“67” – Yürek Burkan Kısa Bir Hikaye
Her zaman huzurevinin 67 numaralı odasında, otoparka bakan pencerenin yanında otururdu.
Her gün saat tam 16.15’te aynı sözleri fısıldardı:
“Belki bugün.”
Hemşireler onun ne demek istediğini sormayı yıllar önce bıraktılar.
Altmış yedi gün önce kızı “yakında” döneceğine söz vermişti.
Ama “yakında” asla gelmedi.
Hayatı meşguldü; yeni iş, yeni şehir, yeni insanlar. Kendi kendine, gelecek hafta sonu, sonra ertesi hafta, sonra da bir sonraki hafta sonu ziyaret edeceğini söyledi. Ve zaman, dikkatsiz ve zalimce, o yoğun günleri yoğun aylara uzattı.
Bilmediği ve kimsenin ona söylemediği şey ise kadının onu görmeye giderken trafik kazasında öldüğüydü.
67 numaralı odaya asla ulaşamadı.
Personel ona söylememenin daha nazik olacağına karar verdi. Hafızası bir gelip bir kayboluyordu ve gerçeğin, onu hatırladığı her gün onu yalnızca kıracağına inanıyorlardı.
Bu yüzden bekledi.
Her öğleden sonra alnını soğuk pencere camına dayayıp kapıların açılıp kapanmasını izliyordu. Arabalar geldi ve gitti. Aileler yeniden bir araya geldi, sarıldı, ağladı, güldü.
Ama onun için asla.
67. günde sandalyesinden kalkmadı. Her zamankinden daha yumuşak bir sesle fısıldadı:
“Belki bugün…”
Ama bu seferki umut değildi; bir vedaydı.
Bir hemşire onu pencerenin yanında, gözleri kapalı, yüzünde hafif bir gülümsemeyle buldu.
Dışarıdaki gün batımı sıcak ve altın renginde parlıyordu, kızının saçıyla aynı renkteydi.
Yanındaki masanın üzerinde açılmamış bir mektup duruyordu. İade adresi:
Oda 67 – Hemşirelik Kanadı
Kendi titrek el yazısı.
Mektupta yalnızca şunlar yazıyordu:
“Geri dön. Seni özledim.”
Etiketler:
