“Dinozorları yok eden meteor Dünya’ya düştüğünde insanlık var olmaya başladı der çoğu bilim insanı. Başkalarına göre ise insanlık Âdem’in Dünya’ya indiği zaman başlamıştır. İnsanın maymundan geldiğini bile söyleyen vardır. Şu ana kadar insanlığın en eski bulguları Anadolu topraklarında bulunmuştur. Burası insanlığın doğuşuna da, gelişip büyümesine de şahit olmuştur. İlk cinayet Habil ve Kabil olayı olarak bilinir. İlk yazılı antlaşma Kadeş adıyla tarihe geçmiştir. Kısacası insanlık tarihi kadar eskidir savaşlar. Bu savaşlar bazıları için büyük zaferler, bazıları için de yok oluşları temsil eder. Misal vermek gerekirse İstanbul’un fethi Doğu Roma (yani Bizans) İmparatorluğu’nun yok olmasına neden olmuştur. Savaş, insanoğlunun kanında dolaşan bir zehir gibidir. Unutulduğu anda nükseder. Şimdi gelelim bugünün konusuna… (Eliyle tahtada çizili Dünya haritasını göstererek) Gizli savaşlar. Şimdi normal olarak soracaksınız, hocam savaşın gizlisi açığı olur mu diye. Size cevap olarak yaklaşık elli yıllık bir süreç olan Soğuk Savaş dönemini söylemek istiyorum. İkinci Dünya Savaşı bittiğinde yani 1945’te dünya iki bloğa bölündü: Sovyetler ve Amerikan yandaşları. Almanya’nın bile bölünmesine sebep olan bu durum doksanların ortalarına kadar devam etti. Soğuk Savaş’ın bitmesi ise Sovyetlerin dağılmasıyla oldu.” Profesör sözünü bitirdiğinde amfiye derin bir sessizlik hâkim olmuştu. “Gördüğüm kadarıyla çoğunuz çoktan rüyalara dalmışsınız bile. Oysaki henüz başlamadık bile…” Zilin rahatsız edici sesiyle Profesör’ün sesi kesildi. “Gene şanslısınız. Pekâlâ, ödevlerinizi yarın masamda istiyorum. Bahane kabul etmem bilesiniz.”