(KURGUDUR)

Merhaba, ben Aksel.

Varlıklı bir aileden geliyorum.Ailemin bir dağın eteklerinde koca bir malikanesi vardı.Duvarları gri, devasa bir bahçesi olan bir malikaneydi burası;Bir çok hizmetçi küçüklüğümden beri peşimde koştururdu burada.Acıkırsam yemek getirir, istersem benle oyun oynar, ağlasam beni teselli ederlerdi.

Devasa bahçede, köpeğimle oynamayı severdim.Bahçıvan anne babamdan gizli meyveler verirdi bazen bana, çok severdim meyve yemeyi.

Ama büyüdükçe bunlar eskisi kadar hoşuma gitmemeye başlamıştı.Söylediğim gibi, dağın birindeydi evim.Yaşıtım hiç kimse yoktu, hizmetçiler ve annem babam dışında kimse yoktu.Ara sıra babamın iş arkadaşları gelirdi.Onlarında ya yaşıtım çocukları yoktu, ya da getirmiyorlardı.Okula da gitmiyordum.Ailem özel öğretmen çağırırlardı.

Hayatım boyunca yaşıtım bir kişi bile görmemiştim.Bu ben 22 yaşıma gelene kadar sürdü.22 yaşımda malikaneden kaçmayı başardım.Ama bunun asıl sebebi burada yaşıtım birinin olmaması değildi.Şu an 25 yaşındayım.Gelin başıma neler geldiğini anlatayım.

  1. yaşımın bilmem kaçıncı ayındaydım.Sonbahar aylarıydı.Taş merdiven basamaklarından salona iniyordum.Üzerime kahverengi bir tişört, altımada mavi bir kot geçirmiştim.Ayak seslerim ister istemez malikanede yankıya sebep oluyordu.Saat sabah dört gibi olmalıydı.Daha hizmetçiler dahi odalarında uyuyordu fakat ben babamın çağrısı sebebiyle buradaydım.

Babam yanıma gelmeye bile gerek görmemiş, beni salona çağırmak için telefonumu çaldırmıştı.Salona indim inmesine ama kimseyi göremedim.Geniş odadaki beyaz pamuk koltukların hepsi boştu.Ortadaki küçük masada birkaç tabak vardı ama bunları dün akşam ben yemiştim.Babam bahçede olmalıydı.

Aniden küçük masanın altında bir hareketlilik hissettim.

“Bay Ringo?”.

Köpeğim Bay Ringo havlayarak masanın altından çıktı.Küçüklüğümden beri bizleydi.Artık çok yaşlı bir köpekti.

Bay Ringo’nun gözlerinde korku duygusunu görmeyi beklemiyordum.

“Ne oldu oğlum?”,diye sordum. “Seni endişelendiren bir şey mi oldu?”

Bay Ringo üzgün üzgün bakmaya devam etti.Belki de acıkmıştır, diye düşündüm.Ona mama koymak için mutfağa yöneldim.Ama o tekrar havladı.Ona döndüğümde harekete geçip bahçeye açılan kapıya doğru yürüdü.Bu kapının kilitli olması gerekmiyor muydu?Peşinden koşturmaya başladım. “Bay Ringo, gel buraya!”

Bay Ringo koşarak uzaklaştı.Sonunda gözden kayboldu.Onu on beş dakika boyunca aradım.Böyle bişeye ilk kez şahit oluyordum.Sonunda, her zaman oturduğum tahta bir sandalyede onun kıvrılmış, kumral bedenini gördüm.Koşa koşa ona yaklaştım.Gördüklerim beni şoke etti.Bay Ringo’nun gözleri hareket etmiyordu.Bedenide öyle, onu hemen bir elimle kaldırdım.Bir takım organlarında ayağıma düşmesiyle ne tepki vereceğimi bulamadım.Biri Bay Ringo’yu öldürmüştü.Karnını yarmıştı.Korkuyla cesedi yere düşürdüm.

Göz yaşlarımı tutamadan hıçkıra hıçkıra malikaneye koştum.Malikanede bir hareketlilik olduğunu fark ettim.İçeride hizmetçiler koşturuyordu.Beni görünce hepsini rahatlamış bir ifade sardı.Babamda pahalı takım elbisesiyle merdivenlerden inip bana sarıldı. “Aksel, neredeydin…”

Tıpkı bir bebek gibi ağladığımın farkındaydım ama bu elimde değildi.

Sonunda olanları babama anlattım.Babam bunun önemli bir şey olmadığını düşünüyordu.Ormandaymışız ya; birtakım hayvanlar yapmış olabilirmiş.Tam o ve annem gidecekken, aklıma babama sormam gereken bir soru geldi. “Baba, sen bugün sabah neden beni çağırdın?” Sesim titreyerek çıkmıştı.

“Efendim?Ben bugün sana seslendiğimi hatırlamıyorum.”Bu garipti işte.

