Ulan milenyum’un üstünden neredeyse çeyrek asır geçti, aynı muhabbet devâm ediyor. işin kötü tarafı, buna inanan salakların hâlâ var olması. sizin “ıssız adam” şeklinize şemâlinize tüküreyim ya. bu “ıssız adam” geyiği daha uzun seneler sürecek anlaşılan.
bakın size anlatayım:
ben de sevilmekten çok korkuyorum.
dürüst olayım: kimse, beni sevmez. hem tipim çirkin hem de karakterim…zâten şu âna kadar hiçbir kadının benden hoşlandığını hissetmedim. o yüzden benimkisi, biraz “kendi kendine gelin güvey olmak” olacak ama yine de yazayım.
bir kadını beni sevmesinden ölesiye korkuyorum. sevmesini bırak, benden en ufak hoşlandığını düşünsem dahi ödüm kopar.
“ya sevgilim olmak isterse? ya yanıma gelmeye kalkarsa? ya hediye gönderirse bana? ya benim için endişelenirse? ya benim için üzülürse?..”
bütün bunları düşündüğüm zaman, hafakanlar basıyor. kendimi kapana kısılmış hissediyorum. nefes alamıyorum sanki. o yüzden “biri ile sevgili olmak” düşüncesi bile ürkütüyor beni.
hani bankadan kredi çekersin, eline para geçer; bu, iyi tarafıdır ama bir yandan da “ulan onca borcun, fâizin altına girdik şimdi.” diye düşünürsün, işin berbat yönüdür ya; bu da öyle bir şey sanırım. (çok saçma bir örnek oldu ama inşallah anlatabilmişimdir.)
bu yaşıma kadar hep yalnız dolaştım, markete hep tek gittim, tek başıma film seyrettim, tek başıma lokantaya gittim…şimdi onunla berâber mi yapacağım bütün bunları? düşününce içimi tuhaf bir his kaplıyor.
“ya beni arkadaşları ile tanıştırmak isterse?” kadının, kendisinden deli gibi korktuğum yetmiyor; bir de olacakları düşünüp çevresindeki insanlardan korkuyorum :d
benim korkum normal çünkü bütün ömrünü yalnızlıkla ve bir odanın içinde geçmiş bir insanım.
ancak…
bu durum, benim için bile mâsumâne bir şey değil. diğer herifler için hiç değil. îtirâf edeyim: ben, sorumluluk almaktan korkuyorum; sevilmekten değil. bir kadının benden “sevgili olmak” yâhut “evlenmek” gibi bir beklentisi olmasından korkuyorum. daha doğrusu bu durumun getireceği sorumluluklardan…
yoksa güzel bir kız, “ya yalvehayp, evine geleyim. seninle işi pişirelim, ondan sonra söz veriyorum: sevgilin olmak istemeyeceğim, seni bir daha da hiç görmeyeceğim.” dese teklifi ciddî düşünürüm.
ha onu bile yapabilir miyim, bilmiyorum. dediğim gibi tipim kayık. o yüzden bir kadının bana bu teklif ile gelmesi de söz konusu değil.
özetle şunu diyorum: “sevilmekten korkan erkek” tamâmen bir şehir efsânesi. karşıdaki kadının, kendisinden beklentilerinden korkan erkek var aslında. ıssız adam’ı hatırlayın: film başladı; herif, birkaç kadınla birlikte oldu. keyfi gayet yerindeydi. nasıl ki işler ciddiye binince “odo bon oyrolmok ostoyorom…” dedi.
oysa filmde de dediği gibi: “sevgi, emekti.”
fedâkârlık yapmadan, sorumluluk almadan, emek vermeden sevmek ve sevilmek olur mu hiç?..