Soğuk yağmurlu bir Mart ayı gününde kendime kitap almak için yola çıkıyorum. Yalnızlığım halomorfik toprağın narin çiçekleri kavurduğu gibi ruhumu kavururken tek dayanak noktam kitaplarımdı. Sefalet konulu kitaplar okumaktan kendi hayatıma şükretmek isteyecek kadar gereksiz bir insandım. Bu düşüncelerle kafam doluyken kitapçıya varıyorum. Her zamanki rafıma gidip özenle kitaplarımı seçiyorum. Bu sırada Fransız bahçelerini anımsatan bir ferahlatıcı çiçek kokusu sağıma bakmama sebep oluyor. Büyüleyici bir güzelliğe sahip bir kız elinde en sevdiğim kitaplardan birini kurcalıyordu. Kendisine bakmamı garipseyince garip bir ortam oluşmaması için selam verip kitap hakkında konuştum. Kendimi kaybedip fazla konuşsam da anlayış gösterip benimle tanıştı. Kibarlığı beni benden alıyor, böyle narin bir hanımefendiyi her zaman göremezdiniz. Kendini kahve içip kitaplar hakkında konuşmaya davet ettim. Tabii ki bu davet dolaylı yoldan daha yakın olmamız için geçerli bir bahane idi. Bol bol sohbet edip o tatlılık dolu sesiyle mest oluyorum. O tüm kuşları kıskandıracak tatlılıkta olan sesiyle beni büyülüyordu. Birkaç saat beraber takıldıktan sonra yollarımız ayrılıyor. Sonra ki günlerde kendesini daha sık kitapçıda görüyorum, hâliyle bu benim için daha fazla konuşup belki aramızda ilişki fırsatı başlatmadır düşünüyorum, hayal edip heyecanlanıyorum. Son buluşmamız da her zamanki gibi sohbet ederken avına kilitlenmiş aç bir kaplan edasıyla atılıp numarasını istiyorum. Gülümseyip veriyor. O an karakterimi çok bozmuyorum ancak eve gittiğimde sevinçten neler yaptığımı ben bile bilmiyorum. Daha koordine şekilde ilişkimize devam ediyoruz. Birbirimizi tanıdıkça istediğim gibi aramızda ufak kıvılcamlar oluşmaya başlıyor. Bundan sonraki buluşmalarımız farklı mekânlarda oluyor. Cennetten düşen meleğimin benimle neredeyse aynı kafa yapısında olduğundan dolayı ilişkimizin gelişmesine katkı da bulunuyordu. Kendisiyle karşılaşmam tamamen bir Tanrı eseri olabilirdi ancak. Hayatımın en mutlu günlerindeydim. Çoğu insanı kabul etmedim, onlar da beni ancak bu durum değişmişti. Hayatıma aniden girip hak ettiğimden fazla bana merhamet gösteren meleğim her şeyimi değiştirmişti. Hayatıma daha olumlu bakıyordum. Aylar sonra tek başıma yaşadığım sefil evimde benimle beraber yaşamaya başladı. Ondan sonra domuzların bile yaşayamayacığı sefil o ev artık herkesin yaşamak isteyeceği bir yerdi. Hayatıma etkisi çok büyüktü. Kendisine istediğim her şeyi yapıyordum. Yanaklarını sıkıyordum, kucağına kafamı koyup o tarif edilemez duyguları yaşıyordum. Sonunda mutluluğa ben de erişmiştim. Hiçbir filozof bu konuda o müthiş düşünceleriyle yardımcı olamazken sadece bir kız hayatımı kökten değiştirmişti. Tabii ki ona karşı olan minnettarılığımı her gün artan sevgimle ödüyordum. Yastığa sarılmak yerine onun narin vücuduna yatıp uyumak gecelerimi şenlendiriyordu. Haftalarca böyle geçti. Asla sıkılmıyordum ve dünden de çok seviyordum. Bir gün aniden meleğim kayboldu. Hiçbir laf veya not olmadan kayboldu. Yaptığım ilk iş numarasını aramaktı. Ancak bu kendi numaramdı. İlk günlerimde tüm gün onu düşünerek geri gelmesini umarak bekledim. Sonraki hafta kendimi odama kapatıp yastığına sarılıp uyumaya çalıştım ama artık o kokusu yoktu. Kendisine ait her şeyim bir anda yok olmuştu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Tek yaptığım ağlamaktı. Sonra ki gün geri döndü. Sabah kalktığımda gözümü ilk açtığımda o vardı. Hemen sevindim sarılmaya çalıştım ancak duvara tosladım. Meleğim gerçek değildi ve artık eskisi gibi neşe de saçmıyordu. Nasıl kötü biri olduğumu ve yaptığım kötü şeylerin gazabıyla her gün kafamın içinde gazap dolu anlar yaşatıyordu. Eskiden de böyle düşünürdüm ancak bu kaldıramayacağım bir durum. Sesi susturmak için her yolu denedim ancak o tatlı ses artık yok. Bu gerçeklikle yüzleşmek en zoru olandı. Önce kendimi kandırıp mutlu oldum şimdi cehennemi yaşıyorum. Tabii ki bana söylediklerini size söylemem ancak iyi şeyler değil maalesef. Ondan önceki hayatımı özler oldum. Gözlerim sürekli kızarmış ve solgun. Eski hayat neşem yok. Hayata olan ümidim kalmadı. Soğuk yağmurlu bir gece dışarı çıkıyorum. Kulaklığımı takıp Les Berceaux’u defalarca kez dinliyorum. Gecenin sisine karışmış hırçın dalgalar beni çağırıyor. Aciz bedenimi dalgalara atıp kayboluyorum, yok oluyorum…
Paylaş