürdü. Liseye gectigimizde aniden boyum uzadı, kilo aldım. Görenlerin korktuğu cinsten bir görüntüm vardı. Babam bu sefer beni sopalarla, demirlerle döverdi. Hatta kızgın yağ bile dökmüştü bir defasında. Eve gelen aile ve sosyal politikalar bakanlığına bağlı ekibe yalan atmak zorunda kaldım, mutfak kazası diye. Korkmuştum… Kendimi öldürmek istedim defalarca yapamadım. Uzun vadede bir ölüm planlamak için şekerli şeyler tüketmeye başladım. Çaya bile 15 şeker attım. Belki şeker komasına girerim de bu hayata bir son veririm diye. Lisede iken insanların keklerine, kolalarina çöktüm. Okulda ne kadar şekerli şey varsa hepsini yiyip ölmek istedim. Tüm okul benden korkuyordu. İşte o an bir şey farkettim. İnsanlar beni tınlıyordu. Evet, evet… Ben artık kimsenin umursamadığı Gürbüz değildim. Belki sevilmiyordum ama en azından tanınıyordum. Benden nefret etmeleri bile benim için önemliydi. Bu durum çok hoşuma gidiyordu. Okuldan eve artık mutlu geliyordum, babam dövecekse bile artık sorun değildi. Sonuçta ben okulda popüler olmuştum. Sonra o malum olay yaşandı. Nazlı kesktrayi ters çevirdiği için beni küçük duruma düşürdü. Tüm okul arkamdan konuşup hakaretler etti. Hakkımda kötü şeyler söylediler. Bazı öğrenciler evimin kapisina bir zarf bırakırdı. İçindeki kağıtta ‘ Nazlı seni nasıl alt etti ama, kendini öldür Gürbüz yaşamayı hak etmiyorsun’ gibi yazılar olurdu. Artık okul da benim için korkunç bir yer haline gelmişti. Evde babamdan korkuyordum, okulda ise Nazlı’dan… Babam bir trafik kazasında vefat edince liseyi bırakmak zorunda kaldım ve sanayide ise girdim. Kardeşlerimi ve annemi geçindirmek artık bana kalmıştı. Bu yüzden liseyi bıraktım. Bugün artık isimde ustalastim diyebilirim. Güzel bir hayatim var geçmişi unutmaya çalışıyorum.”
Gürbüz bunları anlattığında farkettim… Gözlerimdeki yaş pınarları kurumuştu bile. Onu gecmise götürüp hüzünlendirdiğim için özür diledim, kendime kızdım. ” Eh artık bana müsaade” deyip kalktım masadan. Gitmeden önce de her türlü konuda ona yardımcı olacağımı da bilmesini istedim. Benden tek bir isteği vardı. Yüzümde bir gülümseme oluştu. En azından ona yardımcı olabilecektim. İsteğini sordugumda şu cevabı verdi:
” Elindeki medya gücünden yararlanarak aramızdaki cekismeyi tüm Türkiye’ye kendi bakış açısından anlatan Nazlinin nasıl bir zorba olduğunu insanlarin bilmesini istiyorum. Bir genci intihara kadar sürüklemesine rağmen, onun hakkında kahraman diye bahsedilmesinin yanlış olduğunu insanlara anlatmani istiyorum”
Ben de bugün buraya Gürbüz’ün bakış açısından o olayları size aktarmak istedim. Okuduğunuz için teşekkür ederim.