Hayat zor, dedi Tevhit amca. Bakkaldan çıktığım gibi yola atıldım. Gecenin bu saati insanlar pek sokakta bulunmaz evlerinde yatarlar ama dedim ya benim aklım dolmuş. Birden gülmeye başladım. Az ötede gurubun birini gördüm tabi bende sert insanım bir vurdum mu karşımdaki felleğini şaşırır neyse gittim lavukların derdi ne. Ne göreyim…
… Nafile işim bittiğinde guruptan 2 kişi sakat kaçtı. Diğeri karşımda canı için yalvarıyordu. Birden gülme tuttu “HAHAHAHAHAH”. Elimdeki baltayı o pisliğin yüzüne geçirdiğimde haz aldım. Her neyse adam yerde yatıyordu. Gariptir ki nefesini az çok duyabiliyordum sanki yalvarmaya devam ediyordu bana onu bağışlamam için yakarıyordu. Kendime geldiğimde, kendimde çoğu zaman değilimdir, “Cesedi saklamalı”. Etraf bomboş ilk düşündüğüm cesedi çöp kutusunda saklamak oldu-Tabi o zamanlar teknoloji gelişmemiş- ama bunu yapmadım çünkü en yakın çöp kutusu uzağımdaydı ve bundan fenası çöp kutularının etrafı doludur. Liderlerin aldığı yeni kararlar insanları bu yola sürüklemişti ama memnunum çünkü geceleri tehlikelerle doludur ve tehlikeyi severim. İkinci mantıklı seçenek tabi ki de cesetleri büyük göle atmaktır. En temiz ve güvenilir yöntem şüphesiz ki budur. Her neyse cesedi attım “lups” diye bir ses ve adam sulara karıştı bir daha görünmemek üzere. Keyfim yerinde, topladım ekibi “Gece yeni başlıyor”. Çaldığımız arabayı uzunca sürdükten sonra sıkıldık Tabi ki zamanımızı boşa harcamayacağız girdik … mekanına. Ortama girdiğimizde Meksika’dan gelen malları denedik. REZALETTİ çıktık mekandan sinirliyiz köşede kütüphaneden çıkan bir çıtırı gördüğümüzde…
… Yorulduk be. Neyse geçeninde sonuna gelmişiz. “Ayrılma vakti hadi benden eyvallah” dedim. Eve döndüm. Ev ahali uyuyordu aradan sızdım ve yattım. Böylece bir günümü daha heba etmiştim.