FABRİKADAN GELEN ÇIĞLIK SESLERİ!

YouTube : "iPasha" kanalım üzerinden sesli ve kurgusal atmosfer sesleriyle oluşturduğum hali için link: https://www.youtube.com/watch?v=A2IYgenySWA

Ben Jack. Uzun süreli bir işsizliğin ardından nihayet sertifikamla birlikte size konumunu söylemeyeceğim bir fabrikada güvenlik olarak işe başladım. İşe alışmam için 1 ay süre boyunca hiç gece vardiyasına gelmemiştim. Bilirsin her durumda ne yapman gerektiğini açıkça bilsende insanlar sana sürekli ne yapman gerektiğini tekrar tekrar söyler. Burası bi dokuma fabrikasıydı. Nihayet gece vardiyasına geçmeme 3 gün kalmıştı. Ben işe girdiğimden beri hırsızlık veya başka bir sorun hiç yaşanmamıştı. Taki Cuma sabahı meslektaşımın anlattığı olaya kadar.

“Günaydın Olivvia! Nasıl geçti?” diye sordum her sabahki gibi.

“Aşırı garip bir geceydi. Çalışan kadınlardan biri tuvaletteyken yan kabininde birinin acı içinde çığlık attığını duymuş.” Dedi biraz tedirgin bi şekilde.

“Eeee? Nedenmiş?”

“Asıl olay orda işte. Kadın hemen seslenmiş ve bi yandan toparlanmaya başlamış. Kabinden çıkması 1 dakika bile sürmemiş. Hemen yan kabinin kapısını tıklatarak orada iyi olup olmadığını sormuş. Ama kapıya dokunduğu gibi açılmış ve kabinde kimse yokmuş.”

“Vov. Belki de aptal bi şakadır he?” dedim alay ederek.

“Umarım öyledir ama sanmıyorum. Ben gidip herhangi bir şey var mı diye kontrol ederken John’da burada kameraların geçmişini izlemiş ve tuvalete o kadından 1 buçuk saat önce başka birisi girmiş. O kadınla konuştuk fakat o hiçbir şey duymadığını veya garip bir şey yaşamadığını söylüyor.” Dedi.

“Pekala… herkes iyi mi?” diye sordum daralmış bir şekilde.

“Bunun dışında bir şey olmadı.” Dedi ve çantasını sırtına takıp gitti.

O gün içinde Richard’la birlikte bunu aramızda şakayla karışık olarak konuştuk. Ertesi gün oldu ve işe tekrar geldiğimizde Olivia ve John tedirgin bir şekilde bizi karşıladı.

“Yine çığlık olayı yaşandı ama bu sefer bizim kulubemizin yanında.” Dedi gegin bi şekilde.

“Kameralara baktık kaşımızdaki çalıda bi hareketlilik gördük. Her yeri dolaştık ama hiçbir şey bulamadık. Bu kadar uzaktayken sesin bu kadar yakın ve yüksek gelmesi çok garip.” Dedi.

“Olivia, bu her neyse fabrikanın içinde cirit atıyor farkında mısın?”

“Evet bu lanet olası şey bu şekilde devam ederse bizi işten çıkartmalarına neden olacak!” dedi sinirli bir şekilde ve çantasını alıp çıktı.

Richard bunun bi tür hayalet veya onun gibi bir şey olabileceğini söyleyip duruyordu. Bense sürekli ona mantıksız konuştuğunu söylüyordum.

“Jack yarın biz gece vardiyasına geçiyoruz.”

“Evet sonunda.” Dedim umursamaz bir şekilde.

“Siktimin yerinde 2 gündür içime kurt düşürdüler! Burada şimdiye kadar basit hırsızlar dışında başka hiçbir olay yaşanmamıştı.” Dedi tedirgin bir şekilde.

“Üstünden gelemeyeceğimiz bir olay olduğunu sanmıyorum dostum.” Dedim.

Fabrika 1 haftalık bir tatile giriyordu. Gece vardiyasına geldiğimizde ortalık aşırı derecede sessizdi. İlk gece hiçbir şey olmadı ve sabah Olivia’ya delirdiklerini söylemek için can atıyordum.

2. gece yağmurlu bi geceydi. Richard hala anlatılan olayı atlatamamıştı. Pff buna gerçekten inanması gerçekten komikti. Fakat gece 03:37’de kameranın önünden bir şey geçtiğine dair yeminler ederek bağırmaya başladı.

“LANET OLSUN! JACK! JACK YEMİN EDERİM AŞIRI HIZLI VE KAPKARA BİR ŞEY HEMEN KULÜBENİN ÖNÜNDEN GEÇTİ!” dedi.

“Kelebek falan olmadığına emin misin?” diyerek kafamı uzatıp kulübeden dışarı baktım.

“Eğer bir şey geçmiş olsa onu ilerlerken şu an görürdüm Richard.”

“Gidip kontrol etsek iyi olur.” Dedi.

