Lise 3. sınıfı bitirmiş 3 ay yaz tatiline çıkmıştık. Bu 3 ayda yapacak hiç bir şeyim yoktu, evde oturup bilgisayarın başında geçirecektim. İlk bir kaç haftam dandik bilgisayarım ile dandik oyunları oynamaktı. Bir gün bilgisayarda film izlerken kendi kendine kapanması üzerine bir daha çalıştıramadım. Bu sorunu hep veriyordu ama artık çalışmıyordu. Ne kadar denesemde çalıştıramadım. Her denememde iyice sinirleniyor kendi kendime sövüp duruyordum. En sonunda dayanamayıp kasayı kaldırıp duvara fırlattım. Hıncımı alamadım gittim dolaptan çekici alıp var gücümle kasaya vurmaya başladım.
Evde kimse yoktu o yüzden beni tutacak kimsede yoktu. Bilgisayarı kırdıktan bir kaç dakika sonra sinirim geçmişti, yavaş yavaş üzerime pişmanlık hissi gelmişti. Kendi kendime “Hay ananı satayım niye kırdıysam, şimdi ne yapacağım 3 ay boyunca” diye düşündüm. Elimde ki telefonda tuşlu telefondu. Eve kimse gelmeden kırdığım bilgisayarı toplayıp kömürlüğe attım. Annem eve gelince bilgisayarı sordu. Bende bozulduğunu o yüzden kömürlüğe kaldırdım dedim. Akşam babam eve gelince yeni bilgisayar almasını isteyecektim.
Akşam oldu babam eve geldi. Keyfi yerindeydi. Yavaş yavaş yanına yanaşıp “Baba” diye seslendim. Babam suratıma bakarak “Ne var” diye sordu. Babama “Baba bilgisayarım bozuldu, hem çok eskimişti donuyordu anca. Ödevlerim içinde lazım yeni bir bilgisayar alsana bana” dedim. Babam kafasını çevirerek “Benim param yok, git çalış kendine al. Ben sana bilgisayar alamam kusura bakma” dedi. Ne kadar zorlasam da babamı ikna edemedim. Bilgisayar olmadığı için televizyonda saçma sapan türk dizilerini izleyip vakit geçirdim.
Uykum geldiği sırada yatağıma uzanıp düşünmeye başladım. “Aslında 3 ay çalışıp iyi bir para biriktirirsem kendime güzel bir bilgisayar alırım” Kendi kendime “Şu oyunu açar bu oyunu açar” gibi söyleniyordum. Öğlen 12’ye kadar uyumuştum. Ayağa kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Annemin yanına gidip annemden para istedim. Annem biraz kem küm yaparak parayı vermişti. Üzerimi bile değişmeden aşağı mahallede bulunan internet kafeye oturdum. Hemen internete girerek iş ilanlarına bakmaya başladım.
Hangi işe baksam hiç benim alanım değildi. Ya tecrübeli elaman istiyorlardı ya da mühendis gibi şeylerdi. Ben 3 ay çalışıp çıkacaktım. Garsonluk, cafe çalışanı ve saçma sapan işlere başvuru yapıp numaramı bırakmıştım. İnternet cafede 2, 3 saat civarı takıldıktan sonra eve gittim. Heyecanla anneme “Anne bir kaç tane işe başvurdum, beni arayacaklar” dedim. Annem de “Hadi hayırlısı” dediydi. Heyecanla elimde telefonu tutuyorum, şimdi ararlar diye bekliyordum. Ama aradan neredeyse bir hafta geçmesine rağmen arayan eden yoktu. Yine bir sabah uyanıp elimi yüzümü yıkadım.
Televizyonun karşısına geçip Cartoon Network’dan Gumball’ı izliyordum. Eşşek kadar adamım ama çizgi film izlemeyi seviyordum. Birden telefonum çaldı. Arayan yabancı bir numaraydı. Telefonu açarak “Alo” dedim. Arayan bir kadındı “Merhaba Mustafa beyle mi görüşüyorum?” diye sordu. “Evet benim” dedim. Kadın “Mustafa bey iş başvurusunda bulunmuşsunuz. Sanırım öğrencisiniz 3 ay kadar çalışacaksınız. Bize de sizin gibi bir eleman lazım, bugün gelebilir misiniz?” diye sordu. Heyecanla “Evet gelebilirim yer neresiydi?” diye sordum. Kadın bana bizim evin aşağısında bulunan parkı tarif etti. Oraya gelmemi ve beni oradan alacaklarını söylediler. Araba durduğunda ise camcam dememi söylediler. Camcam da neydi? “Tamam” diyerek telefonu kapattım.
Hemen annemin yanına giderek “Anne başvurduğum iş yerinden aradılar, Şimdi beni almaya gelecekler” dedim. Annem de ne işi nereye gidiyorsun gibi sorular soruyordu ama dinlemiyordum bile. Hemen üzerime adam akıllı elbiseler giymeye çalışıyordum. Sağı solu dağıtıyordum resmen. Biraz uğraştıktan sonra bana dedikleri yere geldim. Bi 10 dakika falan bekledikten sonra telefonum tekrardan çaldı. Arayan numara aynıydı. Telefonu açıp “Alo” dedim. Bu sefer konuşan kadın değil kalın sesli bir erkekti ve bana “Üzerinde ne var?” diye sordu. Kafamı eğip elbiselerime bakarak “Beyaz tişört ve siyah pantolon” dedim.
Telefonu yüzüme kapattı. Olayı anlamaya çalışırken önümde siyah bir araba durdu, vito tarzı. Bayağı lükstü. Şoför camının penceresi inerek bana “Sana söylenen kelimeyi söyle” dedi. Galiba kadının dediği kelimeyi burada söyleyecektim. Şoföre “Camcam” dedim. Şoför arka kapıyı açarak bana “Atla” dedi. Normal bir şekilde arabaya bindim. Arabanın içi kapkaranlıktı, resmen önümde ki koltuğu göremiyordum. Zar zor ellerim ile koltuğu bularak oturdum. Arabanın içi boştu, ben ve şoför vardık sadece. Nereye gittiğimi bile bilmeden öylece oturuyordum. İçimden “Acaba bu hangi işti? Garsonluk mu?” O kadar çok işe başvurmuştum ki ne yapacağımı bile bilmeden gidiyordum.
devamı nerede
devamı nerede
Daha az gör