“Beni aradın ya, arama kayıtlarında olması lazım.”,dedim.Babam son model telefonunu çıkardı.Kimsenin bilmediği o parolayı girdi.Birkaç saniye sonra, “Burada öyle bir arama yok Aksel, şaka mı yapıyorsun?”,dedi.

Afallamıştım. “Ha, ne şakası?”.

“Aksel, şakalardan hoşlanmadığımı biliyorsun.”,dedi sertçe babam.”Köpeğin öldü diye kafan karışmış olmalı.”

Buna sinirlenmiştim. “Baba, ne şakası ya!Kafamda karışmadı!”.Hızlıca arama kayıtlarını açtım.Ama…Gerçektende beni aradığına dair bir kayıt yoktu.İyice şaşırmıştım. “A-ama bu nasıl olur?Gerçek-“.

“Aksel!”,diye yükseldi babam. “Yanlış hatırlıyorsun.Kahvaltını et.”

Başka bir şey diyemeden kapıyı yüzüme kapattı.Bende mecbur bir şekilde mutfağa gittim.

İlerleyen saatler boyunca odamda durdum.İnternette dolanıp ölen köpeğimi unutmaya çalıştım.Herhalde bizim ailenin özelliği bu;Sevdiklerimizi anında unutabiliyoruz.

Bilgisayarımdan boş boş bir şeyler izlerken aniden telefonum çaldı.Bilgisayarın başından kalktım.Arayan annemdi. “Efendim anne?”.

“Canım, aşağı gelir misin?Bugün seninle pek konuşamadık.”.

Bugün izinli misin, diye soracaktım ama telefonu kapattı.Bende sabahki kombinimle tekrar aşağı inmeye başladım.

Şaşırtıcı bir şekilde, aşağı inerken hiçbir hizmetçi ile karşılaşmadım.Hızlıca salona göz attım ama annem orada değildi.Sabah yaşananları hatırladım.

Bahçeye çıktım.Gözlerim annemi aradı ancak onun yerine bahçıvan Bay McCarney bir köşede bir ağacın dallarını buduyordu.Beni görünce gülümsedi.O da yıllar sonucu yaşlanmıştı.Bende olabildiğince gülümsemeye çalışarak selam verdim. “Merhaba Bay McCarney.”Ne olursa olsun ailemizde herkesle resmi olmak gelenek sayılırdı.

“Merhaba Aksel.Hangi rüzgar attı seni buraya?”,diye sordu.

“Annem çağırmıştı.”,dedim. “Onu gördün mü?”.

McCarney düşündü. “Hayır.”,dedi. “Ama birlikte bakabiliriz.Yani, arz ederseniz tabii ki.”.Ardından göz kırptı.Ben bu adama küçükken gülüyor muydum gerçekten?Ama sevimli bir adam olduğu kesindi.Teklifini kabul ettim.Birlikte geniş bahçede yürümeye başladık.

“Bugün sabah başına bir şeyler gelmiş.”,dedi.

“Evet.”,dedim istemsizce.

“O köpeği seviyordum.”,dedi hüzünle McCarney.Babamın aksine yumuşak bir adamdı.Asıl zengin olması gereken oydu.Bir süre sessizce yürüdük.

“Ee?”,diye bana baktı. “Ne oldu bu sabah?”.

“Bunun hakkında konuşmak istemiyorum.”,dedim.

“Tabii, sen bilirsin.”,dedi McCarney.

Ne kadar yürüdük bilmiyorum, aniden düşüncelere dalmıştım.Ama Bay McCarney beni omzumdan tutarak durdurmuştu.Ona döndüm.

“Şu çalı hışırdadı.”,dedi. “Burada bekle, ben bir kontrol edip geleceğim.”

Havanın ilginç bir şekilde karardığını o an farkettim.Saat daha akşamüstü beşti.Artık sıkılmaya başlamıştım.

“Bay McCarney?”,diye seslendim.Cevap gelmedi.Tekrar seslendim.Yine cevap yok.Kendimi toparlayıp Bay McCarney’in gittiği yöne doğru ilerledim.Bir yandanda sesleniyordum. “Bayım?”.

Bu işten iyice tırsmıştım artık.Ayağımın bir şeye dediğini fark ettim.Bu…Bu Bay McCarney’in kafasıydı! Bunu fark etmemle gözümün kararması bir oldu.

Bu olaydan sonra kimseyle konuşmadım.Zaten beni pek umursayan yoktu.Sadece bazen bir kaç hizmetçi uğruyordu o kadar.Sonra bu malikaneden kaçtım, korkutucu anılarımı orada bıraktım.Kabuslarımdan gitmediler ama, şu an bile…En azından o malikaneden kilometrelerce ötedeyim.

Etiketler:

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3769 Toplam Flood
3975 Toplam Yorum
2347 Toplam Üye
26 Son 24 Saatte Flood

Kod e‑postana gönderildi. (24 saat geçerli)