“Pekala dostum. Birimizin burada durması daha güvenli. Sen git ve kontrol et bakalım yağmurdan kaçarken gördüğün kara kediyi.” Dedim alaylı bir şekilde.

Richard telsizini beline taktı ve şemsiyeyi açıp fabrikanın giriş kapısına doğru yürümeye başladı. Yaklaşık 10 dakika geçmişti ve telsizden hiç rapor vermemişti.

“Richard? Her şey yolunda mı?

“Öyle görünüyor. Yağmur dışında tamamen sessiz.”

“Sana söylemiştim dos-.”

Sözüm gördüğüm şey yüzünden yarıda kesilmişti. Kulübenin tam karşısında, direkt bana bakan simsiyah çarşaf gibi bir şey giymiş olan bir kadın bana bakıyordu.

“Jack?” dedi telsizden Richard.

Karşımda baştan aşağıya çarpık bi kadın vardı. Yüzünü yağmur damlaları birikmiş cam yüzünden seçemiyordum. Kapıyı açtım ve dışarıya çıktım. Çıktığım an başını aşağı eğdi. Şiddetli yağmurun altında sırılsıklam olmuş saçları önüne sarktı ve sallandı.

“HEEY! BURADA NE İŞİN VAR?”

“Jack senin sesini mi duyuyorum?” dedi Richard telsizden endişeli bir şekilde.

Kadına doğru yürümeye başladım fakat vücudum sanki bana bunu yapmamamı emrediyor gibiydi.

“HANIMEFENDİ, DERHAL BURAYI TERK EDİN!”

Kafasını kaldırdı. Önüne düşmüş saçları yüzünden, kadının yüzünü tam göremiyordu. Kadın gözlerimin içine bakıyordu, hissedebiliyordum. Geriye doğru gerindi ve kuvvetli bir çığlık attı. Size nasıl tarif ederim bilmiyorum ama sanki kulak zarım patlayacak gibi hissettim.

“SİKTİR! BUDA NE!”

“JACK GELİYORUM DOSTUM DAYAN!” dedi Richard telsizden.

Kafamı kaldırdığımda kadın orada değildi. Richard tam olarak kadının durduğu taraftan bana doğru koşarak geldi.

“Dostum o çığlıkta neydi?” dedi korkmuş bir şekilde.

“Amına kodumun deli karısı burda karşımda durdu ve öyle bi çığlık attı ki kulaklarım kanıyor zannettim!”

“O da ne öyle!” dedi Richard kulübedeki güvenlik kamerası monitörünü işaret ederek.

Arkamı dönüp monitöre baktım. Fabrikanın tam ortasındaki dokuma tezgahının tepe ışığı durmadan yanıp sönüyordu. Size yemin ederim hiçbir şekilde ikimizinde oraya gitmek istemediği gözle görülür bir şekilde belliydi ama bunu yapmak zorundaydık.

“Polisi arıyorum!” dedi Richard.

“Pekala, onlara benim ne gördüğümü anlat. O sırada ben arka kapıya gidiyorum. Sende ön kapıya yürü. O her neyse ortada sıkıştırıcaz. Telsizden haberleşiriz.”

“Tamamdır Jack. Arka kapıya vardığın anda haber ver.” Dedi.

El fenerim ve belimdeki jobu çıkarıp yürümeye başladım. Sürekli izleniyormuşum hissini ne yaparsam yapayım bastıramıyordum ve bu beni her adımımda yıpratıyordu. Her metal çatıya sert düşen bir damla sesi aşırı tepki vermemi sağlıyordu. Arka kapıya yaklaşında fabrikanın içinden bi koşma sesi duyduğuma eminim. Birisi çıplak ayakla koşmuş gibiydi ama daha çok 4 ayak üstünde koşuyormuş gibi bir sesti. Adrenalin seviyem bir hayli yükselmişti. Korkuyla mücadele etmeye çalışıyordum. Fakat bu o çıplak ayak seslerini duyduktan sonra neredeyse imkansızdı. Arka kapı aralıktı, onu iyice geri çekerek açtım ve telsizden anons geçtim.

“Richard! İçeri girmeye hazırım.”

“Pekala Jack! Polislere haber verdim. İçeriye giriyorum.”

“Arka tarafta ufak bi koşma sesi duymuştum. Dikkatli olsan iyi olur.” Dedim.

“İşte içerideyim. Her şey normal görünüyor. Işığa doğru yürüyorum dostum.”

“Pekala şalterleri kaldırıcam. En ufak bir şeyde direkt anons geç.”

Şaltere doğru yürürken resmen kanım çekiliyordu. Zifri karanlığın içinde el fenerimle yürürken önüme birden bir şey çıkması korkusuyla ilerlerken bir devrilme sesi geldi.

“Richard? Ne oldu öyle?” dedim tedirgin bir şekilde.

“…” cevap yoktu.

Aşırı stresli bir şekilde şaltere doğru yürümeye devam ettim. Bu belki de hayatımda attığım en uzun süren 60 küsür adımdı. Şaltere vardığımda tuşları kaldırmaya başladım fakat hiçbir ışık yanmıyordu. Görünüşe göre elektrik ana trafodan kesilmişti. Fakat bu nasıl olur?

