BELKİ BİR PERİ KIZI BELKİ BİR ŞEYTAN
Bu köy günümüzde NevÅŸehir’e baÄŸlı HacıbektaÅŸ ilçesinin bir köyünde geçmekte. Bana aktaran kiÅŸiler olayı yaÅŸayanların torunlarıdır. Bu nedenle hikayede kopmalar olabilir. Adından da anlaşılacağı üzere paranormal olaylar da vardır içerisinde, materyalist bir dünya görüşünüz varsa hikaye sizi çekmeyebilir.
Olay şöyle yaşanmış
Cumhuriyetin ilanından sonra doÄŸuda Bitlis ve MuÅŸ civarında yaÅŸayan Türki aileler (çoÄŸunluÄŸu heteredoks islama baÄŸlılar) batıya göç ettirilmiÅŸ, büyük bir kısmı da Ankara civarındaki köylere yerleÅŸtirilip, çiftçilik yapmaları saÄŸlanmıştır. Bu ailelerden bir tanesinin çok güzel bir kızı varmış, o kadar güzelmiÅŸ ki onu görenler o kadar etkilenirlermiÅŸ ki bir daha kızı unutamazlarmış. Kızda kendi çekiciliÄŸinin verdiÄŸi gururla, herkesin kendisine olan hayranlığını bildiÄŸinden çalım atarak yürürmüş sokaklarda. Bir gün baÅŸka bir köydeki toprak aÄŸasının karısı ölmüş, aÄŸa da adamlarına bana en güzel kızı getirin, babasına da ne istiyorsa verin demiÅŸ. AÄŸanın adamları hemen bizim kızın babasının yanında almışlar soluÄŸu, demiÅŸler ki “beybaba durum böyle böyledir, aÄŸa kızını ister. Gel he de bu iÅŸe, hayatınız kurtulsun” babası da kızına soracağını söyleyerek adamların yanından ayrılmış.
Kız durumu öğrenince aÄŸlamaya, dövünmeye baÅŸlamış. Ölsem de aÄŸanın karısı olmam, ben falanca köydeki Ahmet Bey’in oÄŸlundan hoÅŸlanırım demiÅŸ. Annesi araya girip kızla konuÅŸmuÅŸ “kızım garibin çilesi ölünce biter, bak ellerime yılların yorgunluÄŸu, emeÄŸi var bu illerde, ne kadar çalıştığımızı görüyorsun, böyle bir hayat mı istiyorsun, her gün ahır temizlemek hoÅŸuna mı gidiyor?” demiÅŸ. Kız yine de ne denirse densin kararını deÄŸiÅŸtirmeyeceÄŸini söylemiÅŸ. Babası da aÄŸanın adamlarına hayır demiÅŸ. AÄŸa bu durumu öğrenince çok sinirlenmiÅŸ, silahını alıp, atına binip doÄŸruca gitmiÅŸ dört nala kızın köyüne. Kızın evinin önüne gelince babasını dışarı çağırmış “gel erkek erkeÄŸe konuÅŸacağız” demiÅŸ. Kızın babasına çeÅŸitli hediyeler verip, bir de istediÄŸi yere güzel bir ev yaptıracağını, ölene kadar çalışmasına gerek olmadan kendi rızkından müstakbel kayınpederine de paylaÅŸacağını söylemiÅŸ. Çalışmaktan bıkkın, hasta baba da tekrar kızıyla konuÅŸmak için eve girmiÅŸ. Uzun bir süre konuÅŸurlarken, baba kızı ikna etmeye uÄŸraşırken, aÄŸa artık yeter diyerek eve girmiÅŸ ve kızı kolundan tutup bir de tokat patlatmış suratına. AÄŸanın adamları da biçare kızın ellerini ayaklarını baÄŸlayarak aÄŸanın atına yerleÅŸtirmiÅŸler. Anne baba içleri kan aÄŸlayarak seyretmiÅŸler olayı ve matemlerini göğüslerine bastırarak boyun eÄŸmiÅŸler çaresizliÄŸe. AÄŸa bu durumdan mutlu bir ÅŸekilde köyden çıkarken köylülere seslenerek gelmelerini söylemiÅŸ, tüm köylüler aÄŸanın etrafına toplanınca aÄŸa “yarın düğünüm vardır hepinizi beklerim, kuzusu olan kuzusunu, koyunu olan koyununu, tavuÄŸu olan tavuÄŸunu getirsin, hepsini satın aldım yarın büyük bir şölen yapacağız” demiÅŸ.
