Güncel Floodlar En sonuncu Floodlar

Illinois
  • 0
Flood Bükücü

BOK ( Besinlerin Oksitlenmiş Kalıntısı )

  • 0

Bok. Besinlerin sindirilmesi ve emiliminden sonra geriye kalan ve bağırsaklardan atılan atık maddeye verilen ad.
Normal olarak %75 su, %25 katı madde içerir. Tıpkı insan vücudu ve dünya gibi. Birleşiminde değişen miktarlarda selülöz ve sindirilmemiş lifler, başta kalsiyum ve fosfat olmak üzere inorganik maddeler, yağ ve türevleri, bakteri ve mukuslar bulunur.
Bir insanın bir günde çıkardığı miktar ortalama 150 gramdır. Bütün bunları bir yana bırakır ve günlük dil içerisinde kullanımına, insanların boka karşı takındığı tavra bakarsak ona bugün hakettiği değerin verilmediği görülecektir.
Günümüzde ellenilmesini istemediğimiz şeyler için kullanılan kaka, ee gibi ifadeler boku aşağılar niteliktedir. Söylenmesi ayıptır. Yerken iyi olan, çıktıktan sonra yüzüne bakılmaz bir hale gelmiştir. Kokusu artık katlanılmazdır.
Dışkı lafı bile öteki olmayı ifade eder. Bununla birlikte bokun faydaları saymakla bitmez. Gelin bokun hayatımızdaki önemine şöyle bir göz atalım. Yaşamımızın devamı için gerekli olan Fosfor, Azot, Su, Karbon gibi maddeler ekosistemde bir döngü içerisindedir.
Ve bu sayede canlılar tarafından tekrar tekrar kullanılır. Bok bu döngü içerisinde yeri doldurulamaz bir öneme sahip. Basitçe anlatmak gerekirse insanoğlu ağaçtan elma, kümesten tavuk yer. Yedikleri sindirim sisteminde kısa bir yolculuktan sonra dışarı atılır.
Çıkan bok bakteri ve ayrıştırıcılar sayesinde azot olarak toprağa karışır. Ayrıca parçalanma sonucu dönüşüme uğrar ve yapısındaki karbondioksit atmosfere salınır. Topraktan ot çıkar, tavuk bu otu yer. Elma ağacı kökleri sayesinde ihtiyacı olan maddeleri bu topraktan alır.
Elma ağacı ve ot havadan karbondioksit alır. İnsanoğlu elma yer, tavuk yer. Yediğimizi çıkarmasaydık bu döngü sekteye uğrardı. Bir ayrıştırıcı olan bok böceği gibi bazı canlılar yalnızca bokta yaşayabilirler.
Boku ayrıştırırken hem kendilerini hem yavrularını besler. Hem de yumurtalarının rahatça gelişebileceği bir ortama sahip olurlar. Eski Mısır’da bok böceğinin dışkı içine yumurtlaması, yumurtadan yeni bir larva çıkması ve bu larvanın başkalaşım geçirerek yeni bir bok böceğine dönüşmesi güneşin her gün batıp yeniden doğuşuna benzetilirdi.
Bu yüzden bok böceği Eski Mısır’da varoluş, ölümsüzlük ve yenilenmenin simgesi olarak kutsal kabul edilirdi. Günümüzde ise ekolojik denge içerisindeki yerine bakarsak, bok böceğinin bu saygıyı haketmesi gerektiğini görürüz.
İnsan kişiliğinin oluşmasında da bok yine büyük bir görev üstlenir. Rahatça çiş, bok yapabilmek veya tutabilmek haz doğurur. Çocukların tuvalet alışkanlığı edindiği süreç aynı zamanda bir çekişme sürecidir. Çocuk haz ilkesinin etkisiyle dilediğince boşalmakta bir müddet direnir. Tuvaletini yapma sürecini mümkün olduğunca uzatmaya çalışır.
Annesi ise tuvaletini yapmasını ister. Anne ortamın dileklerini ve gücünü simgeler. Çocuk zorlandığında kendi gücünü göstermek için tuvaletini yapmaz. Oturaktan kalkıp giyindikten sonra yapar. Ya da çocuk bilerek ve isteyerek donunu kirletmeyip annesinin istediği gibi dışkıladıkça ve “aferin” aldıkça dışarı çıkan bokun değeri artar. Anneyi sevindirebilmek için bu nesne kullanılır.
Annesinin isteklerine boyun eğen çocuk ilerde itaatkar olurken, diğeri hayat karşısında asi bir tavır takınacaktır. İki yaşını doldurmadan dışkı denetimi konusunda zorlayıcı bir tutum sergileyen anneler kasları henüz gelişmemiş çocuğun kişilik gelişmesini olumsuz etkiler. Bu çocuklar büyüyünce aciz, planladıkları eylemi bir türlü gerçekleştiremeyen bir kişiliğe sahip olurlar.
Tuvalet alışkanlığı edindirme sürecinde aşırı ilgili olunması halinde çocuk dışkıya fazla önem verir. Dışkıyı tutmak alışkanlık halini alır. Değer kazanan bok ileride her şeyi biriktiren, cimri ve tutucu bir kişilik meydana getirir.
Ayrıca tuvalet eğitimi sırasında çocuk dışkılamanın ve dışkının pis olduğu öğretisini cinselliğe yansıtarak bu konu için de aynı sonucu çıkarır. Çünkü gerek dışkılama gerekse üreme organı onun için aynı ya da bitişik dolayısıyla pistir. Bu da ileride yaşanabilecek cinsel sorunlara zemin hazırlar.
