Bir şey benim içimde
Evet başlığı düşününce bunun aptalca bir şaka olduğunu düşünebilirsiniz. Ama değil. Pekala . Sanırım biraz başa almalıyım. Adım Tina. Yirmi üç yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Anya adında bir kız kardeşim daha var. O benden beş yaş küçük. Bu anlatacağım olaylar ise bir kaç yıl önce yaşandı. Öncelikle şunu söylemeliyim ki kız kardeşimin ilkokul bitene kadar her şeyi normaldi. Oldukça sağlıklı bir çocukluk geçirdik ve gelir konusunda da hiçbir sıkıntı çıkmadı. Ama malesef her şey Anya'nın bayan Silver ile tanışmasından sonra işler değişti. Bir kaç yıl önce ben lise ikiye gidiyordum. Kardeşim Anya ise yeni ortaokula başlamıştı. Orada tatlı bir kızla tanıştı. İsmi . . . Hatırlamıyorum. Önemli de değil zaten. Ne olduysa onun annesinden oldu zaten.
Neyse. Anya bir gün eve koşarak geldi.
"Abla ! Abla!" Küçük deli sesi odayı doldurmuştu. Başımı kaldırdım ve ona baktım. Yarın bir aylık Erasmus gezime gideceğim ve bunun için valiz hazırlamaya çalışıyordum.
"Noldu Anya ? Valiz hazırlamaktan yeterince yorgunum zaten." Dedim hemen. Anya yanıma oturdu ve boynundan bir şey çıkarttı. Gözlerim o şeye takıldı. Zümrütler , yakutlar ve safirlerle süslenmişti. Üstünde de bir simge vardı. Ama çok tuhaftı. Yıldız desem yıldız değil. Bir dua desem o da değil. Neydi lan bu ?
"Bunu nereden buldun Anya ?" Dedim merakla. Anya bana parlayan gözlerle baktı.
"Bayan Silver verdi. Oldukça özel bir parçaymış." Dedi Anya. O an belki de kolyeyi ondan almalıydım. Ama nedense bunu yapmadım. Belki aileme bu durumu anlatır ve bir daha böyle bir şey olmadığından emin olurdum.
Bu noktada amacım kıskançlık değildi. Sadece. . . Bu doğru gelmedi.
Akşam olduğunda uyumaya gittim. Rüyamda ise . . . olmaması gereken bir şey vardı.
'bir ormandaydım. Ağaçlar, sis ve daha fazla ürkütücü ortam için her şey var.
Tina !!!! Tina !!!!!!
Adımı bağıran sesle etrafıma bakındım.
"Kim var orada !!!" Geri bağırdım.
"Abla !!!!"
Anya ? Hemen koşmaya başladım. Neler oluyor? Anya nerede ?
Bir süre koştuktan sonra birden durdum. Gördüğüm şey . . . Aman tanrım. Bu da ne ? Simsiyah bir şey vardı. Gözleri kırmızının en derin tonuydu. Gmrünüşü ise şimdi bakınca bir buluta benziyor.
"Tina !!!!!" Anya bana bakıyordu. Gözleri korkuyla açılmıştı. O şey birden bana baktı ve konuşmaya başladı.
"Beş insan vardı . Kalbi mutlulukla bağıran. Kalbi öfkeyle kararan. Kalbi kibirle ekşiyen. Kalbi hüzünle parçalanan. Kalbi korkuyla sökülen. Beş insan olursun. Her dönem farklı bir kişilik. Bedenini benim için hazırlarsın. Yeni evimi sabırla bekliyorum."
Bunun anlamı neydi ? Önemli de değil zaten çünkü o . . . O şey aklımı yerinden oynatacak bir şey yaptı. O orospu çocuğu ya da her ne ise kardeşimin boğazını kesti. Lanet olası boğazını kesti. Bütün kan yüzüne akarken o şey buhar oldu ve onun bedenine girdi. Kardeşim gözlerini bana dikti. Bana daha önce hiç görmediğim bir şekilde gülümsedi ve anormal bir çeviklikle boğazıma yapıştı. O küçücük bir kızdı ama çok güçlüydü. Tanrım neden bu kadar güçlüydü ? Gördüklerim ve duyduklarım azalmaya başlarken düşündüm. Bu gerçekten ölüm mü ?'
"Abla. Abla uyan. ABLA !!!!"