Kız büyük bir acı ve ıstırap içinde ağanın evinde bir köşeye tünemiş, tıpkı bir serçenin kartaldan kendini korumaya çalıştığı gibi ellerini sarmış kendine. Ağa da kızın haline acıyarak onu teselli etmeye çalışmış ama nafileymiş, kız düğün gecesine kadar ağlamış, feryat etmiş. Düğün bitmiş yemekler yenmiş, herkes mutlu mesut evine dağılınca, ağa da zifaf gecesini geçirmek için konağına gelmiş. Kız bu sefer karşı koyamamış kartala olan olmuş. Bunu gururuna yediremeyen kız sabaha karşı evrenye bıçağını alıp bileklerini kesip intihar etmiş. Ağa da bu duruma üzülerek kıza güzel bir mezar yaptırmış.
Buraya kadar olan kısım basit bir Anadolu halk hikayesi gibi görünüyor. asıl olaylar bundan sonra gelişecek.
Kızın ölümünden yaklaşık 5-6 ay sonra aÄŸanın evinde tuhaf olaylar olmaya baÅŸlamış. AÄŸanın adamları aÄŸlayan kız sesi duyduklarını, atların baÄŸlarının çözülüp kaçtıklarını, aÄŸanın av köpeklerinin sabaha kadar havladıklarını söylemiÅŸler. AÄŸanın bazı adamları sara krizlerine girerek ya kendilerine ya çevrelerine zarar vermeye baÅŸlamışlar. Öyle ki bir gün aÄŸanın bir adamı tüfekle kendi kafasını havaya uçurmuÅŸ. AÄŸanın da iÅŸleri kötü gitmeye baÅŸlamış, tarlalarında ot bile bitmez olmuÅŸ. Bir gece aÄŸanın adamları aÄŸanın atına ters bir ÅŸekilde bindiÄŸini ve elinin ayaklarının baÄŸlı olduÄŸunu görmüşler, aÄŸanın peÅŸinden gitmeye çalışanların atları bir süre sonra yürümez olmuÅŸlar, aÄŸa da karanlığa doÄŸru aÄŸlayarak gitmiÅŸ ve gözden kaybolmuÅŸ. Nitekim aÄŸanın cesedi kızın mezarının üstünde bulunmuÅŸ. Olay yerine gelenler aÄŸanın boÄŸularak öldürüldüğünü sonucuna varmışlar, yüzünde ve vücudunda da morluklar varmış. Bu olaydan sonra kızın mezarı genç kızlar önemli bir hac yerine dönüşmüş. Zalimlik yapan kocalarına karşı Allah’ın ÅŸefaatini almak isteyen kadınlar gelip kızın mezarının başında dua etmiÅŸler. Dualar neticesinde kocalarının uysallaÅŸtığını, artık kadınlara dokunmadıklarını, içki içen kocanın içmeyi bıraktığı, döven kocanın dövmediÄŸi ortaya çıkınca da kızın şöhreti almış yürümüş. Bu yıllarda kızın mezarı bir türbe haline döndürülmüş fakat bölgedeki ÅŸeyhler durumdan rahatsız olarak kızın mezarının yok edilmesi, çünkü inananları günaha sürüklediklerini devlete bildirmiÅŸler. Kızın mezarı da taşınmış bir süre nerede olduÄŸu da unutulmuÅŸ gitmiÅŸ.
1950’li yıllarda Ceylan isminde bir kız yine sevmediÄŸi bir aÄŸa çocuÄŸuyla evlenmek zorunda bırakılınca daÄŸlara atmış kendini. DaÄŸ tepe demeden aÄŸlayarak yürümüş ama köye dönmek zorunda olduÄŸunun da farkındaymış. Bir ara gözüne bir maÄŸara iliÅŸmiÅŸ, en azından geceyi ÅŸuracıkta bir kayanın altında kıvrılarak geçireyim demiÅŸ. Kayaya kıvrılmış ama çok üşüyormuÅŸ. İç Anadolu ayazını bilenler bilirler, rüzgar bıçak gibi keser eti. Kız öleceÄŸini düşünerek aÄŸlamaya baÅŸlamış, bacakları zangır zangır titriyormuÅŸ. Bu sırada Allah’a dua ederek kendisini cennete almasını çünkü bigünah olduÄŸunu söylemiÅŸ. Tam o anda maÄŸarada loÅŸ bir ışık görmüş, kız korkarak o ışığa doÄŸru yürümüş, gördüğü ÅŸey karşısında dehÅŸete düşmüş. Yanan loÅŸ bir mumun karşısında aÄŸlayan bembeyaz tenli güzel bir kız. Ceylan kızın yanına yaklaşıp yaklaÅŸmamakta tereddüt etmiÅŸ ama sonucunda yaklaÅŸmaya karar vermiÅŸ. Kızın omzuna dokunduÄŸundan oturan kız birden havaya sıçramış ve gözden kaybolmuÅŸ. Ceylan herhalde