O.B: Aslında muhteşem bir oyunculuk mu izliyoruz? Yoksa hakikaten mi böyle akıl hastası gibi davranmaktan hoşlanıyor musunuz?
B.C: Yani, ustası orda. Bence siz bu konuda ustasınız bu konuda ustacım. Bu sizce bir oyunculuk mudur… Bu bendeki yetenek, bu meziyet?
A.T: Oyunculuk değil yani, kendinin bir varoluş şekli bu. Oyunculuk sanatı başka bir şey.
O.B: Oyunculuk sanatı çok başka bir şey hakikaten.
A.T: Ama rezonansınız çok ilgi çekiyor. Tavrınızla birleşince başka spesifik bir şeye dönüşüyor gibi oluyorsunuz yani. Bir tuhaf bir durum var.
O.B: Aslında bu çok doğru bir yanıt. Aslında bunu söylemek lazım bazen oyuncu insanlar kız arkadaşlarıyla, ya da anne babalarıyla bile bunu tartışırlar yani. Ben hayatım boyunca bunu anlatmak zorunda kalmışımdır. Yani şu anda oynuyorsun. Hayır oynamıyorsun! Oyunculuk okumuş olabilirim ama o işte, bir yere gidip bir çatının altında piyes çalışarak, prova yaparak, sonra sahneye çıkarak gösterdiğimiz bir şey. Niye ressamlara “Şu anda resim mi yapıyorsun ulan!?” denmiyor, ya da niye bir müzisyene “Şu anda saksafon mu çalıyorsun?” denilmiyor?
B.C: Bu arada ben zaten oyuncuyum.
O.B: Niye bir oyuncuya “Oyunculuk yapıyorsun” deniliyor? Bu arada sen oyuncuysan zaten evet…
A.T: Mesela neden bu kadar yorumlar yaparak, bunları yaparak… Mesela, çok özel bir rezonansınız var. ııh… Yaratılışınızdan-
B.C: Pardon rezonans nedir?
A.T: Ya bu sesin çıkma şekli işte. Bu ses şekliniz var ya hepimizden farklı olan.
O.B: İlgi uyandıran bir ses.
B.C: Frekans mı?
A.T: Evet onun gibi, evet.
O.B: Frekans, Rezonans, ama aynı zamanda bir rezonans da yapıyor tabii.
A.T: Bu var ya aslında size bir yetenek olarak verilmiş sanki…
B.C: Teşekkür ediyorum. Size de aynısı var ama sanıyorum dişlerinizden kaynaklıyor.
A.T: Evet… evet, evet.
B.C: Özellikle mi yaptınız?
A.T: Hayır, tabiyatım bu.
O.B: Ayhan dişlerini böyle yaptırdı aslında ııh… Ayhan ııh…
A.T: Daha öndeydi… Benim çocukken daha öndeydi. Öpmeden kemirebiliyordum.
(Herkes güler)
A.T: Bahar hanım, ben öpüşmeyi çok sonra öğrendim. Yirmili yaşlarda diş buraya geçti. Ben yirmi yaşıma kadar kemiriyordum öptüklerimi.
B.C: Evet sizi çok iyi anlıyorum. Örneğin bir havuç gerçeği var. Örneğin bir senarist, bir metin yazdı ve bunu gerçekleştirecek. Bence havuçla birlikte oynamak için en doğru roldeki kişi sizsiniz.
A.T: Bence de. Doğru. Doğru vallahi zeki bir kadınsınız. Yani, analitik düşünüyorsunuz, birleştirebiliyorsunuz. Hakkaten-
B.C: Teşekkür ederim. Kadın kelimesini çok seven ve kadın denilmesinden hoşlanan biriyim. Ben lady’i tercih ediyorum.
A.T: Lady, dişi, bayan, kadın birçok şey söyleyebilirim.
O.B: Ama lady biraz zorlama bir şey değil mi mesela?
A.T: Yani ben türünüze göre ithaf ediyorum hani.
B.C: Bana first demek zorunda değilsiniz çünkü o değilim. Sekınd, tööörd, fööört…
A.T: O sizin kendinize yakıştırdığınızdır. Hak ediyorsunuzdur da onda sıkıntı yok.