Yatağımdan nefes nefese uyandım. Başım deli gibi dönüyor ve terden sırılsıklam olmuştum. Bedenim kontrolsüzce titriyordu. Tamam Anya bazen sinir bozucu olabiliyor. Ama onun asla ölmesini istemem. O benim her şeyim.
"Abla?" Anya bana merak ve korkuyla bakıyordu. Nefesimi nihayet toparlamayı başardıktan sonra gülümsedim. Anyanın saçlarını karıştırdım.
"Bir şey yok Anya. Hadi sen geç içeri. Ben de geliyorum." O giderken ben yatakta doğruldum. Eşyalarımı aldım. Aşağı indim ve kahvaltımı yaptım. Belki de bir ay boyunca ailemden uzak olacağım. Bu benim ilk kez ailemden uzak kalışımdı. . .
Yemekten sonra beni hava alanına bıraktılar ve uçağıma doğru ilerledim. Bu an kardeşimin gerçekten kardeşim olduğu son andı. . .
Bir ay sonra eve geldim. O zamandan beri ailemden pek bir şey duymamıştım. Annemin her geçen gün zayıflayan sesi dışında. Gerçi kendisini zorlayan bir Fibromiyarjisi vardı. Bu yorgun sesi buna bağladım. Ama çok yanılmıştım. Babam beni almaya geldiğinde o da oldukça yorgundu.
"Baba neler oluyor !" Bu soru çok içtendi. Babam bana baktı.
"İyiyim kızım. Biraz yorucu bir gün sadece." Dedi sadece. Ama bu anlamsız. Öyle olmalı. Öyleydi. Eve geldiğimde ise annem bir odadan çıktı. Ama görüntüsü beni geriye itti. Gözünde bir bant vardı.
"Tanrım anne !! Sana noldu böyle ?" Dedim hemen. Annem ellerimi yakaladı ve nazikçe gülümsedi.
"Tina sakin ol tatlım. Geçenlerde Anya ve ben tabakları düzenlerken Anya bir tabağı düşürdü. Parçalardan biri gözüme geldi." Dedi Annem. Buna bir aptal inanırdı. Annemin boyu çok uzun ve imkansız bir şeydi bu. Ama yinede kendimi topladım ve odama geçip yatağıma geçtim. O gün bir kaç saat uyudum. Yataktan kalkmama neden olan şey ise aşağıdan gelen bağırışma sesleriydi.
Söylenenler oldukça boğuktu. Ama bağıranın annem ve Anya olduğunu anlamıştım. Hemen aşağı indim. İçeri girdiğimde ise annemle Anya birbirleriyle resmen bağırışıyordu. Ne dediklerini şimdi hatırlamıyorum. Ama bildiğim tek şey Anya birden elindeki su bardağını annemin yüzüne fırlattı. Evet yanlış anlamadınız. Yüzüne cam bardağı fırlattı. Anya bu hareketten sonra dışarı çıktı. Annemin yanına koşarken kapının sertçe kapandığını duydum. Annem bana tutundu. O anda ikisine de neler olduğunu sordum. Babam bana baktı.
"Bak Tina. Sen gittikten bir hafta sonra Anya . . . Kontrol edilemez oldu bize çok kaba davranıyor, kendisinden küçüklere sataşmak bir alışkanlık olmuş ve bir gün akvaryumdaki balıklarımı canlı canlı keserken yakaladım onu. Öfkesi o kadar çoktu ki balıkları bana inat olsun diye onları çöp öğütücüsünde canlı olarak parçaladı. Onu kontrol altına alamıyoruz." Babamın dedikleri bende ciddi bir sarsıntı yarattı. Anya asla böyle şeyler yapabilecek biri değildi. Onu bu kadar aşırı derecede delirten şeyin ne olduğunu bilmemekle beraber bu durum kesinlikle hoşuma gitmemişti.
Eve gelmemden belki de üç buçuk ay sonra işler gözle görülür şekilde daha da kötü bir hal aldı. Öncelikle Anya bana annem ve babama davrandığından daha sert davranmaya başladı. Odamda boş boş geziniyor, bana 'pis fahişe' gibi kaba laflar kullanıyor ve eşyalarıma büyük ölçüde zarar veriyor. Bunu daha rahat anlamanız için bir örnek vermek istiyorum. Bir gün okul kaydımı güncellemek için okuluma uğramam gerekti. Bu sırada sevgilim de beni arabada bekliyordu. İşimi bitirip çıktığımda ise John beni arabanın dışında bekliyordu. Ona baktığımda ise yüzünde garip bir ifade vardı.
