Öncelikle size iki eğitim felsefesinden bahsedeceğim. Biri “ilerlemecilik” diğeri ise ” yeniden kurmacılık”.Ne peki bunlar?
İlerlemecilik felsefesi çocuğu ön plana alan, çocuğun özelliklerine ve gelişimine dayalı olarak eğitim programı oluşturan bir felsefedir. 2006 itibariyle ülkemizde uygulanan sistem budur. Hatta 2013 yılı itibariyle tam yerleşti. Dünyadaki gelişmiş toplumların çoğu bu sistemi kullanır. Örnek verecek olursak: 90’lı yıllarda korku ve baskıyla bir eğitim verilirken günümüzde ise çocuğa bir yetişkinmiş gibi eğitim verilir. Önceki eğitim sisteminde çocuğa sadece ders anlatılırdı. Şimdi ise anlatıma çok az başvurulur. Çocuğu daha aktif kılarak onu ikinci öğretmen yerine koyarız. Hatta benim gibi okul öncesi öğretmenleri de bilir, bizler çocugun kendisi bilgiye ulaşsın diye sadece rehber oluruz. Çocuk bilgiye ulaştığı an özgüveni yükselir, olumlu bağlılık sergiler ve öğrenmeyi öğrendiği için bilgiyi gerçek hayata daha kolay şekilde transfer eder.
Yeniden kurmacılık ise toplumun sorunlarından yola çıkan bir felsefedir. Toplumu yeniden yaratır, ki her şeye sıfırdan ve sistematik başlamanın toplumu ileriye taşıyacağını düşünür. Toplumu bir laboratuvar gibi görür. İlerlemecilik anlayışındaki hemen hemen her özelliği de kendilerine uyarlamışlardır. En gelişmiş eğitim felsefesi budur. Fakat refah seviyesi ülkelerde kullanılamamasının sebebi; onların hali hazırda gelişmiş bir topluma sahip olmasıdır. “Yeniden kurarsak belki de toplumu bozmuş oluruz, bu riski almaya değmez ” diye düşünüyor olabilirler.
Peki ben neden bu eğitim sistemini tek çare olarak görüyorum? Çünkü bizim toplumumuz bitmiş, ölmüş… Türkiye’nin her bölgesinde toplumun bozulduğunu görebiliyorsunuz. Gerek haberlerde olsun gerek günlük hayattaki deneyimlerinizde. Bizde risk diye bir şey yok. Toplum bundan daha berbat bir halde olamaz. Açık söylemek gerekirse en dibi görmüş durumdayız. Bu yüzden yeniden kurmacılık felsefesine dayalı bir eğitim sistemi şart…