Selamlar herkese bugün size bir aşk hikayesinden, bir alegorik kavramdan bahsedeceğim.
Fars edebiyatından doğmuş olan bu kavram bir aşk hikayesidir. İlk olarak Ehlî-i Şirazi’nin bahsettiği daha sonra Zâti’nin ve sonrasında bir çok şairin üzerine mesneviler yazdığı bir hikayedir. Size bu aşk hikayesini anlatmayacağım çünkü az çok halk edebiyatına hakimseniz veya aşk hikayelerinin (Leyla ile Mecnun, Ercişli Emrah ile Selvihan, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin gibi) temel olay örgüsüne hakimseniz olay örgüsünün diğer aşk hikayeleriyle çok benzer olduğunu göreceksinizdir. Ben size diğer hikayelerden ayıran tasavvufi ve alegorik yanını anlatmaya çalışacağım.
Alegorilerde genel olarak Şem=Mum, Pervane=Kelebek olarak anlatılır.
Şem’in aşkı o kadar kuvvetlidir ki etrafına ışıklar saçar. Zifiri karanlıkta o zarif vücuduyla etrafını bi’hayli aydınlatır. Pervane ise aradığı aşkı, aradığı ışığı Şem de bulur. Tutkuyla kanatlarını çırparak Şem’e doğru uçar. Kanatlarında ki esinti Şem’in ışığını titretir. Pervane hayran bir şekilde Şem’in etrafında döner.
Aşkı kâfi gelmez o mesafeden. Biraz daha yaklaşmaya başlar dönerek. Yaklaşır, yaklaşır. Gitgide alevin sıcaklığını, Şem’in aşkını daha çok hisseder. Bu aşk arzusuna karşı koyamaz ve iyice yaklaşır.
Tam Şem’in aşkına iyice yaklaşmışken kanadının ucu yanar. Pervane acıyla uzaklaşır Şem’den. Aşkın acı içerdiğini öğrenmiştir artık. Acısının biraz dinmesini bekler. Acısı diner. Yeniden aşka uçma tutkusu kaplar ruhunu. Deli divane aşığımız engel olamaz kendine ve yeniden kanat çırpmaya başlar. Son derece hevesle ve kavuşabilmenin umudu, tutkusuyla kanatlarını hızlıca çırpar. Bu sefer daha yakınına sokularak döner etrafında. Eriyen mumdan çıkan göz yaşlarına tutunarak onda nefes bulur.
Pervane yaralıdır, Şem ise ağlamaklı. Günler geçer böylece. Pervane, Şem’in tükendiğini farkeder. Işığı nerdeyse sönmüş ve eriyerek göz yaşlarıyla etek oluşturmuştur.
Pervane sonun başladığını hissetmiştir artık. Pervane aleve daha yakın, daha şiddetli bir aşkla kanat çırparak döner durur Şem’in etrafında. Onu kurtaramayacağını anladığında acısına ortak olmayı seçer. Alevin etrafında döner bi süre daha. Sonra bırakır kendini Şem’in aşkına. Artık aşkına kavuşmuş ve dahi acısına da ortak olmuştur Şem’in. Fitile çarpar ve Şem’in eteğine düşer. Artık cansız bedeni Şem’in göz yaşları arasında kaybolmuştur. Şem onu göz yaşlarıyla iyice kucaklar. Ve yavaş yavaş üzerine akarak aşklarını sonsuza dek bir arada tutar. Ve hikayemizde burada biter.
Kimi aşkı uğruna can verir, kimininse bir kibrit kadar ışığı yoktur.
.
FurkanD.
.
Ben bu hikayeyi okuduğumda çok etkilenmiştim. Hem de çok etkilemişti ve bir şiirimde de bu kavrama yer vermiştim.
Abraham Twerski’nin sevgi yorumundan sonra bu hikayeyi keşfetmem ikisi arasında bir bağ oluşturmamı sağladı. Sevgi karşılıklıdır ve insanlar karşılık almadan karşılık vermez. Gerçek aşk karşılık beklemeden fedakarca yapılandır diyordu Abraham Twerski yorumunda. Tıpkı hikayemiz gibi. Gerçek aşk işte buydu.
Tasavvuf bunun neresinde var diyebilirsiniz hemen ondan da bahsedeyim. İlahi aşk, Allah aşkı diyebilirsiniz özetçe. Şem=İlahi aşk, Pervane=Biz insanlar oluyor bu alegoride ise.