"Tatlım ? Her Şey yolunda mı ?" John arabada bıraktığım telefonumu bana uzattı. Anyadan gelen bir fotoğraf vardı. Ama fotoğrafta hiç beklemediğim bir şey vardı. Anya, John'un bana aldığı her şeyi paramparça etmişti. Ellerim titredi. Nefesim daralırken arabaya bindim. Öfkem o kadar yoğun bir haldeydi ki kendime gelemiyordum.
"Tamam Tina sorun değil. Onlar telafi edilir ama Anya senden uzaklaşmam için beni tehdit edip duruyor. Sesinde resmen bir kibir ve kıskançlık vardı." Dedi John. İki yıl yabancı dil dersi almam John ve benim aramda iki yaş fark olmasına neden olmuştu. Büyük olan ben olsam bile John benden kesinlikle daha olgun davranıyordu. Ve açık konuşmak gerekirse o gün bu olgunluğu olmasa başım büyük belada olabilirdi.
Yol boyunca yumruklarımı sıktım. Başım dönüyor ve kusmak istiyordum. Anya bana bunu nasıl yapardı ? Eve olan yolculuk çok da uzun değildi. Eve hızlıca girdim ve odamın kapısını hızla açtım. O görüntü canımı çok yakmıştı. Bütün çizimlerim, ödevlerim, fotoğraflarım, yılların birikimi olan kitaplarım, gardrobumdaki kıyafetlerin hepsi, iç çamaşırlarım , yatağımdaki çarşaflar ve mobilyalarımın hepsi kesilmiş ya da zarar verilmişti. Gözümden yaşlar akmaya başladığını ve bacaklarımın tutmadığını anlamam dizlerimim soğuk zeminle buluşmasına yetti. Ağlamaya başladım. John beni ayağa kaldırana kadar ağladım. Taa ki bir kıkırtı kulaklarımı doldurana kadar. Anya kapıya yaslanmış etrafa bakınıyordu.
"Vay vay vay. Ablacım bu tarz çok ilginç olmuş seni kesinlikle yansıtmış." Dedi sırıtarak. İşte o andan sonra hatırladığım tek şey Anya'ya ardı arkası kesilmeyen yumruklara boğduğum ve belkide onu ilk kez belimdeki deri kemerimi çıkartarak dövdüğümdü. En son tansiyonum düşüp bayılmadan önce de Anya kan dolu yüzüyle bana bakıyordu.
Uyandığımda ise sanki bambaşka bir Anya karşımdaydı. Anya iyi bir kızdı. Ama asla kendini ezdirmezdi. Suçunu kabul eder ve dik durmayı seçerdi. Ama bunu asla yapmazdı .Anya resmen canı çıkarcasına ağlıyordu. Yaptığım işle gülümsememek için kendimi tuttum. Çünkü o anda emindim. Bu şey benim kardeşim değildi.
"Anya kolyeyi çıkart yoksa canını acıtacaksın." Babam kolyeyi yakalamaya çalıştı. Ama Anya onu korumak için elinden geleni yapıyordu. O an bir şey fark ettim. Taşların bazıları parlıyordu. Yakut zümrüt sanki daha parlaktı. Safirler daha soluk kalmıştı. Ayağa kalktım. Bu gürültüyü çekmeyecektim. . .
O zaman bir süre Johnun evinde kaldım. Bu ailemin de kabul ettiği bir şeydi. Normal bir aile hayatını biraz olsun yaşadım. Ama hala aklım gerçek ailemdeydi. Annem bu olaylardan sonra Anyanın durmak bilmeden her şeye ağladığını söyledi. Açık konuşmak gerekirse bu benim için de çok kolay değildi. Eve geldiğimden beri çok huzursuzdum. Ama bir gün her şey değişti. Annemin arkadaşlarından biri bir psikiyatri uzmanı. Evde kısa bir seansın ardından Anya'yı kısa bir süreliğine düşük seviye bir akıl hastanesine gönderme kararı aldı. Bize hasta haklarından dolayı bir şey demedi. Anya bunu bir zat istemiş. O günden sonra eve geri döndüm ve işte o zaman rahat bir uyku çekebildim. Ama işlerin bu kadar kötüleşeceğini bilemezdim.
