Güncel Floodlar En sonuncu Floodlar

filexi
  • 0
Amk n*wi

Fakirlik anım

  • 0

sene 1998. yaş 12. aile dostlarımızdan biri, çocuğunun doğum günü partisine çağırdı beni ama partiye 2 saat kala falan, muhtemelen son saniye akıllarına geldim ve ayıp olmasın diye bizimkileri de arayıp sordular. ben de o güne kadar doğum günü partisine gitmiş değilim. parti diyorum çünkü benim için o bir “parti”, doğum günü değil. doğum günü, çoğu doksanlar çocuğu gibi benim için de, zigon zehpa üzerinde ödev yaparken, “hadi kaldır bakalım defterlerini” denilerek, muzlu rulo pastanın üzerinde yanan mumların üflettirildiği bir atraksiyondu. şanslıysak hediye olarak “çekmece çikolata” alırdı babam. neyse, buradan başka garibanlık anısı çıkarmaya gerek yok, konumuza dönelim.

çocuğun ailesinin durumu da bir hayli iyiydi. ben daha arap atarisi ile oynarken, eleman bilgisayarda mario oynuyordu.

ilk doğum günü partim olduğu için çok heyecanlanmıştım, hemen anneme gidip, hediye almamız lazım dedim. cidden bu kadar gariban mıydık yoksa ailem mi beni hediye almaya götürmeye üşendi ya da zaman mı yoktu bilmiyorum ama annem evin içerisinde hediye olarak götürülebilecek şeyleri aramaya başladı. dolapları açıp kapatıyor, daha önceden hediye gelmiş borcamlara bakıyor, babamın kıbrıs’tan gelirken getirdiği rakı şişesine gözü ilişiyor, yeni aldığı havlulara bakıyor falan derken bunların hepsinin saçma olacağına inanmış olacak ki, benim kıyafetlerimin olduğu şifonyeri karıştırmaya başladı. çocukla da aynı yaştayız bu arada. neyse benim çekmeceleri kurcalarken, yeni alınmış, halen yapışkanlı etiketi üzerinde (muzların, mandalinaların üzerinde bulunan etiketler gibi) beyaz slip donlarımı buldu. bulur bulmaz da, sanki hayatın sırrını çözmüş gibi, “haaah, işte bu, en güzel hediye dondur” dedi. anne dedim, yapma dedim, etme dedim, dondan hediye mi olur dedim ama dinletemedim. o zaman hiç bir şey götürme diyerek beni tehdit etti, şimdiki aklım olsa don götüreceğime elim boş giderdim ama o zaman utanıyor insan işte. mecbur kabullenip, donları hediye olarak götürmeyi kabul ettim.

dedim bari bunlara paket yapalım ama evde paket kağıdı falan yok tabi. annem de sağolsun hemen bir kaç hafta önce, muhtemelen bir pazar günü alınmış, hürriyet gazetesinden bir iki sayfa ayırdı ve üç tane yepisyeni cillop gibi bembeyaz donu gazete kağıdına sarıp oradan da siyah tekel poşetine iliştirip elime tutuşturdu.

babam beni çocuğun evine bıraktı ve gitti. salona bir girdim içerisi hınca hınç dolu. çocuk zaten arı kolejine gidiyordu, tüm arkadaşlarını da çağırmış. bilenler bilir, vestel marka plak, kaset, cd çalan bir müzik seti vardı, onda da açmışlar tarkan’ın şarkılarını, kızlı erkekli dans ediyorlar. bakın kızlı erkekli dans diyorum. benim bir kızla dans etmeye en çok yaklaştığım an “dansa davet” oynarken en son bana mecbur kalan kızın, “dans etsem mi etmesem mi” ikileminde kaldığı andır. etmedi tabi ki.

neyse, baktım hediyeleri bir köşeye yığmışlar, dedim herhalde buraya koymam lazım ama hepsi parıldayan kağıtlara sarılmış, nasıl güzel gözüküyorlar. koymasam mı acaba derken, çocuğun annesi elimden hediyeyi kaptığı gibi koydu yığının arasına.

parti devam ederken, ben de ortamın sıcaklığına kendimi kaptırmış, masada bulunan mercimekli köfteden, efendime söyleyim sigara böreğinden yiyip, dans edenleri izliyorum. o sırada pasta geldi ama pasta futbol sahası şeklinde, üzerinde zengin piçinin ismi yazıyor falan. mumları üfledi, pastalar dağıtıldı falan derken, hediyeleri açmaya sıra geldi. ben de olayın heyecanı ile unutmuşum tabi, gevrek gevrek alkışlıyorum “hadi aç, hadi aç” diye.

hediyelerin yanına geldi eleman tek tek açmaya başladı. işte bir açıyor, oyuncak araba, bir açıyor lcwaikiki maymunlu tişört, bir açıyor futbol topu. bu arada açtıktan sonra da soruyor “aa kimin hediyesi bu” falan diye. derken sıra benim poşete geldi önce baktı acaba başka bir yerden mi karıştı bu diye ama çıkardı hediyeyi istemsizce. lahmacun yaptırıp, getirmişiz gibi gazete kağıdına sarılı bir şey. neyse açtı gazete kağıdını, içinden donlar çıktı, güldü, “bunu da getirene teşekkür ederim” dedi.

işte dostlarım, asıl garibanlığı o zaman yaşadım ben, hediyeyi kim getirdi diye sormadı. şaka şaka iyi ki de sormadı amk, rezil olmaktan kurtuldum.

eğlence bittikten sonra babam geldi aldı beni, eve gittim. annem sordu, beğendi mi hediyesini diye, bilmiyorum dedim. “beğenmiştir, ne de olsa en güzel hediye dondur” dedi.

Cevap eklemek için giriş yapmalısınız.