Sınav senem bu yıl benim. Tüm odağım derslerde. İyi bir üniversite, ordan yurt dışı Finlandiya Norveç falan, bi tane de sarışın beyaz tenli hatun bulucam, planım bu. O yüzden sıkı çalışıyorum. Hocaların bir dediğini iki etmiyorum falan.
Bir gün bi online dersteyiz, hoca bi test kitabı önerdi. Hedehödö yayıncılık başı-ortası-sonu setiymiş. Yıl başı, yıl ortası ve yıl sonu diye ayırmışlar kitabı. Bir de normal kitabı varmış da aynı yayının, onu almayacakmışız.
Kafam girsin öyle konsepte. Düz kitabın neyi var?
-Hocam ötekini alsak olmaz mı?
+Olmaz evladım.
-Niye ki ya?
+Ben alma diyorum çocuğum, her şeyi sorgulamayın!
Mikrofon açık kalmış. Neyse en azından sövmedim.
Öğleden sonra dersler bitti. Saate baktım, dışarı çıkmak serbest. Babama seslendim.
– Babaa! Ben kırtasiyeye gidiyorum.
+Dur oğlum ben de geliyim, birkaç işim var.
Çıktık yürüyoruz. Çok geçmeden kırtasiyeye vardık.
-Selamün aleyküm abi, hedehöde yayının başı ortası seti var mı?
+Bi bakıyım.
Kalktı ayağa, raflara yöneldi. İki üç kitabı şöyle bi alıp yerine koydu.
-Abim bi tek başı var şu an, başını alabilirsin sadece.
“Başını almak derken?” diye düşünürken babam herife kafayı gömmesin mi? Haah dedim şimdi sıçtık herifin kesin burnu kırıldı.
Hastane mastane, herif bir de şikayetçi olunca dedim ki kendi kendime, “İşte şimdi altından kalkamayacağın belaya bulaştın baba. Nasıl çıkacaksın bunun içinden? Ergen gibi cinsel gönderme çıkarıp bir de herife kafa atma da ne! Of of, ne yapacaksın şimdi?”
İki gün sonra geldi yanıma, “Kalk oğlum hazırlan, adamın yanına gidiyoruz.”. Nereye? “Adamın yanına, bizim köyün komşu köyündenmiş adam. Hemşeri sayılırız yani. Gidelim bir konuşalım da belki şikayetinden vazgeçer.”. Eh, iyi bari. Denemekten zarar gelmez.
Çıktık yürüyoruz. Çok geçmeden kırtasiyeye vardık. Aynı üç dört gün önceki gibi her şey.
-Selamün aleyküm kardeş.
+Ne nistiyonsunuz!
Aboov! Hani böyle burnu tıkanan insanların sesi bir kötü çıkar ya. O sesin bir attan çıktığını düşünün şimdi. Keşke öyle bir ses duysaydım da o sesi duymasaydım. Hadi ben gencim, güçlü kuvvetliyim de babam öyle değil. 50 olmuş artık, vücudu eskisi gibi sağlam değil. Elini kulağına götürdü. Duraksadı biraz, konuşamadı. Topladı sonra kendini.
-Ya kusura bakma geçen gün için, hem bak senin memleket bizim köyün komşu köyüymüş. Gel bak sen bu şikayetinden vazgeç. Hadi be kardeşim, yap bi büyüklük. Söz veriyorum bi daha olmayacak.
+Nekmiynem şikanetini! Nıkın nidin dükkanından!
Zorla güzellik olmayacağı gibi daha katlanamazdık bu sese. Gerisingeri eve döndük. Döndük dönmesine de babamın hali perişan. Bir eli hep kulağında, dediklerimizi duyamıyor. Kalk dedim baba hastaneye gidelim. Tetkikler yapıldı falan, sonuç iyi değil. Sağ kulağında duyma kaybı var.
-Hadi karakola gidelim.
+Ne yapcaz baba karakolda?
-Şikayetçi olucam heriften. Onun yüzünden bak ne geldi başıma. Görsün bakalım gününü!
Şikayette bulunduk ama ne işimize yarar ki? Hafiften günlük yaşantımıza dönmeye çalışıyoruz. Dersti cart curt işte. Kitabı isteyen hocanın dersi başladı. “Ulan” dedim “orospu karı, senin yüzünden başımıza neler geldi bak. Allah belanı versin ulan senin ifrit!”.
-Arkadaşlar herkes aldı mı kitapları ona göre ödev vericem.
+Hocam ben alamadım daha
-Niye almadın oğlum?
+Bugün alıcam hocam derslerden sonra.
Haydii, yine mi gitcem kırtasiyeye?
Çıktım yürüyorum. Çok geçmeden kırtasiyeye vardım.
-Abi ya, kitap vardı ya hani onların devamı geldi mi?
Kalktı iskemlesinden yanıma kadar geldi.
-Kardeşim gelmedi de ben sana bişey diyecektim.
Oh be sesi insana benzemiş.
-Ne diycektin abi?
+Senin pederin kulaklar duymaz olmuş sanırım, geçmiş olsun.
-Sağol abi.
+He, bi de şikayetçi olmuş herhalde benden, benim yüzümden olmuş biraz galiba.
-Evet abi şikayetçi oldu babam.
+He, ya kardeşim ben şikayetimi geri çeksem, senin pederle de konuşsan o da şikayetini geri çekse, konuyu kapatsak olur mu?
-Tamam abi ben babama iletirim.
+Hah yaşa!
Tam çıkacaktım ki aklıma geldi:
– Abi bari ilk kitabı alıyım, başı olanı?
+Kardeşim onlar normalde tek satılmıyor da bilmiyorum nereye gitti diğer kitaplar, gelince ben sana haber ederim.
Konuştular ettiler sonra, olay tatlıya bağlandı. Ne acayip olaydı be, başkası anlatsa inanmazdım. Neyse ben bi kırtasiyeye gideyim de kitapların kalanı gelmiş mi diye sorayım. Hadi görüşürüz