Oğuz Baba Türbesi ve Panter’in Gürültü Kıyameti: Erbaa’nın Zırdeli Destanı

Evyaba Mahallesi, Erbaa’nın çamurlu, gürültülü, bi’ acayip köşesi. Burası sakinlikten fersah fersah uzak; üst kattaki komşular gece gündüz bangır bangır, sanki evde sirk kurmuşlar. Başrolde Oğuz Baba, 48’lik, parkinsonla kanka, ama kafası lunaparkta tilt olmuş bi’ deli. Yanında votka kralı Ahmet, lakabı Albay Ahmet, ama “Albay” dersen yedi ceddine küfür eder, üstüne bi’ tekme savurur. İki litre votkayı tek dikişte gömer, arıza Panter motosikletiyle Evyaba’yı sallar. Bu ikili, gürültücü komşulara karşı öyle bi’ savaş açar ki, Erbaa’nın dili tutulsun; absürt, küfürlü, zırdeli bi’ efsane.

Oğuz Baba, mahallenin çılgın şamanı. Parkinson ellerini zıngır zıngır titretiyo, ama muhabbeti atom bombası. Bi’ akşam kahvede, rakının dibine vurmuş, millete sallamaya başlar: “Bi’ gece Evyaba’nın karanlık sokağında bi’ hayaletle muhabbet ettim. ‘Oğuz,’ dedi, ‘sen bu mahallenin kralı olcan, türben dağları titretecek!’” Millet kopar, “Hadi len, hayalet mi, yoksa kolonya mı çarptı?” Ahmet, votka şişesini masaya çarpar: “Oğuz, hayaletle kafa çekecen de, üst kattaki orospu çocukları niye susmuyo amk?” Kahve yerle bir, küfürler uzaya kaçar.

Mesele şu: Üst katta Hüseyin, karısı ve 13’lük veletleri, gürültüde Guinness rekoru peşinde. Gündüz kavga, gece türkü, veletin de kulaklıkla bağırarak Call of Duty oynaması: “Granat attım, naber!” Oğuz Baba’nın sinirleri harap. “Ulan,” der, “parkinsonum şov yapıyo, bi’ de bu gürültü beynimi patlatıyo!” Ahmet, votkasını höpürdetir, “Siktir et, ben hepsini sustururum!” der, ama Panter’i çalıştıramaz, küfrü basar: “Siktir git motor, seni demirciye vercem!”

Oğuz Baba, gürültüye karşı manyak bi’ plan kurar. Evinin önüne bi’ taş yığını diker, üstüne turuncu sprey boyayla, yamul yumul: “Oğuz Baba Türbesi.” Mahalleli donar. “Lan, ölmedin ki, türbe neyine?” Oğuz, titreyen elleriyle bi’ sigara yakar, “Ölmek mi lazım amk? Ben Evyaba’nın canlı mabediyim!” Çocuklar “Haha, zırdeli!” der, teyzeler “Tövbe tövbe!” diye söylenir. Ahmet, Panter’ini yumruklayarak bağırır: “Oğuz, türbenle mi korkutcan o gürültücü piçleri?” Motor tıksırır, stop eder. Ahmet’in küfrü gökleri yırtar: “Anasını siktimin Panteri!”

Plan zırva ama kurnaz. Oğuz, türbeyi bahane edip “büyülü taş” numarası çeker. Bi’ kova su getirir, içine bakkaldan aldığı sirkeyi boca eder, “Bu büyülü, gürültü yapanı taş eder!” der. Mahalleli gülmekten kırılır, Ahmet bağırır: “Lan, o sirke, seni gidi sahtekar!” Ama Oğuz’un gözü dönmüş. Gece Hüseyin’lerin kapısına gider, sirkeli suyu kapıya çalar, “Bağırırsanız taş kesilirsiniz amk!” diye haykırır. Hüseyin, balkondan küfreder, “Siktir git Oğuz, aklını mı yitirdin?” Oğuz, titreyen elleriyle havaya yumruk sallar, “Akıl bende, sizinki gitti şimdi!”