“Richard! Acil rapor ver! Şalter çalışmıyor. Sanırım elektrik ana trafodan kesilmiş.”

“JACK! YARDI-” diye bağırdı ama bu telsizden değildi. Fabrikanın içinde sesi yankılandı. Sesin en yoğun olduğu bölgeye doğru koşmaya başladığımda duyduğum tek şey Richard’ın acı çığlıklarıydı ve birden ses kesildi. Elektrik olmamasına rağmen hala o ışık yanıp sönüyordu.

“SİKTİR! SİKTİR! SİKTİR!” diye bağırarak koşmaya devam ettim.

Bir sıvının üstüne bastığımı hafif ayağım kayınca fark ettim. Olduğum yerde durdum ve feneri yavaşça yere tuttum. Zeminde gözlerime inanmak istemediğim kadar çok kan vardı. Kanın aktığı tarafa doğru fenerimi kaldırırken buna kemik kırılmasına ve bir şeyin parçalanmasına benzer ses eşlik etti. Yerde yatan Richard’tı. Gördüğüm çarpık kadın diz çökmüş ve Richard’ın beynini yiyordu. Kafatasını kırarak açmış, beyninin yarısını çoktan yemişti, bir gözü yuvasından dışarı sarkıyor ve diğer gözü de, göz çukuruna iyice gömülmüştü. Bu görüntüyü her gözlerimi kapattığımda hala hatırlarım.

“Hassiktir!” dedim fısıldar ve dehşete düşmüş bir ses tonuyla.

Kadın geri çekildi ve kıçının üstüne düştü.

“SEN NE YAPTIN!” dedim sinirli ve bir o kadar stresli bir şekilde.

Geri geri sürünmeye başlamıştı ağlayarak. Ağzının kenarında ve tırnaklarının uçlarında beyin ve deri kalıntıları vardı. Aşırı rahatsız edici bir şekilde ağlıyordu. Bense üzerine doğru yürümeye devam ediyordum. Yüzü tamamen çürümüş ve ölü gibi beyazdı. Gözleri kör gibiydi rengi yoktu tamamen beyazdı. Vücudu aşırı sıskaydı ve uzuvları birbirine çok orantısız uzunluklardaydı. Saçları çok seyrek ve kapkaraydı. Dışarıdan gelen polis aracı sesini duydum ve ardından içeriye doğru seslenen polisi.

“HEY! ORADA KİMSE VAR MI?”

Bir anlık refleksle kafamı o yöne doğru çevirdim ve geri baktım. Fakat ortada kadın falan yoktu. Sadece ceset ve kalıntıları.

“HEY! SESİME DOĞRU GELİN ŞAHIS KAÇTI YAKALAMALIYIZ! ARKADAŞIMI ÖLDÜRDÜ!”

“ETRAFI ÇEVRELEYİN!” diye emir geçildi.

Tam arkamı dönüp polislerin geldiği yöne ışık tutacakken sağ tarafımdan ufak bir inilti sesi duydum. Tam oraya dönecekken sol kolumu uzun tırnaklı bir el kavradı. Hızlı bi şekilde soluma baktığımda o kaltak kolumu tutuyordu ve ağazını resmen kafası boyutunda açarak kolumu kuvvetlice ısırdı. Isırmasıyla yanma ve büyük bir acıya eşlik eden kırılma ve kopma sesi duydum. Sol kolumu koparmıştı. Polisler yanımıza geldi ve olduğu yerde kalmasını söylediler. Kadın bir köpek gibi sol kolumu elleriyle tutarak büyük ısırıklarla yemeye devam ediyordu. Kaçmaya başladı arkasından ateş etselerde sanki ona işlemiyor gibiydi ya da karanlık yüzünden denk getiremediler. Her neyse ne ama o bir insan değildi. Acil ekibin gelip beni hastahaneye kaldırması çok uzun sürmedi. Artık sol kolum yok. Hayat bana bir kez daha kuvvetli bir tokat attı. Hastahanede işim bittikten sonra polisler ifademi aldı. Kamera kayıtları ve onlarında gördüğü bu ne olduğu belirsiz şey sayesinde suçlanmadım. Şu an psikolojik destek alıyorum. Kendimi toparlamaya çalışıyorum. Fakat o lanet olası şey beni hala takip ediyormuş gibi hissediyorum. Evimin her karanlık köşesinden üstüme atlayacağını düşünmeden edemiyorum. Dediğim gibi onun ne olduğunu bilmiyorum ama size tavsiyem bu sıralar karanlık ve ıssız yerlerden uzak durmaya çalışın.

BANA AİT OLAN KURGUSAL KORKU/PARANORMAL HİKAYEDİR!

Etiketler:

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

3769 Toplam Flood
3975 Toplam Yorum
2347 Toplam Üye
26 Son 24 Saatte Flood

Kod e‑postana gönderildi. (24 saat geçerli)