Bir sene geçti. Bayan Silver ve kızı sürekli bize destek çıktılar. O zaman bile bayan Silver pişmanlık dolu bir yüzle bakıyordu bana. Ama nedenini nedense hiç soramadım. Ve . . . Uzun bir süreden sonra beklenen an geldi. Anya'nın çıkış tarihi belli oldu. Bunu öğrenmek beni biraz korkutmuyor değildi. 'O benim kardeşim değil' lafını her zaman zihnime kazıdım. Zar zor odamı daha yeni düzeltebilmişken tekrar da mahvetmek istemiyordum. Annem Anyayı almaya gideceğini söylediğinden odamı kilitledim ve annemin peşine düştüm.
Hastaneye vardığımızda ise . . . Ağlamak istiyordum. Anya. Bir seneden uzun süredir görmediğim gerçek Anya. O güler yüzlü kız kardeşim karşımdaydı. Ama bu . . . Onu gördüğüm anda bedenimin buz kesmediği anlamına gelmiyordu. O hala buradaydı. Ama o zaman neden özlediğim kardeşim karşımdaydı ?
Bir hafta geçmişti. Anya bildiğimiz hale dönmüştü ve annem de üzerinde oluşan suçluluk duygusunu biraz olsun üzerinden atabilmişti. Bir akşam John ile mesajlaşırken kapım yavaşça tıklandı.
"Abla. Gelebilir miyim?" Anya korkmuş görünüyordu. Yatağımda doğruldum.
"Anya ? Her şey yolunda mı ?" Dedim merakla. Anya içeri girdi ve kapıyı kapadı. Derin bir nefes aldı.
"Abla." Elini boynundaki kolyeye götürdü. Ama gördüğüm şey beni şaşırttı. Kolye parıl parıl parlıyordu. Sanki yeni yapılmıştı.
"Kolyeyi çıkartamıyorum." Dedi Anya yavaşça ve olması gereken klipsli yeri bulmaya çalıştı. Ama yoktu. Başından çıkartmaya çalıştı. Ama sanki kolye küçülüyordu ve kendini çıkartmayı reddediyordu. Şaşkınca Anya'ya baktım.
"Abla. Sana yemin ederim ki sen gittiğinden beri her şey o kadar bulanık ki ? O şey bana her gece fısıldıyor. Beni tarifsiz acılara maruz bırakıyor ve üstüne üstlük artık kendim gibi hissetmiyorum. Lütfen . Odana ne yaptığımı gördüm. Ben yapmadım. Uzun süredir bildiğim tek şey karanlık. Lütfen bana yardım et " gözlerim kocaman açıldı. Ne ?
Ruhani varlıklara inanmam. Ama bir şeyler yanlıştı. Anya da yalan söylemiyordu. Gerçekten tir tir titriyordu. Ona sıkıca sarıldım. Derin bir nefes aldım.
"Tamam. Sakin ol. İyi olacaksın. Ben senin yanındayım." Bunlar sadece spontane söylenen cümlelerdi. Asıl konuşma şimdi olacaktı .
Anya uyuduktan sonra ayağa kalktım ve evden çıktım. Daha çok geç değildi. Ama hızlı olmalıydım. Bayan Silver'in evine geldim. Kapıyı resmen yumrukladım. Bir süre sonra ise uyumaya hazırlanan bayan Silver açtı kapıyı. Onun yakasını yakaladığım gibi içeri ittirdim.
"Kız kardeşime ne yaptın ?!" Korkuyordum. Ciddiydim. Delirmek üzereydim. Bayan Silver'in şaşkın ifadesi yavaşça silindi. Ellerimi tuttu ve gözlerinden yaşlar aktı.
"Kardeşin çok güçlü bir ruh. Ona o kolyeyi verirken içine sıkışan ruhu da orda tutacağından emindim. Ama buraya kadar geldiğine göre yanıldım." Sinirle kadına bir tokat indirdim.
"Lanet mi ? Ne demek istiyorsun ? Kardeşime nasıl pisikopatça bir oyun oynuyorsun bilmiyorum ama eğer ona zarar gelirse seni de bitiririm." Gözlerim kocaman açılmış , nefesim tıkanma noktasına kadar gelmişti. Ama en sonunda bayan Silver bana iyice yaklaştı.
