Beyler selamlar. Ben Adana denilen bok çukurunda doğmama rağmen (Orhan Kemal Bulvarına yakındım) o bok çukurundan ayrılıp Erasmus ile Polonya’da eğitim alıp yurtdışına iş teklifi ile Slovenya’ya yerleşebilmiş bir kardeşinizim. Normalde bu anımı 3 sene önce İnci Sözlük denilen merette paylaşmıştım ama denk geldiğinizi sanmıyorum zira kimse uplamamıştı. Şimdi o yazımı yeniden iyice yazıp buraya atacağım. Biraz uzun olacak ama kesinlikle değecek baştan sabırlıca tamamını okumanızı öneririm.
Eskiden Adana’nın fena olmayan bir ortaokulunda babam resim öğretmenliği (emekli oldu) yapıyordu. Haliyle resimlerimi çizmeye onun sayesinde başladım. Kendisi bana sosyal hayatımda pek para vermese bile konu resim olunca ortalığın amına koyardı. O dönemin parasıyla 400 liralık kuru boyalardan tutunda 3000 liralık çizim tabletine kadar her boku sorgusuz sualsiz alırdı. Tabii her yaz tatilde beni sanayiye yollayıp acısını çıkarırdı ama resime olan tutkumda babamın hakkını yiyemem, çok emeği geçti üzerimde.
İlkokul, ortaokul ve lise zamanları her türlü organizasyona babamın desteğiyle katılıp genellikle hep birinci oluyordum. Kara kalem tarzımla araba veya insan çizip durur bizim sınıftaki elemanlara satardım. Hatta bir ara bunu yarı zamanlı iş haline getirip lisedeki elemanlardan Facebook üzerinden konuşup, sipariş alıp milletin sevdiği kadını vesaire para karşılığı çiziyordum. Sonra onlarda yaptığım çizimlerle sevdikleri kadına çıkma teklifi edip bana mutlu bir şekilde eyvallah aga çekiyorlardı. Turgut Özal Anadolu Lisesinde okuyan varsa adımı mutlaka duymuştur.
Hentai ile tanışmam Metin 2 ve Raidcall üzerinden olmuştu. Ben o dönemler bilmesem bile yarın görüşürüz yazıp 11 sene aktif olmayacak arkadaş grubumla Yongbi Çölünde takılıyorduk. Raidcall ilk çıktığı zamanlar (2010) internet kafeden CD ile çalıp bilgisayarlarımıza aktarmıştık. Oyundan kazandığımız parayla aldığımız Cola Turkamızı yudumlarken grubun piç elemanı “kanki sen hiç hentai çizdin mi la” diye bir soru yöneltmişti. Düşündüm düşündüm “o ne lan” dedim. Ben araba, insan falan çiziyordum hentai neydi ki? Kendisine sorunca bu klasik kahkahalarından birini atıp “mozillaya yaz öğrensin” dedi. Korkunçlu karı herhalde diyip gizli sekmeye girmeden yazdım. Bunlar neydi lan böyle? Anime karılarına benzeyen çıplak karılar vardı ekranımda. Epey ilgimi çekmişti ama o dönemler kendime ait odam yoktu ve hemen arkamda genelde ailem çay sohbet yapardı. Şanslı günümde olduğum için ailem misafirlikteydi ve bende bu hentai çizimlerini bol bol inceleyebilmiştim.
Yıl 2013 olduğunda ve nihayet bir odaya sahip olduğumda ise tüm yılımı eski dostum olan hentailere harcamaya başlamıştım. Genellikle hentai çizimlerimi League of Legends için çizsem bile bazı sevdiğim kadın anime karekterleri, eski sevgilimi, beni disipline veren şeriatçı orospu evladı kadın müdür yardımcısının bile türbanlı hentasini çizip internete yüklemişimdir. Hatta bu tatlı çizimler beni motive etmiş ve sağlam puanla Erasmus Polonya kontenjanı kazanmama vesile olmuştu. Ben seni orada kıskanırım diyen sevgilime hemen siktiri çekip Polonya’ya Poznan Güzel Sanatlar Üniversitesine gitmiştim ki asıl hikayemde burada oldu.
Polonya’yı anlatmak gerekirse bizim ülkeye göre çok daha kaliteli hayat standartları var ve ilginç bir şekilde Avrupa’ya kıyasla acayip ucuz. Almanya-Polonya sınırında yaşayan Almanlar vizesiz dertsiz sınırı geçip aylık alışverişlerini burada yapıyor yani düşünün Alman bile buraya geliyor. Ama asgari ücret alıyorsanız biraz zor bir ülke maalesef. İnsanlarının Türklere karşı ortası yok denebilir. Türkleri kendi milletinden çok sevende gördüm sizi Viyana’ya gömdük diyende gördüm. Sovyet etkisinden olsa gerek Türk malı kalitelidir anlayışı var o yüzden etrafta bol bol Made in Turkey görebilirsiniz. Hatunları resmen tanrıçadır ki yengenizde bir aksaklık çıkmazsa gelecek yaz Leh bir kadın olacak. Eğer kafası din ile yıkanmamış az buçuk Avrupai düşünebilen Leh hatun bulabilirseniz basın nikahı kaçmasın. Dilleri çok sikik ve karmaşık olduğu için ben sadece günlük hayattaki kelimelerini ezberledim. Üniversitede zaten İngilizce eğitim görüyoruz.
