Bizim 6. Sınıftayken bir grubumuz vardı ve o grupta Atacan diye bi çocuk vardı. Grup dediğim 5 kişiyiz hepimiz erkeğiz zaten. Bu Atacan’ı hiçbirimiz sevmiyorduk çünkü çocuk gerçekten veletti amk. Boktan boktan espriler yapar herkes zorunluluktan güler, yiyecek içecek bişi alır kimseyle paylaşmaz, saçma sapan hikayeleri gerçek sanıp bize anlatır falan yani sikim gibi çocuktu kısacası.
Yüzüne de söyleyemiyorduk çünkü o bizi cidden seviyordu ve neredeyse tek arkadaşı bizdik. Atacan olmadığı vakit mükemmel vakit geçirirken Atacan gelince bir anda içimizden hay amk derdik. Bir gün yine 4 kişi takılıyoz Atacan gelmemiş daha annesinden izin almaya çalışıyor. Berkay vardı bizim grupta en samimi olduğum çocuk. Dedi ki, “Amina koyim bu Atacan’a şaka yapak aq çocuk her geldiğinde içimizden anasına sövüyoruz zaten bari kışkırtak da eğlenek aq” dedi. Hepimizin o kadar hoşuna gitti ki bu fikir yerimizde duramıyoz.
Genelde bizim parkta buluşuyorduk ve bisikletlerimizle geliyorduk. Atacan malı bisiklet sürmeyi bilmediği için ya anası bırakıyordu ya da ağlayarak parka yürüyordu. Plan şöyleydi. Bizim mahallenin köşesinde kimsenin gitmediği labirent gibi bir yer vardı. Terk edilmiş gibiydi çok garip bir mimarisi vardı. Kimse gitmiyordu çünkü karanlık ve bok kokuyordu. Bok kokusunun sebebi ise kanalizasyon borusu oradan geçiyordu ve koku haliyle orada birikiyordu. Biz de Atacan’ı oraya götürüp bir süre sonra Atacan’ı yalnız bırakıp kaybolduktan sonra şişelerin içine doldurduğumuz çamurlaşmış toprağı bok niyetine çocuğa fırlatacaktık. Seneryo falan bile kurmuştuk o derece.
Neyse en nihayetinde annesi Atacan’ı parka bıraktı gitti. Annesi kaybolduktan sonra Atacan’a yaklaştım ve şöyle dedim, “Atacan bugün o karanlık labirent gibi olan yere gidiyoruz geliyorsun değil mi?” çocuk tabi korkak olmadığını kanıtlamak suretiyle “Tabi canım” dedi. Şişeler içinde dökülmesini riske attığım çantamın içinde bende duruyordu. Bisikletlerle biz hafif önden gidiyorduk Atacan da yürüyerek bize yetişmeye çalışıyordu. Ara sıra gülme sesleri geliyordu. Atacan ise yazık garibim anlamaya çalışıyor neye gülüyor bunlar diye o sırada da yürümekten soluk soluğa kalmıştı. Sonunda labirent dediğimiz yere vardık. Atacan, “Ya olum biz buraya niye geldik ya?” dedi. Berkay dedi ki, “Kanka burda bir adam varmış zamanında ve burdan geçen insanlara bok atıyormuş inanabiliyor musun? Ama söylentilere göre değerli bir şey gizliyormuş ve onu bulan kişi paha biçilemez derecede zengin oluyormuş. Girdikten sonra bulamayan kişiye ise üstüne boklar atarak ölüme terk ediyormuş” dedi. Atacan tabi başta inanmadı böyle boktan bir şeye hatta güldü, “Bu ne olum beni mi kandırıyon sen?” dedi. Hepimiz ister inan ister inanma falan dedik en sonda çocuk istemeye istemeye razı oldu. Şimdi bizim Ayberk vardı dedi ki, “O zaman dağılmaya başlayalım belki buluruz hadi kolay gelsin” dedi.
Hepimiz gidermiş gibi yaptıktan sonra Atacan’ı bırakıp aynı yerde toplandık. Duvarların üstüne çıkan bir yer vardı hemen oraya çıktık ve tepeden Atacan’ı izlemeye başladık. Baktık çocuk yazık sağına soluna falan bakıyor bir de burnunu kapatıyor. O sırada diğer arkadaşımız Cantuğ bizden uzaklaştı ve “BULDUM BULDUM LAN!” diye uzaktan bağırıyor o sırada da gülmekten yerde kıvrınarak bize bakıyor. Sonra hepimiz gülmekten altımıza sıçıyoruz çünkü o sırada Atacan’ın yüzünü göreceksiniz amk beti benzi atmış “Lan?? LAN? CANTUĞ? LAN GERÇEK MİYMİŞ?” diye bağrıyor. O sırada hala bizi ne görüyor ne duyuyor tabi. Hepimiz toplandık ben elime kağıttan yaptığım megafonla hafif geri çekilip gülmemi bitirdikten sonra, “Sen! Oradaki velet. Yanlış yerdesin ve bu yüzden boklarla yüzleşip ölüme mahkum edileceksin!” diye kalın bir sesle bağırdım ve hemen ardından hepimiz hurra diye şişeleri açıp yarın yokmuşçasına fırlattık. Nasıl bağırıyor amk anlatamam acı içinde yüzü gözü bok zannettiği çamurla kaplanmış “YETER ARTIK LÜTFEN ÖLMEK İSTEMİYORUM LÜTFEN!” diye bağırıyor amına koyayım biz o sırada hala atmaya devam ediyoruz ve gülmekten ölüyoruz haberi yok.
En sonunda bu baya ağladı falan sonra aşağı indik dedik biz sana şaka yaptık açıkladık her şeyiyle falan tabi bir daha yüzümüze bile bakmadı. Baya bi üzülmüştüm o olaydan sonra. Cidden yapılır mıydı böyle bir şey? Fakat daha sonra bizim okuldan bir tane kendine benzer bi çocuk vardı baktık onla arkadaş olmuş baya iyi anlaşıyorlar falan biz de mutlu olduk öyle olduğunu görünce. Artık 4 kişi kalmıştık ama mutluluğa o zaman ermiştik. Ortaokuldan sonra da Atacan’ı bir daha hiç görmedik. Seneler sonra bile 4 kişi her yeniden buluştuğumuzda Atacan’dan bahsedip gülüp eğleniriz.