(Evet bu benim kendi kurguladığım bir hikaye, yer veya zamanı yok. Sadece eski bir tarihte geçen hayali bir hikaye yazıyorum)
Minik bir kasabada doğdum ve monoton bir hayatım var
Kasabada tek okuma yazma bilen ve demirclikle uğraşan kişiydim. Ayrıca çocukluğumdan beri kasabadaki en iyi avcıyım. Herkes bana saygı gösteriyordu ama ben çoktan bu hayattan sıkılmıştım.
O gün dükkanımı erken açtım ve düşünmeye başladım. Maceracı bir ruha sahiptim ve bu yüzden asker olup civar devleteri yağmalamak istiyordum çünkü son zamanlarda askerlerin çok kazandığını duymuştum. Yani hayal dunyasindayken yanıma biri kısa diğeri uzun iki kılıçları paslanmış asker geldi.
Uzun olanı elime yırtılmış bir mektup verdi ve bunu okumamı istedi. Mektupta buraya takviye birliklerin geleceği yazıyordu. Teşekkür bile etmeden hızla ayrıldılar.
İkindiye doğru şehirde okuma yazma öğrettiğim birine özel derse gittim.
Fakat geri döndüğümde hiç beklemediğim birşey gördüm,kasaba alevler içindeydi ve evlerin çoğu yıkılmıştı hemen evime gittim ve sakladığım altınlarımı aldım. Onun dışında kasabadaki herşey yağmalanmıştı ve insanlar ya kaçmış ya da esir düşmüştü.
O sırada takviye birlikleri geldi ve beni orduya katılmaya çağırdılar
Ya asker olup maceraya atılıcam yada şehre gidecem. Aceleleri var gibi o yüzden hemen karar vermeliyim
İkinci bölümde buradan devam edicem.
Yarın atmış olurum.
İtirazlarınızı ve isteklerinizi yazabilirsiniz.