4 arkadaş tüm yıl para biriktirip gezmeye karar verdik. Yıl içinde de nereye gideceğimiz konusunda karar kılacaktık ne de olsa acelemiz yoktu. Derin derin düşünmek için vaktimiz vardi. Ortak kararımız Amerika gezisi yönündeydi ve yaz tatilininde Amerika’ya doğru yola çıkacaktık.
Ben, Yahya, Özgür ve Nigar … Çocukluğumuz beraber geçti. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez, adeta 4 parçalı bir puzzle’in parçaları gibiyiz. Yıl boyunca her yorgunluk sonrası ” sabret genzo, yazın Amerika’dasın en yakın 4 arkadaşınla” diyerek motive ettim kendimi. Nihayetinde artik o gün gelip çatmıştı. Yahya görüp görebileceğiniz en ölücü insandır. Beraber MC Donalds’da yemek yemeye karar verelim. Cebimizden 100 TL çıkarırız. Bir anda Yahya ” hoop arkadaşlar ben şimdi daha ucuza mal ederim bunları ne 100 TL si” diyerek AVM’nin bir ucuna gider. Geri geldiğinde bir bakarız elinde 4 tane menü ve 80 lira para üstü ile gelir.
Akıl sır erdiremeyiz( tabi artık alıştık) nasıl yaptı bunu diye düşünürüz. Oysa herif türk telekom kampanyalarından tut, Trendyol,migros her türlü kampanyalardan kalan kuponları biriktirip bunları bedavaya getiriyormuş. Hatta bazen bokunu çıkarıp hiç beklemediğimiz bir anda cebinden 4 tane sinema bileti çıkarır ve “bilmem ne kampanyasından bedava geldi bunlar” diyerek bizi bir anda sinemaya götürürdü. Bu yüzden Amerika seyahati planımızın ekonomi sorumlusu oydu. Nitekim bu tecrübeleri sayesinde Amerika seyahati oldukça ucuza geliyordu.
Hatta başta Los Angeles’a gitsek yeter diyen bizler, Yahya sayesinde 4-5 şehir gezebilecektik. Özgür ise çocukluğundan bu yana ingilizce’ye kafa takmış, kendi imkanlarıyla İngilizce öğrenmiş biri. Rehber olacaktı bize. Çok rahat bir seyahat olacağından emindik. Ben ve Nigar ise hiçbir özelliğe sahip değildik. Yiyip, içip, gezip sicacaktik tek amaç bu. Los Angeles, Miami, New York derken. Nigar tutturdu Baltimore’a gidelim diye. Lan ne işimiz var varoş Mahallesi’nde diyoruz ama can damarimizdan vuruyor bizi.
“The Wire dizisinin çekildiği bu toprakları görmeden mi gidelim ha?” diyor. Ben, Yahya ve Özgür birbirimize bakıp baş sallıyoruz. Sonra aniden dilimizi çıkarıp öküz gibi bağırarak ” elbette lan the Wire bu, boru mu?” diyerek sorgusuz sualsiz düşüyoruz yollara. Tabi dizinin üzerinden yıllar geçmiş, o varoş dediğimiz mahalle metropole dönüşmüş. Bizler hayalkırıklığına uğramış olsak da tadımızı kaçırmak istemiyoruz. Fakat değişmeyen tek şey köşe başlarında kokain satan siyahiler. Veya çete halinde dolaşan ve ellerinde beyzbol sopası bulunan siyahi gangsterler. En çok da Nigar hayalkırıklığına uğramış, çünkü bizi buraya o getirmiş ve kendini suçlu hissediyordu.
Bir ara yalnız kalmak istediğini söyledi ve uzaklaştı bizden. O sırada bizler kendi aramızda “kız üzüldü be hadi bir bara gidelim ardindan Türkiye’ye dönelim” planları kuruyoruz. Nigara seslendim uzaktan , o sırada etrafımı 10 tane siyahi sardı. İçlerinden lider tipli , başında bandana olan eleman sinirli bir şekilde bağırdı: ” what the fuck you say bitch” sonuçta ingilizce bilmiyorum bu yüzden Özgür’e dönüp yardım istiyorum. O ise korkudan ellerini havaya kaldırmış. Eleman daha da hiddetli şekilde ” how dare you say n word” hiçbir şey anlamıyorum. Ama beden dilimle bir şeyler anlatmaya çalışırken uzaktan Nigar’ın bize doğru koştuğunu gördüm. Onu gösterip ” Hah işte bu benim arkadaşım Nigar, ona seslendim size değil” dediğim anda üzerime cullandilar.
Gözümü hastanede açtım, doktor 2 gündür yoğun bakımda olduğumu söyledi. Ben yüzüme gelen beyzbol sopasından sonrasını hatırlamıyorum. Bir süre sonra odaya özgür , Yahya ve Nigar geldi. Çok korkmuşlar haliyle. Yaşanan yanlış anlaşılmayı bir bir anlattılar. Utancımdan olduğum yerde eridim resmen. Onların yerinde olsam ben de yanlış anlarım deyip uzun uzun sohbet ettik. Hastaneden çıktıktan sonra siyahi çetenin ve beni hastanelik eden o bandanali liderin üstüme geldiğini farkettim. Özürler diledi , Nigar’ın kimliğini gördükten sonra yanlışı farketmisler. Hediye olarak da 0.3 gram kokain verdiler bize. Kullanmadık tabi ki, direkt çöpe attık. Ama elemanların hediyesini de almamak olmaz , ayıp sonuçta.
Türkiye’ye döndükten sonra bir daha Amerika’nın a’sından bile bahsetmemeye karar verdik. Bu arada Nigar senin ben babanın amına koyim. O nasıl isim koymaktır öyle. Anamızı sikeceklerdi herifler. Püü amk kızı seni.