Karanlık günlerde önlüklerimiz karaydı ama, Karanlıkları aydınlatan beyaz yakalarımız gibi Umutlarımız, mutlu günlerimiz de vardı. Kitaplarımızı, defterlerimizi itinayla biz kaplardık.Tahtadan, telden, ağaçtan oyuncaklar yapardık.Yaratıcı, yetenekli, paylaşımcı çocuklardık.
Biz, yuvarlak, köşeli kurşun kalemlerimizle Düz, eğik, süslü okunaklı yazılar yazardık. Biz halk kütüphanelerine, Halk Evlerine giderdik. Ne omuza asmalı deri, renkli çantalarımız Ne 0,5 uçlarımız, ne kokulu silgilerimiz vardı.
Tahta sıralı, varil sobalı sınıflarımızda Kara tahta başı heyecanlar yaşardık. Nohutlu, fasulyeli matematik derslerimiz. Cin Ali serisi okuma saatlerimiz Andımız, 50.Yıl Marşımız, Cumhuriyet şiirlerimiz Sapanla kuş avımız, derelerde yüzme yarışlarımız Ömer Seyfettin, Dede Korkut hikayeleri Kafdağı arkasına uzanan masallarımız. Battalgazi, Köroğlu Destanları Uzun kış gecelerinde uyuklayarak dinlediğimiz Babaların, Dedelerin askerlik anıları.
Amerikan yardımı süt tozundan hazırlanmış Beslenme saatlerimizi unutmak mümkün mü? Ya sabahları üzerine ”sana”yağı sürülmüş dilimlerle Taze yumurtalı, pekmezli sabah kahvaltılarımız.Tarhana Çorbası’nın lezzetini nasıl unuturuz? Pazar sabahları sıçak ekmek için kuyrukta bekleyişlerimiz Buharı kokusuna karışmış pidelerden, somunlardan Elimiz yana yana yediğimiz lokmalar.
Bizim Amerika’dan ithal hemen herkesin okuduğu Teksas-Tommiks’imiz -Zagor’umuz da vardı. Hayat, Ses Mecmuaları, Hürriyet’in Güngörmüşler’i Radyoda Enosis-Makarios, Viyetnam haberleri Arkası Yarınlarımız, efekte Korkmaz Çakar, Bizimkiler, Kaynanalar, Radyo Tiyatrolarımız Erkan Yolaç’la Evet-Hayır yarışmalarımız Orhan Boran’ımızla Yuki’miz. Hayatımızın bir parçasıydı.
Soğuk kış günlerinde, buzlu yollarda Tahta okul çantalarımızı kızak yapar kayardık. Bizim mahalle bakkalımız Haydar Amca’mız Yolunu hasretle beklediğimiz postacımız Bekci Hasan’ımız, kasabımız, manavımız Aile fertlerinden biri sayılırdı. Mahalle bekçimizin düdüğünün sesini Hepimiz çok uzaklardan tanırdık.
Lastik ayakkabıdan naylon ayakkabıya Bez toplardan naylon toplara Batarya pilli radyodan ağır, iri, sandukalı Siyah-beyaz televizyona biz kavuştuk. Gazocağından ”Aygaz”lı ocaklara biz geçtik. ”Vita”yağı tenekelerinden su kapları yapardık.
Küçük şeylerle mutlu olmayı öğrettiler bize.
Ne her gördüğümüzü isterdik, ne de her istediğimiz olurdu.
Ama bunalımlara girip çıkmazdık.
Ertesi gün unuturduk.
Bir giydiğini bir daha giymemek, önüne konan yemeği beğenmemek ne haddimize.
Bunları sorgulayacak kadar zengin değildik.
Hani bir kıyafetin miras gibi büyükten küçük kardeşe kaldığı günlerden bahsediyorum.
Sökülenin atılmayıp dikildiği, yıprananların yamalarla saklandığı günler. İşte bu yüzden her anne iyi bir terzi ve her baba yenilerini alamadığı için içi biraz buruk olurdu.
Ama modayı yine de takip ederdik biz.
Mesela; ipten kemerlerimiz, çoraplardan eldivenlerimiz vardı.
İşte bu yüzden ekmek ve emek bizim için nimettendir.
Kaybetmemek için sıkı sarılırız ekmeğimize de,sevdiklerimize de…..