Tipimden bahsedip olaya gireceğim. Ben Adana’da yaşamama rağmen genetik olarak neredeyse hiç Türk değilim gençler. Çoğunlukla genler Yarı Yunan yarı Gürcü gözüküyor ama zamanında müslüman olmuşuz ve kendimize Türk demişiz. Yunan, Gürcü ve Adana üçlemesi nasıl olabiliyor amk diye günlerce düşünmüşümdür. Bir ara burada Hristiyan kontluklar kuruluyordu belki atalarımda onlara dayanıyordur hiç emin değilim. Osmanlı soy ağacı öğrenmeden bakınca hep Adana ve Beyrut civarında takılmışız. Cumhuriyet dönemine kadar hep Yunan isimleri vesaire kullanmışız falan filan ama konumuz bu değil ben direkt tipimi anlatayım. Beyler saçım fena halde sarışın. Bir Alman ile beni yan yana koysanız saçlarımızı ayrıştıramazsınız. Tenim Adana sıcağından dolayı birazcık esmerleşti ama burada bol bol soğuk yediğim için yine beyazlaştım. Boyum 1.90 ve bir çok kızın sarhoşken ağzından kaçanlara göre epey yakışıklıyımdır.
Bu bahsettiğim olay ise sınıfta başlayıp hanım ablamızın evinde bitmişti. Bayağı tutkulu olmuştu ki her bir saniyesi aklımdadır. Yağmurlu bir klasik Wielkopolska günü yolda kahve satan seyyar satıcı abiye sapıp her zaman ki gibi acı kahvemi alıp üniversiteme doğru gidiyordum. Üniversite ile benim kaldığım evin yürüme dakikası 15 dakikadır ve o zamanlar motorum olmadığı için yürümek zorundaydım. Yaklaşık 5 dakika yürümüşken yanımda üstüme az bir miktar su sıçratarak hay amk dememe vesile olan beyaz bir Renault Twizy durdu. İçinde ise bizim sınıfın hatunlarından birisi vardı. Kendisiyle daha önceden tanışıyordum ve tipini vesaire biliyordum. Ten rengi epey beyazdı, saçları kızıla çalmış sarıydı, boyu tahminen 1.70 cm civarıydı. Gözü normalde yeşildi neden bilmiyorum fakat son 1 aydır mavi göz lensi kullanıyordu. Okula genellikle pantolon gibi bir şeyle gelirdi ve üstüne epey ince bir kıyafet giyerdi, eğer dikkatli bakabilirseniz şirin vücut hatları belli olurdu. Hafif makyaj yapardı ve muazzam yüz hatlarına sahipti. Ben böyle diyince aklınızda mankenler canlanmış olabilir ama bu kız okulun en güzel kızlarından ilk 100’e bile giremezdi. Polonya diyoruz beyler ayık olun. Ben 30 saniye bakıştıktan sonra nihayet beni arabaya davet etti.
Bende durur muyum amk? O zamana kadar Arap, Kürt karılardan bıkmışım uçtum arabaya. Araba da göt kadarmış kafamı eğmek zorunda kalmıştım. Bu tanrıçayla uzak yoldan sohbet ede ede gittik üniversiteye. Sınıfa girerken elimden tutmuştu. İçimden noluyoruz amk derken bende hiç şikayet etmeden ayak uyduruyordum hatuna. Sonra aynı sıralara oturduk ders işlendi, ders kaynatıldı, sohbet edildi ebük gübük. Ben bununla iletişime elimle devam etmeye başladım. Elim titreye titreye bu zarif tatlı hatuna zarar vermek istemeksizin boynunu, elini falan yavaşça okşuyordum. Sessizliğini fırsat bilip abuç arasına epey yakın bir şekilde bacağını ellemiştim. Eliyle elimi tutup fırlatıp bana biraz sövüp başka sıraya geçince ise tüm hevesim kaybolmuştu.