"Artık çok geç Tina. Dua et de kardeşin onunla olan savaşını kazanabilsin." Dedi fısıltıyla. Buradan bakınca aklını kaçırmış gibi duruyordu. Beyazlayan saçları ve eklemli elleri. . .
Eve geri döndüğümde sinirden delirmek üzereydim. Bunu söylemek garip kaçabilir ama o sinirle mutfakta bulduğum ilk viski şişesini alıp içtim. Nasıl becerdim sormayın. O sıvı beni yakarken bedenim nihayet dikkatini başka yöne çekmişti. Sinirden ağlamaya başladım. Artık çok geçti. Artık çok geçti. Artık çok geçti. Yatağıma geri dönmedim. Sabaha kadar oturdum. Düşündüm ve taşındım . Eğer bayan Silver'in dedikleri doğruysa hayatlarımız tehlikede demekti.
Uzun sürdü. Gerçekten uzun. Her şey normale dönmüştü sanki. Ama en sonunda beklenilen oldu. Altı ay geçmişti. Anya, bayan Silverin kızıyla beraber evde pijama partisi veriyordu ve benim yarına yetişmesi gereken bir projem vardı. Son eklemeler yapılacaktı gerçi. Ama Anya biraz gürültülüydü ve annemler de mesaiye kalmışlardı. Bundan dolayı başka yerde çalışma şansım yoktu. Elimdekiyle idare edecektim artık.
Bütün gece sessizce çalıştım. Anya ise gürültü yapmayı bir süre sonra kesmişti. İşimi bitirdikten sonra ise gözlerim yavaşça kapanmaya başladı .
"Belki de biraz rahatlamalıyım." Dedim kendi kendime mırıldanarak ve başımı masya dayayıp gözlerimi kapadım.
Bir çığlıkla uyandığımda neredeyse başımı masa lambama vuruyordum. Gözlerim şaşkınlıkla açmıştım. Hassiktir. Hemen koşarak Anyanın odasına gittim.
"Anya ! Anya !" Kapıya tutunup karşıma baktığımda ağlamak istedim. Bayan Silver'in kızı yerde kendi kanında boğuluyordu. Boğazı kesilmişti ve gözleri acıyla bana dönmüştü. Başımı kaldırdım. O şey. Onu Anyanın arkasında gördüğümde korkuyla kaldım yerimde.
"Çok direndin küçük kız. Ama en sonunda pes ettin." Aynayı kullanarak konuşuyordu. Her konuşmasında Anya öksürüklere boğluyordu.
"Bırak kardeşimi. Lütfen !!" Sesim çaresizdi. Bu sahneyi yaşadım. Yaşadığımı biliyordu. Bana sırıttı ve Anya'nın elinde kendi arkadaşını kesmek için kullandığı bıçağı kaldırdı. Ne yapacağını biliyordum artık. Bıçağı boğazına götürdü. Küçük kardeşim bir kukladan farksızdı. Bedeni ve gözleri bitkisel hayatta gibiydi. İşte o an anladım o canavarın ne demek istediğini. Kardeşim pes etmişti. Tıpkı onun dediği gibi. Kardeşimin ruhu artık orada değildi. Anya bıçağı boğazına götürdü ve bir kulaktan ötekine gelecek şekilde kesti. Kendi kanının bir kaç damlası benim yüzüme gelirken Anya bu fışkırmayı bıçağı kalbine saplayarak bitirdi. Gözlerim önünde kendi kanında boğuldu. Dizlerim kendini tutamadı. Yere çöktüm ve bana bakan o karanlık şeye baktım.
"Nesin sen ?" Dedim sesim çaresizce çatlarken. O şey bana yaklaştı. Her şey karanlığa boğulmadan önce ise o fısıltıyı duydum.
"Sıradaki sensin."
Kendimi bir hastane yatağında buldum. İnsanlar sevinçle bağırıyor ve gölgeler tepeme doluyordu. John ve ailem. Ağlıyorlardı. O zaman algılayamamıştım. Ama ilaçların etkisinden neler olduğunu unutmuştum. . . Doktorlar , kontroller ve bolca testten sonra nihayet neler olduğunu bana anlatma görevi Johna kalmıştı. Bir gün yatağımın başına geldi. Elimi tuttu ve bana baktı.
