hazırsanız arkanıza yaslanın, derin bir nefes alın ve çayınızı kahvenizi hazır edin. şayet biraz sonra anlatacaklarım insanı dumurdan dumura sürükleyen ilginç bir olayın sadece ufak bir parçası.
2015’in sonları sanırım aylardan aralık. üniversitenin uzatmalı son senesi rüzgarın oğlu maradona yavaştan kendini jübileye hazırlıyor ve yavaş yavaş durulup inzivaya çekiliyor.
birinci sınıftan beri hoşlandığım bir kız var, tabii o da boş değil gibi. arada bakışıyoruz filan. ama gel gör ki büyükler için için doldurmuşlar beni barut gibi, yok üniversite yılları bir daha gelmezmiş, yok kızlarla gez toz oğlum bir daha genç olmayacakmışımmış. velhasıl bu kıza bir şekilde açılmadım. kız da dışarıdan hanım evladı aile kızı. dedim bitecek bu sene okul, kızın da gönlü var gibi hazır yazılayım şu kıza efendi efendi düzgün bir ilişki yaşayayım artık hayatımda.
ah aydilge…
neyse. bizim ortak arkadaşlar var turgay berfin filan ama yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez. bir şekilde çıtlattım konuyu bunlara. sonra ekledik instagramdan birbirimizi, bir süre sohbet ettik vesaire. bildiğin şeyler işte.
bir gün benim ev arkadaşı atakan finallere iki hafta kalası memlekete gitti. dolapta da bu herifçioğlunun ana babasının gönderdiği erzincan tulumu var. burayı şimdilik bir kenara koyuyorum.
aydilge ile buluşmak istedim. çok sevdiğim butik bir cafe-bar var hem sakin hem de hoş ambiyans filan. sohbet sohbeti açtı kırk yıllık arkadaş gibi ısındık birden birbirimize. çok güzel bir akşamdı. yarın akşam bir daha fakat bu sefer benim evimde buluşmak üzere sözleştik ve ayrıldık evlerimize.
sabah uyandığımda farklı bir mutluluk vardı içimde. bir heyecanla evi toparladım. onlarca ilişkim olmuştu fakat içimdeki garip duygu galiba hayatımda ilk defa aşık olmaktı.
hemen bir sandviç yapıp alışverişe çıkmaya karar verdim. bekar hayatı, dolapta ne varsa doğaçlama bir sandviç yaptım ve acele ile yiyip markete çıktım. yiyenler bilir erzincan tulumunun buruk bir tadı vardır. arasına koyduğum sosis domates salatalık derken baskın tat değildi.
birkaç saat sonra market sepetini doldururken karnım guruldamaya başladı. sepetimi doldurdum ve eve geçtim. evi güzelce topladım ( bir kamyon çöp çıktı amk, annem babam gelse bu kadar özenmem) kendimce yemek hazırladım ve oturdum beklemeye başladım.
bir süre sonra kapı çaldı ve aydilge geldi. beraber yemeğimizi yedik, sohbetimizi ettik biralarımızı içtik ve çok güzel vakit geçirdik. taa ki..
birden karnımda filler tepişmeye başlamıştı. özür dileyerek lavaboya gittim lavabo salona çok yakındı. karnımda o kadar fazla gaz birikmişti ki salınımımı rahat yapamıyordum. o yüzden ses olması için duşun musluğunu açmak için uzandığımda ishal olmanın da etkisi ile yanlışlıkla paspasa sıçtım. evet yanlış okumadınız baya baya ciddi ciddi paspasa sıçtım. paspası saklayacak hiçbir yer yoktu o yüzden çamaşır makinesinin arkasına bodozlama fırlattım. evet atakan o boklu paspas benim eserimdi dostum..
keşke burada bitse. mideyi çok kötü bozmuştum. allahım biranın etkisiyle de nasıl bir bulantı geldi anlatamam. elimi yüzümü yıkayıp salona geçtim tekrar.
ortam romantiklikte zirveydi fakat gel gör ki ben fiziksel olarak o durumda değildim. loş ışığın da etkisi ile pofidik kanepeye uzandım. o da gelip koluma yattı. arkada ane brun çalıyor filan. kolumdan göğsüme kaydı. ama midem inanılmaz bulanıyordu. bulantıyı düşünmemeye anı yaşamaya odaklanıyordum fakat gerçekten çok zorlanıyordum. bir süre böyle geçti hiç konuşmadık..
bir an kafası göğsümden karın boşluğuma gelmesi ile birlikte öyle bir baskı hissettim ki midemde ne olduğunu anlamadan aniden istifra ettim. evet kızın saçına ve kafasına kustum amk.
gerisini anlatmak istemiyorum.