Ama asıl dert, Hüseyin’lerin veleti. 13 yaşında, bi’ yandan oyun oynuyo, bi’ yandan avaz avaz: “Camper lan, naber!” Oğuz Baba, bu veleti susturmak için çıldırır. Bi’ gün bakkalda pusuya yatar. Veleti görür, “Küçük, gel bakayım, amca sana çikolata alcak!” der. Velet saf saf gelir, Oğuz bi’ çuvala tıkar, üstüne “Kuzey Irak” yazıp kargoyla yollar. Tabii, Oğuz’un eski defterleri açılır. Yıllar önce Erbaa’da bi’ meyhanede Polonyalı mafya lideri Marek’le kafa çektiği günleri hatırlar, arar: “Marek, borcun var, veleti Kuzey Irak’a yolla!” Marek, “Oğuz, sen manyaksın, ama tamam!” der. Sonra Oğuz, bi’ ara Kuzey Irak’ta bi’ rakı masasında kurduğu muhabbetten kalan bağlantıyı kullanır, Barzani’yi arar: “Mesud abi, veleti al, aç kalmasın!” Barzani, “Oğuz, baş belası, ama tamam!” der.

Velet, Kuzey Irak’ta Barzani’nin kampına gider. Oğuz, türbesinde “Gürültü tarih oldu amk!” diye titreyen elleriyle zafer narası atar, ama düşer. Ahmet, votkayla şenlik yapar, Panter yine stop eder: “Siktir git motor, hurdacı seni bekliyo!” Mahalleli afallar, “Oğuz, veleti mi postaladın lan?” Oğuz sırıtarak, “Yok, kampa tatile gitti, rahat olun amk!”

Üç yıl sonra velet geri döner. 16 yaşında, kas yığını, bazukayla talim yapmış, ayı kellesiyle poz veriyo. Oğuz, “Ulan, bu Rambo olmuş!” der, veleti yanına alır. “Gel,” der, “sana Esad’ı vurdurtcam!” Velet, “Oğuz Baba, sen kaçırdın beni, ama bu hayat efsane amk!” der, bi’ roketatar söker, takar. Oğuz, titreyen elleriyle omzuna vurur, “Aslanım!” Ahmet, votka şişesini kaldırır: “Şerefe, Esad’a selam çakalım!”

Hüseyin’ler mi? Velet gidince korkudan dilsiz olur, evde çıt yok. Oğuz’un türbesi Evyaba’nın sembolü olur. Bi’ teyze, “Oğuz Baba, romatizmam geçti!” der. Oğuz, “Teyze, sirke bende, naber sende amk!” Ahmet, Panter’le türbenin önünde gazlar, “Oğuz Baba’ya selam!” der, motor stop eder, küfür havaya: “Siktir git Panter!” Bi’ amca, “Oğuz, belim tutuyo!” der. Oğuz, “Hah, büyülü taş!” Sirkeyi dökerken Ahmet’in motoruna isabet eder. Ahmet, “Lan, motoru batırdın!” Motor çalışır. Mahalleli: “Büyü amk!” Ahmet: “Siktir, şans!”

Oğuz Baba hâlâ Evyaba’da. Parkinson azmış, ama muhabbeti torpil. Ahmet, votkayla, Panter’le kavga ediyo. Velet, Oğuz’un yanında, Esad suikastı için antreman yapıyo. Geçen bi’ genç, “Oğuz Baba, dua et, sınavı geçeyim!” dedi. Oğuz, “Lan, dua bende, kalem al amk!” Ahmet ekler: “Kalem tutmazsa, votka getir, ben çalıştırırım!” Velet, “Çalışmazsa bazuka var!” Türbe duruyo, üstünde yamuk “Oğuz Baba” yazısı. Panter arıza, Ahmet şarhoş, Oğuz zırdeli, velet psikopat. Kimi “çıldırmış” der, kimi “kral.” Evyaba bilir: Bu ekip, titreyen ellerle, boktan motorla, sirkeyle, küfürle gürültüyü susturdu, mahalleyi ateşledi. Büyülü taş mı? Belki. Asıl büyü, bu absürt, küfürlü, zırdeli çılgınlıkta.

Etiketler:

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4813 Toplam Flood
5628 Toplam Yorum
3471 Toplam Üye
51 Son 24 Saatte Flood

Kod e‑postana gönderildi. (24 saat geçerli)