"Tina. Anya öldü. Özür dilerim. " Dedi yavaşça. Ona baktım. Neler olduğunu biliyordum. O gördüklerim doğru değildi. İnkar edecektim. Ama Anya ölmüştü. Bunu edemezdim.
"Anya ve arkadaşı boğazı kesilerek ölmüşlerdi. Sen ise. . . Elinde bıçak vardı Tina. Kendini korumaya çalıştığını söyle bana Tina. Dışarıda polisler var. Sevgilim seni kaybedemem. Lütfen bunu senin yapmadığını söyle bana. Bayan Silver de evde çamaşır suyu içmiş bir şekilde bulundu. Neler olduğunu anlatman lazım." Gözleri dolmuştu. O an ona anlatmak için ciddi bir dürtü hissettim. Ama görüntüm bulanıklaştı ve karardı. Başımı iki yana salladım. Sıcak eller beni daha da sıkıyordu.
"Kimse sana inanmaz. . . " Duyduğum sesle dondum. Beni izliyordu. Başımı iki yana salladım. Bu sefer John içindi.
"Ben bir şey yapmadım. Yemin ederim. Ama lütfen . Her şeyi anlatmadan önce dinlenmeye ihtiyacım var. Olayları sindirmek için belki biraz zaman lazım."
John beni yanlız bıraktı. Dışarıda kimsenin bir süre içeri girmemesini söylerken başımı yastığıma yasladım. Artık geri toparlanabilir miydim emin değilim.
Gece olduğunda tir tir titreyerek uyandım. Bedenim buz kesmişti sanki. Yatağımın yanında duran su şişeme baktım. Su buz kesmişti. İşte o anda şeytandan bile daha korkunç bir gülümseme duydum. Karşımdaydı. Bana bakıyordu.
"Beş insan olursun hayatında. Sen dördünü oldun. Sırada beşinci olma zamanın geldi." O şey acıyla beni yatağıma mıhladı. Bütün bedenim ve damarlarımda geziyordu. Beni kontrol etmeye çalışıyordu sanki. Direndim. Anya'ya yaptıklarını bana da yapamayacaktı. Bir süre sonra ise bütün acı bir bıçak kadar keskin bir şekilde kesildi.
"Güçlüsün. Ruhun acıyla ve intikamla yanıyor. Benim en sonki ruhum gibisin. Bakalım delirmeden önce ne kadar direnebileceksin. Ölmeden önce benden kurtulacağına eminim." Yorgunluktan bayılmıştım. Ama dediklerini duymuştum. Tekrar karanlığa daldığımda artık çok geçti.
Bir kaç hafta daha hastanede kaldım. Ama boş durmadım. Elimde bir banka hesabım vardı. Buradaki parayla önce herkesten uzak bir ev almayı başardım. Bir apartman dairesi. Gerçi. Sonra da bana daha öncesinden gelen bir burs teklifini kabul ettim. John dan ayrıldım ki bu en zor şeylerden biri olmuştu. Başkalarının güvenliği için kalp kırmak zordu. Onu bu riske atamadım. Aileme bu okula gideceğimi söyledim. Her şey planlıydı. Bir hafta içinde geçmişimi bir daha geri dönmemek üzere terk ettim. Şimdi ise son sınıftayım. En iyisi oldum ve işim de şans eseri hazır oldu. Kimseyle konuşmuyorum, kimseyle görüşmüyordum. O şey bazen beni ele geçiriyordu. Yıllar geçtikçe onun gücü artarken, beni de deliliğe sürüklüyordu. Ama biliyordum. Pes etmezsem o da ölecekti. Çok yakındı . Yakın olacaktı. Benimle beraber cehenneme gelecekti o şey . Bunu biliyordu. Beni delirtmek için her şeyi yapıyordu. Ama izin vermeyecektim. Alkolle uzak tutuyordum onu. Bu yazıyı ise bir uyarı niteliğinde yazıyorum. İçimde bir şey var ve başka insanlara zarar verme eğilimi var. Eğer bir gece sokakta ya da bir evin içinde tırmalama, acı çığlıkları ya da kendi kendine mırıldanan , pentagrama benzeyen kolye takan bir kız görürseniz ondan uzak durun ve hayatınız pahasına kaçın. Beni delirtmek için kardeşim kılığına giriyor. Şimdi gitmem lazım. Parmaklarım karınacalanıyor ve her geçen saniye yazı yazmak benim için daha da zor bir hale geliyor.
Etiketler: