Güncel Floodlar En sonuncu Floodlar

Kurucu Yönetici
  • 0
Fil Necati

Dün tam apartmana giriyordum yaşlı ve sakat bir dilenci önümü kesti

  • 0

Dün tam apartmana giriyordum yaşlı ve sakat bir dilenci önümü kesti; “çok açım oğul, fazla ayakkabın varsa bi çiftini bana verir misin?” dedi. “44 giyiyorum amca, olur mu ki sana?” dedim. “Olur, olur olmazsa kızımın fondöten pamuklarını yerleştiririm ucuna.” dedi. “tamam vereceğim ama seni önce biraz dövebilir miyim?” dedim, “elbette” dedi. temiz bi dayak attım, koltuk değnekleriyle çenesine vurdum. burnu kanadı, yerden kalkamadı. “hadi gel beraber çıkalım eve” dedim. yerinden kalkamadı, sırtladım. Çıktık. Ayakkabılarını çıkardı, eve girdi. “Dolabı aç beğendiğin botu al” dedim. “Gofret de isterim” dedi. Sunta kokan muzlu centro gofreti verdim. “Duşa da giriyim mi?” dedi, “beraber gireriz” dedim. “Beraber yaşayalım mı?” dedi, “olmaz nomohrim vordır” dedim. “deden sayılırım namahremlik yok aramızda” dedi. haklıydı. “seni yıkayayım mı?” dedim “çok isterim en son damadım maşrapayı kafama vura vura yıkamıştı, canım yanıyordu ama mutluydum.” kucağıma alıp banyoya götürdüm. kendi ellerimle soydum. dikişleri kırk yerden patlamış beyaz külotuyla kalakaldı. son bi gayretle bir kez daha kucaklayıp küvetin içine oturttum. bi yandan kırt kırt diye gofretini ısırıyordu. 3-4 yaşlarında babasının prensesi minik bir kız çocuğu kadar nazenin ve sevimliydi. ” biz seninle ne yapacağız?” dedim. ” bana sahip çık.” dedi. suyu açtım. bembeyaz saçlarına sinmiş kirli sarılar yanaklarından göğsüne oradan kasıklarına süzülüyordu. külotu ıslanmış bedenine yapışmıştı. her yanını keseledim. tertemiz yaptım. guslünü de aldırdım kucaklayıp küvetten çıkarttım. bornozumu giydirip, odama götürdüm. hayatımda yaptığım ilk iş görüşmesinde giydiğim lacivert kiğılı takım elbiseyi giydirdim. “sen artık bu evin beyisin” dedim. ayağı kalkmaya yeltendi, omzuna hafifçe dokundum, izin vermedim. “sus konuşma” dedim. birden ayaklandı ve bana sert bi tokat attı. gözleri doldu ve bana sarıldı. ikimiz de ağlıyorduk. duraksadı. “halley var mı?” dedi. “yok ama hemen almaya gideceğim” dedim. “seni çok seviyorum” dedi. ben de ona bağlanmıştım. mutfağa geçtik. sucuklu yumurta istedi benden. sucuk ve yumurta yoktu ama ben yine de yağı tavaya koyup erittim. ocağın karşısına iki iskemle koyup önce cızırdayan, sonra erimeye başlayan devamında kararıp katran halini alan tereyağını seyrettik. ” yumurta yok mu?” dedi. “yok” dedim. “peki ya sucuk?”, “hayır”. “olsun” dedi yanaklarını omzuma koydu. tava duman dumana vermişti, altını kapattım. ” ben sana çok alıştım.” dedi. “ben de ama, yapamam” dedim. “olsun” dedi. misafir odasına gittim. yatak olduğu halde yer yatağı hazırladım. mutfağa dönüp, tekrar kucakladım ve takım elbisesiyle yer yatağına yatırdım. “beraber yatmayalım mı?” dedi. “peki” dedim, “geliyorum.”çıkarken; “ışığı kapatma, bi de gelirken biraz daha gofret getir” dedi. mutfağı toparlayıp pijamalarımı giyip yanına gittim, kenarına kıvrıldım. “gofretlerimi getirdin mi?” dedi, uzattım. çok uykum vardı hemen uyuyakalmışım. sabah uyandığımda yanımda değildi. panikledim. hemen mutfağa koştum. ordaydı. kahvaltı hazırlamış, beni uyandırmadan tüm sofrayı silip süpürmüştü. incir reçelinin hepsini yemişti, çikonellayı da bitirmişti. “bu kadar tatlı yeme kendine dikkat etmelisin.” dedim. ayağa kalktı, kravatıyla ağzını sildi ve önüme dikildi. “sen çok iyi bir insansın evlat.” dedi. “ne demek oluyor bu?” dedim. “gitmeliyim” dedi. “bunu yapamazsın” dedim, “gideceğim” dedi, “hiçbir şey yaşamamışız gibi başını alıp gidemezsin.” dedim, “gitmeliyim” dedi. eğildim ve dizine sarıldım. “gitme” dedim. “eee sıkmaya başladın artık.” dedi. “sana bağlandım.” dedim. dizlerine dolanmış ellerime değnekleriyle usulca vurup benden kurtuldu ve kapıya yöneldi. ayakkabı dolabını açıp botlardan birini aldı ve önüne koydu. “alamazsın o botları” dedim. “bana vermiştin” dedi. “madem beni bırakıp gidiyorsun yok sana bot falan” dedim. “noolur yapma” dedi “hayır” dedim. “bu botlara çok ihtiyacım var” dedi “hayır vermeyeceğim” dedim, kıvrak bi bilek hareketiyle ayağına geçiriverdi botları, ben ayak bileklerine sarıldım “alamazsın onları” dedim “alacağım bırak beni” dedi. değnekleriyle kafama vura vura merdivenlere yöneldi, ben her kurtuluşunda yeniden sarıldım ayaklarına, beni görmez gibi mutlak bir kararlılıkla devam etti yoluna. giriş katına kadar sürüklene sürüklene peşinden yalvardım. “ver botları” dedim. vermedi. yılmıştım. “peki” dedim. yüzüme bile bakmadı, 50 metre ilerdeki virajı usulca döndü ve kayboldu. ben ise hala onu düşünüyorum.

Cevap eklemek için giriş yapmalısınız.