kafayı da yemeye baÅŸladım diyerek çökmüş oraya. Tam çöktüğü sırada çevresinde ateÅŸler yanmış, kız korkudan kaskatı kalmışken maÄŸaranın aÄŸzında saçları alevler içinde bir kız görmüş, ay gibi olan vücudu parlıyor, sarı saçları güneÅŸ gibi ortalığı aydınlatıyormuÅŸ. Kıza yaklaÅŸmak istedikçe derisinin yandığını fark eden Ceylan, eteÄŸinin tutuÅŸtuÄŸunu fark edince iyice geri çekilmiÅŸ. Karşısındaki kız ona “Acını biliyorum” diyerek tekrar ortadan kaybolmuÅŸ. Yanan ateÅŸin kenarına aÄŸlayarak çöken Ceylan rüyaya dalmış. Rüyasında ona görünen kız kendisi istemezse hiçbir ÅŸeyin ona yapılamayacağını söyleyerek kendisinin dileÄŸinin ne olduÄŸunu sormuÅŸ. Ceylan’da aÄŸanın çocuÄŸuyla evlenmek istemediÄŸini, onu seven Mehmet’in iÅŸlerinin kötü olduÄŸunu kendisine yardım etmesini dilemiÅŸ. Kız da Mehmet’i al filan dağın falanca tarafındaki taşı kaldırın ve uzaklara gidin demiÅŸ. Ceylan uyandığında evdeymiÅŸ, nasıl geldiÄŸini anlamamış, annesine sormuÅŸ, o da bilmediÄŸini kapının hiç çalmadığını ama kendisini yatakta görünce sevindiÄŸinden bahsetmiÅŸ. Ceylan hemen Mehmet’i bularak kayanın olduÄŸu tarafa gitmeye ikna etmiÅŸler. Mehmet yaptığı iÅŸin saçmalığının farkındaymış ama yine de sevdiceÄŸini kırmamak için düşmüş yola. Tepeleri aÅŸarak kayanın olduÄŸu yere gidip kayanın civarını eÅŸelemeye baÅŸlamışlar, hiçbir ÅŸey çıkmamış. Mehmet “eh be ceylan her ÅŸey bunun için miydi, o kadar yolu köpek gibi toprağı eÅŸeletmek için mi çağırdın beni” demiÅŸ. Ceylan da mahcup bir ÅŸekilde aÄŸlamaya baÅŸlamış. Üzgün ve kederli bir vaziyette kayaya sırtlarını döndüklerinde büyük bir çatırtı sesi duymuÅŸlar. Korkuyla arkalarına baktıklarında koskoca kayanın çatlamış olduÄŸunu çatlağın içerisinden de güneÅŸin pırıl pırıl aydınlattığı altınları görmüşler. Altınları heybelerine atan çift köyden kaçarak ÅŸehirde buldukları ilk otobüsle İstanbul’a doÄŸru yola çıkmışlar.
Tabi insanoÄŸlu her ÅŸeye meraklıdır. Bu olaylar eÅŸten dosttan öğrenilince herkes Ceylan’ın bulduÄŸu maÄŸarayı ziyaret edip, mum dikmeye baÅŸlamışlar. Fakat bölgedeki büyücüler de mekanın büyüsüne kapılıp kocasını öldürmek isteyen kadınlara büyü yapmaya baÅŸlamışlar. O yıllarda sebepsiz pek çok erkek hayatını kaybedince de bölgenin ileri gelenleri köylerin lanetlendiÄŸi, laneti kaldırmak için de maÄŸaraya taÅŸ doldurulmasını ya da aÄŸzının kapatılmasını istemiÅŸler. Bu nedenle eÅŸler ve kocalar arasında maÄŸara kavgası baÅŸlamış. Kadınlar bir umut dua ettikleri bu mekanın zarar görmesinin uÄŸursuzluk getireceÄŸini düşünürlerken, erkekler de kadınlarını etkileyen bu mekanın gerekirse dinamitle patlatılması gerektiÄŸini düşünüyorlarmış. Neticede yıllar geçmiÅŸ maÄŸara dinamitlenmiÅŸ, mekan da yok olmuÅŸ. MaÄŸarayı dinamitleyip yıkan ekip 5 kiÅŸiymiÅŸ hepsi de erkekmiÅŸ, denilene göre o gece baÅŸarılarını kutlamak için çilingir sofrası kurmuÅŸlar daÄŸa karşı içerlerken ani bir ışık patlaması görüp felç geçirmiÅŸler. Zamanla köy terk edilmeye baÅŸlanınca da bu hikaye unutulup gitmiÅŸ.
Olayı bilen bazı kadınlar hala bölgede kızın ruhuna dua etmeye devam ediyorlar. Bazıları da aÄŸanın günümüzde olmayan konağının etrafında aÄŸlayan kadın sesleri duyduklarını söylüyorlar. Olayı anlatan kiÅŸi de Ceylan’ın torunu Zeynep Hanım idi 🙂
Not: Lütfen olayın bir halk hikayesi olduğunu bilerek yorum yapınız.
Etiketler: