Bir akşam üzerinde Temel bey ve müstakbel eşi Fadime hanım şömine karşısında akşam yemeklerini bitirmek üzerelerdi. Fadime hanım, o akşam yemeği için özel olarak hamsili pilav ve hamsi tava hazırlamıştı. Her akşam vaktinde gelen kapıcı birkaç dakikalık gecikme ile kapıyı çaldı. Kapıyı açan Temel bey, karşısındaki kapıcının “çöp var mıdır” sorusunu aynen eşi Fadime’ye iletti, Fadime çöp var midur? Fadime de ağırlığını bozmadan sofradan kalkıp mutfağa yöneldi, köşedeki çöp kutusunu kontrol edip eşine seslendi, “Vardır”. Bunun üzerine Temel bey şu sözleri kapıcıya tokat gibi yapıştırdı, “vardur, istemez”.
Temel beyin lafının üzerine suratı moraran kapıcı, “senin sahte elit karakterine sokayım” deyip çöp poşetlerini kesebilmek için yanında taşıdığı çakıyı cebinden çıkarıp Temel beyin üzerine hızlıca davranarak karaciğerinin biraz altına sapladı. Neye uğradığını şaşıran Temel, kapıcının omuzlarından tutup onu kapının dışına itekledi, ama nafile. Kapıcı, sapladığı bıçağın biraz üstüne diziyle tekme atarak karşılık verdi. Olduğu yere yıkılan Temel’in patırtısını duyan Fadime hızlı bir şekilde evin holüne doğru yöneldi. Kanlar içerisinde yerde yatan Temel’i gören Fadime avazı çıktığınca bağırmaya başladı. Diğer apartman sakinlerini olaya uyandırmamak için kapıcı, Fadime’nin üzerine atlayarak ağzını kapattı ve şu sözleri fısıldadı, “sonunda benim oldun”.
Boğazından tuttuğu Fadime’yi zorla girdiği evin salonuna sürükleyerek henüz bitirilmiş dağınık vaziyetteki sofranın sandalyelerinden birine oturttu ve cebindeki boş poşetlerden birini açarak Fadime’yi boğazladı. Zafere ulaştığını düşünen kapıcı, derhal Fadime’nin üzerindeki kıyafetleri soydu ve kendi kemerini belinden çıkarttı.
Tam donunu sıyıracakken kapının açık olduğunu ve kanlar içinde yerde yatan Temel’i hatırlayan kapıcı, kapatmak için kapıya doğru yöneldi. O sırada bir önceki çöpünü aldığı dairenin sahibi emekli albay Dursun, Temel’in gürültüsüne kapıyı açtı. Karşısındaki kızıl manzarayı gören emekli asker hemen ayakkabılığın arkasındaki piştovuna davrandı, ne yapacağını bilemeyen kapıcı ise Temel’in cesedini dışarı itekleyip kapıyı son süratle kapattı. Kapanmak üzere olan kapının aralığına iki el ateş eden Dursun, kapıcının uyluğuna bir atış denk getirmeyi başarmıştı. Kapıcının kaçacak yeri yoktu; biri kapının önünde, diğeri salonda iki ceset ve bacağındaki 9mm’lik mermi ile başı çok büyük beladaydı. Ne yapacağını biliyordu, dakikalar önce Fadime’nin kontrol ettiği çöp kutusunun önüne gelip çöpleri aldı ve dış kapıya yöneldi, durdu. Apartman boşluğunda yankılanan tabanca ateşi ile bütün katlar alarma geçmişti, dairelerden biri de hemen polisi aradı. Dursun, komşusu Temel’in kapısına bağırıyordu: “KAÇACAK YERİN YOK”. Dakikalar içerisinde Hamsi Apartmanının önüne 3 ekip otomobili geldi ve apartmanı sardılar. Kapıcıdan gelen, “çöpüm var, yaklaşmayın” sözlerinin ardından Dursun’u panik sarmaya başlamıştı. Kaçacak bir yeri kalmayan kapıcının elinde artık bir koz vardı. Temel’in katına gelen polisler, Dursun’a işaret ederek silahının olduğunu uyararak ondan teslim olmasını istediler. Silahını yere bırakan Dursun’u polisler kelepçeleyip apartmanın dışına çıkarttılar.
Polislerden biri ise Temel’in dairesine; artık açabileceklerini, polis olduklarını söyleyip güvenlik sinyali verdiler. Kapı açıldığında bacağı kanayan bir Temel, polislere ihbarı yapan kapıcı ve ona pansuman yapmaya çalışan Fadime’yi buldular. Kapıcı elindeki çöp ile çıkıp çöpleri toplamak için bir üst kata yöneldi. Fadime ise polisle birlikte çağrılan ambulanstan gelen sedyeye Temel’i yerleştirmeye yardım ettikten sonra aşağıya Dursun’u görmeye gitti, ağzından sadece şu sözler çıkıyordu “kapıcı, çöp, fadime, kapıcı, çöp, fadime”.