Bende derse daha 3 saat olmasını fırsat bilip bizim üniversitenin 2 dakika uzağındaki devasa parka gittim ve geçen hafta başladığım Akali Hentai (League of Legends denilen oyunun en güzel hatunudur) çizimime devam etmeye karar vermiştim. Karekteri misyoner bir pozisyona uygun şekilde çizmiştim. Hafiften adonis kası, kol kası vesaire eklemiştim. Kas diyince çirkin bir görüntü aklınıza gelmesin çok hafiften kas yapmak kadınlara inanılmaz güzelllik katar. Kasa ek olarak Akali’nin hemen yanına hançerlerini çizmiştim. Yani biz onu bir savaşta yenmişiz ve şimdiyse onu serbest bırakma karşılığı seks yapıyoruz. Suratını ise hafiften isteksiz gibi ama davetkar şekilde çizmiştim. Minik ter damlaları, pembe vajina vesaire çizerken kendimi çizime o kadar kaptırdım ki beni 2 saat önce tersleyen hatunun tekrar geldiğini (Bu arada hatun yazıp duracağım adı oldukça uzun bir yerel Leh adı olduğu için sikseniz hatırlamam) fark etmemişim. “Amcığa biraz kıl eklemeyi unutma” dedi. Hassiktir amk bu kız ne diyor ve ne ara geldi diye içimden söylenirken geldi yanıma oturdu. Elimden nazikçe kalemimi alarak o da çizim yapmaya başladı. Akali’nin diz kapağını daha gerçekçi çizdi. Bende bu sefer onun elinden kalemimi alarak daha bitirmediğim dudak kısmına hafif belli olan dişler çizdim yani karekter dudağını ısırıyor görünümü veriyordu. Bu böyle 15 dakika falan devam ettikten sonra kalemi bana hafiften uzattı. Bende kalemi almaktan ziyade direkt bunun meme ucunu elledim, çok hızlı bir hamleyle de boynuna öpücük verdim. Bu sefer kaçmaktan ziyade tıpkı birlikte çizdiğimiz Akali’nin surat ifadesini taklit edip güldü. Bende sırıtırken gamzem çıkmış olacak ki oradan öptü. “Beni de o resimdeki gibi yapabilecek misin?” dedi. Bunu Lehçe söyledi ve bende Lehçem kötü olmasına rağmen o an kanımın hızlı kaynamasıyla anlayıp yine Lehçe “Yeter ki sen iste” dedim. Kafamı bunun omzunun üzerine koyup ciğerlerimi onun tatlı kokusu ile doldurdum. Ardından yerdeki çimenlere doğru kendisini bıraktı. Bende bunun üzerine kendimi bıraktım. Birbirimizin kokusunu saçlarımızdan içimize çekerken ben oldukça çevik bir hareketle kendimle birlikte bu altımdaki tatlı hatunu koltuk altlarından tutarak ayağa kaldırdım. Tahminimce 30 saniyelik bi Fransız sevişmesi yapıp sonra hayvani doğamıza geri dönüp resmen birbirimizi yalamaya başladık amk. Bu benim ağzıma tükürüp sonra benden biraz uzaklaşırken aşağıya salyası falan akıyordu. Hentai çizimlerimde de bol bol kullandığım bir tekniktir. Ben elimi tam yine bunun bacağına atacakken bu kolumdan tutup burada olmaz dedi ve eliyle gel işareti yaptı. Beni okula getirdiği arabasına tekrar bindik ve 5 dakika yolculuğun ardından prefabrik küçük bir eve girdik. Salonda televizyon izleyen benim hatun gibi 4 sağlam kız vardı. Benimki bunlara göz kırpıp bu sefer anlayamadığım Lehçe bir şeyler fısıldayıp elimden tutup beni yandaki odaya soktu. Göz bağlama fantezisi deneyecektik. Odadan 20 saniyelik ayrılıp elinde bir uyku bandıyla geldi ve kafama taktı. Spermlerin tadını şekerlere benzeten bir ilaçlı suyu bana verdi. Bende bunu içtim tadı bok gibiydi ama değerdi. Ardından sendeledim ve yere düştüm. Hava aydınlıkken geldiğimiz yerde hava kararmıştı. Saatlerdir bağlı olmalıydım derken o Leh hatun ve 4 kız karşımdaydı. Hiçbirinin üstü yoktu ve fena fizikleri vardı. Ama hepsi aynı pantolonu giyiyordu. Benim hatunun yanındaki kız “Neden bu pantolonu giyiyoruz biliyor musun” dedi. Benden “hayır ama indirirsen öğrenebilirim” diyip sırıttım. Onlarda güldü ve cidden dediğimi yapmaya başladılar derken tam vajinları gözükme noktasına gelirken durdular. Yine gözümü kapatıp bu sefer kıyafetlerini ses yapa yapa çıkartılar. Bir makasla göz bandımı kestiklerinde ise onların kız değil 5 tane travesti olduğunu öğrendim. “İşte öğrendin” dediler ve beni 6 saat boyunca soluksuz siktiler. Ara verdiklerinde bir nefes alıp “Devlet-i Alliye Osmaniye Hedef Kızıl Elma” diye bağırdım. Kapıdan 4.Murat ve yeniçerileri girip evdeki ben hariç herkesi infaz ettiler. Bende padişahıma şükranlarımı sunmak amacıyla tam 80 günümü verdiğim bir portresini çizdim. Kendisi bu resmi çok beğendi ve bana teşekkür etti.