Bok kişinin bedensel özellikleri hakkında da bilgi verir. Rahatsızlandığımızda doktorlar bizden dışkı tahlili isteyebilirler. Dışkı kültürü denilen bu olayda amaç sindirim kanalında çeşitli hastalıklardan sorumlu bakterilerin dışkıda aranmasıdır. Tifo ve paratifo etkinliği olan bakteriler, basili dizanteriye yol açan bakteriler, bağırsak iltihabına yol açan mikroplar hazırlanan dışkı kültürlerinde saptanabilmektedirler.
Bel soğukluğu ve frengi gibi cinsel ilişkiyle bulaşan bağırsak hastalıklarında da dışkı muayenesi büyük önem kazanmıştır. Bunların yanı sıra kullanılan ilaçlar, alınan uyuşturucular yine dışkı analiziyle bulunabilmektedir. Bu yüzden önemli kişilerin dışkıları büyük bir gizlilikle imha edilir. Ayrıca köpek gibi birçok hayvan eş seçme döneminde sidik ve dışkı kokularının yardımına ihtiyaç duyarlar. Dışkının kokusu hayvanın üremeye hazır olup olmadığını karşı cinse bildirir.
Kişinin yedikleri ağız, boğaz, mide ve bağırsaklardan geçerken deri parçaları, kan gibi küçük hatıralar alarak vücuttan çıkar. Bu sayede dışkıdan DNA testi de mümkün olmaktadır. KISACASI BOKUN ASLINDA SENSİN. Peki bokun bu kadar faydası bilinmekteyken ne oldu da bokumuza karşı bir tavır takındık?
Henüz bebekken onu kendimizden bir parça olarak görür, onunla oyun oynar hatta tadına bakardık. Şimdi ise ona hakettiği değeri vermek bir yana, yüzüne bile bakamaz hale geldik. Kendi evimizde ona gurbetliymiş gibi davranmaktayız. Şüphesiz ki bizi bokumuzdan ayıran tiksinti, utanma, toplumsal kurallar, ahlak ve estetik gibi sonradan öğrenilen kavramlardır.
Ama bunların oluşmasına önayak olan güç nedir? Bunu anlamak için tarihte ufak bir yolculuk yapmalıyız. Şüphesiz ki boka hakettiği değerin verildiği tarih öncesi zamanlar da olmuştu. O zamanlar ev yapımından yakacağa kadar pek çok alanda yerini almıştı. Boka verilen değerin azalmasında paranın icadının önemi büyüktür. Para ile dışkı arasındaki ilişki Lidyalıların M.Ö 7. Yüzyılda altın sikkeleri icat etmelerine kadar dayanır. Babil metinlerinde altın şeytan dışkısı anlamına gelen Mammon olarak anılır.
Günümüzde ise şeytanın dışkısı lafı petrol için kullanılmaktadır. Doğu mitolojisinde şeytanın aşıklarına verdiği altının o gittikten sonra dışkıya dönüştüğünü anlatan efsaneler bulunmaktadır. Günümüzde de parasını saklayanlara “kirli çıkın” milasyedilere “altın sıçan” ve zenginlere de “bok gibi parası var” gibi yakıştırmalar bunu kanıtlar niteliktedir.
Yine Babilde tanrıya ulaşmak için yapılan ünlü Babil Kulesi insanın kendini beğenmişliğini simgeler. Kutsal kitaplarda da geçen bu kule tanrı tarafından yıkılır ve insanoğluna 72 farklı dil verilir ve bakın bu kule neye benzemektedir.
14. Yüzyıl Fransa’sında ise bok para kazandıran bir madde halini alır. Sokaklarda boklara basmamak için topuklu ayakkabı, pencelerden atılan boklara karşı şemsiye ve bok kokularını önlemek için parfümün icat edilmesi günümüzde dahil süren bir moda akımının ve giyim, kozmetik sektörlerinin oluşmasına önayak olur.
Ve sonunda kendi üretimimiz olan bokumuza yabancılaştık… Kapitalist şirketler önümüze model olarak koydukları manken, popçu, sinema yıldızlarına özendirerek veya moda ve akımlar üreterek hayali bir dünya yaratmaktadırlar. Bu dünyada yaşama isteği, yeni alışverişler yapmaya yol açacaktır. Kullan at mantığıyla ihtiyacımız olmayan şeyleri sırf toplumda yer edinebilmek için tüketmemiz isteniyor.
Ye sıç mantığıyla ne yersek yiyelim aynı şeyin çıktığının farkına varmadan tüketmemiz isteniyor. Yemek için çırpındığımız hamburger bok olduktan sonra yüzüne bile bakılmadan sifon çekiliyor. Bokumuza bakamayacak bir hale getirildik ki tüketirken düşünmeyelim…
Markalar özgürlük vaat ederek ürününü sattırma çabalarına giriyor. OYSA BOKUMA BAKAMADIKTAN SONRA O ÖZGÜRLÜĞÜN CANI CEHENNEME!!! İnsanların sosyal bir gruba ait olma isteğinden faydalanan şirketler bir şeyi unutuyorlar. Herkes sıçar. Hatta mankenler bile. Bu da tüm insanların eşit olduğunun bir kanıtıdır! Bok taşır herkes! Bu kibir niye? Babilin kulesini yıkan da bu kibir değil midir?
Ben bokumuza elleyelim demiyorum. Ama sifonu çekmeden önce bir anlığına gözgöze gelelim ve kendimizi sorgulayalım. Unutmayalım ki topluma yabancılaşma, kendine yabancılaşmayla başlar. Kendine yabancılaşma ise bokumuza yabancılaşma ile başlar… *SİFON SESİ*

Cevap eklemek için giriş yapmalısınız.