annemin yanlış telaffuzu yüzünden az kalsın nezareti boylayacaktım
annem türkçeyi sonradan öğrenmiş, hâliyle pek çok kelimeyi yanlış söylüyor. ne kadar düzeltsek de dili öyle alıştığından düzeltmek boş çaba oluyor. neyse gelelim, annemin yanlış telaffuzu yüzünden az kalsın nezareti boylayacağımız olaya…
geçtiğimiz haftalarda ailem sıkıntılı bir süreç yaşadı. bizimkiler karakol-mahkeme arasında mekik dokudular. şimdi o günler bitti gitti, mesele çözüldü. geçenlerde karakola gitmeleri gerekti. ben de gittim. dahası evde kim varsa bir şahine doluşup gittik. bize de maksat gezmek olsun işte.
biz karakol bahçesinde bekliyoruz, annem de geldi yanımıza. kız kardeşim, nişanlısıyla birlikte başka ilçeye gidip gezmek için annemden izin istedi. annem dedi ki
– olmaz, bayramda gidemezsin. eve misafir gelip gider. onlara çay, kahve ve yemek yapılacak.
anlayacağınız izin vermedi. kardeşim ısrara devam etti; "ablam var o yapar anne, biz ramazanda da gezemedik." dedi. bir yandan da bana "kabul et" der gibi kaş göz yapıyor. tüm işler başıma kalacak ve benim zevkle yapmamı bekliyor. neyse yapacak bir şey yok, ablayız bir yerde "tamam" dedim. anneme ben de ısrar ettim gitsin diye. annem çok kızdı. sonra bombayı patlattı;
– ben size esrarcı olmayın demedim mi? biriniz yetmiyor gibi şimdi ikiniz birden esrara başladınız.
biz hâlâ anneme ısrar edip şirinlik yapıyoruz, annemin sinir kat sayısı da arttıkça artıyordu. yok annem yemedi. yemeyen tek kişi annem değildi. yanımızdan geçen bir polis memuru esrar kelimesini duyunca durdu, "kim esrar kullanıyor?" diye bize soru yöneltti. annemin siniri geçmemiş olacak ki direkt ikimizi gösterdi ve dedi ki
– oğlum bunların ikisi de esrarcı, söyle bana esrar etmesinler.
hemen araya girdim;
+ anne ne esrarı? memur bey yanlış anlayacak şimdi.
sonra memura döndüm;
+ annem yanlış söyledi, ısrar demek istedi, esrar değil.
polis bize inanmadı tabii, üzerimizi aramak istedi. telsizinden iki kişi çağırdı. ısrarcı oluşumuz bir anda esrarcıya dönüştü. gelenler aracı aradı, bir şey bulamadılar. bizi içeri aldılar. tane tane durumu anlattım, annemin türkçeyi pek bilmediğinden yanlış anlaşılma olduğunu söyledim. hatta kavşak ve uydu gibi birkaç kelime söyledim, "bunları da anneme söyletin, doğrusunu size unutturur." dedim. neyse ki bana inanan biri çıktı da anneme sordu. peki annem ne yaptı dersiniz? hepsini doğru söyledi. ayda yılda bir doğru kelime kullandı, ama bunu da hiç olmayacak yerde yaptı. bu kez hem esrarcı hem yalancı durumuna düştüm. ben de iyice sinirlendim. anneme döndüm ve dedim ki
+ anne, olayı en başından anlat. yoksa bizi uyuşturucu kullanıcısı olarak içeri atacaklar.
annem uyuşturucu lafını duyunca;
– benim çocuklarımın hiçbiri sigara bile içmez, ne uyuşturucusu? kim atıyor bu iftirayı kızlarıma? dedi.
annemin de kafası gitti. polis de "teyze sen esrarcı diye bağırıyordun ya" dedi. annem de
– evet, çok esrarcı bunlar, dedi.
bu kez tek sinirlenen biz değildik, polisler de sinirlendi. içimden diyorum "aha! hepimizi nezarete atacaklar." neyse annem olayı en başından anlattı da rahat ettik, ama bizden çok polisler rahat etmiştir ona eminim. adamların nasıl bir tövbe çektiğini görseydiniz anlardınız. annem gibi günde iki kişi gitse adamlar mesleği bırakır.
Etiketler: