Güncel Floodlar En sonuncu Floodlar

McSahruk
  • 2
Amk n*wi

Bir Hırsızlık Hikâyesi: Tawanbar, Jako Papağanı ve…

  • 2

Tawanbar’ın ailesi ölmüştü; anneannesinin babasının kuzeninin torununun oğlu Pirdûr haricinde kendi soyundan bir kişi bile kalmamıştı. 6 sene önce oğlu Kurik doğduktan hemen sonra vefat eden karısı Mirî’nin ardından hayatında sadece Pirdûr ve Kurik kalmıştı. Kendisi işsizdi, Kurik ile birlikte bir günlerini aç, bir günlerini yavan ekmekle geçiriyorlardı. Tek sığınakları olan derme çatma entipüften gecekonduda, yardımsever Sahruk tarafından verilmiş bilmem kaç kat hırka, palto, kaban vesaire olmasa donarak öleceklerdi.

Bir gün Tawanbar “Yeter bu çektiğimiz, bizde insanız ve insan gibi yaşamayı hak ediyoruz!” dedi kendi kendine. Ancak en iyi kendisi bilmekteydi bu sefil yaşamlarının bir “yeter” ile düzelmeyeceğini.

Pirdûr o pansiyon senin şu pansiyon benim diyerek hayatını idame etmekteydi, durumu iyi sayılmazdı ama nasıl oluyorsa işsiz güçsüz olduğu halde cebinde daima bir kaç yüzlük banknot olurdu. Pirdûr’a sormak ve öğrenmek gerekti bu paranın geldiği yeri. En azından oğlu Kurik haftada bir dilim peynir koysaydı yavan ekmeğine bu bile yeterdi Tawanbar’a.

Tawanbar dönüp dolaştığı pansiyonlardan birinde yakaladı Pirdûr’u ve sordu:

-Pirdûr’um, yaşayan yegâne soydaşım benim, biz, yani ben ve soyumuzu devam ettirecek olan oğlum Kurik, rezil bir sefalet içerisindeyiz. Beni boşver ancak oğlum bu gidişle sonsuz sükûna karışacak. Şu güne kadar senden bir dilim ekmek bile istemedim ve yük olmadım maddi manevi hiç bir zaman sırtına. Şimdi boynum bükük sana geldim.

Pirdûr:

-Abim tamamdır anladım ben senin sıkıntını. Uzun süredir görüşemiyoruz bu duruma geldiğinizi bilmiyordum. Kusura bakma halini hatrını sormam gerekirdi. Ne güzel tesadüf oldu ki elimde, ucunda güzel para olan bir iş var. Gel şu karşı kahvehanede çayımızı içelim bende sana anlatayım şu işi.

Büyük bir malikanenin sahibi olan Dewlemend, Bhuthan’a tatile gitmişti. 3 aya kadar dönmeyeceği herkes tarafından biliniyordu ve çok büyük ihtimalle kasasında daha yeni sattığı arazilerin parası durmaktaydı. Dewlemend çok ileri düzey unutkanlığı olan yaşlı bir adamdı ve yaşlılığın getirdiği aksilikle etrafında kimsenin bulunmasını istemiyordu. Dolayısıyla haftada bir gelen hizmetçisi hariç kimsesi yoktu. Bu da, malikanenin şu anda terkedilmiş bir binadan tek farkının, içerisinde, hayli yüklü miktarda paraya ev sahipliği yapan bir kasanın bulunması olduğu anlamına geliyordu. Unutkanlığı dolayısı ile de kasanın şifresinin komplike olması beklenemezdi, doğum tarihi, evlilik tarihi, 1234 gibi basit sayı örüntüleri vesaire olmalıydı şifre.

Bu kadar basit görünen bu “işe” şimdiye kadar kimsenin yeltenmemiş olmasının tek nedeni Dewlemend’in çok hayırsever biri olmasıydı. Bu mahalleye ve mahalleliye o kadar çok yardımlarda bulunmuştu ki, mahallenin muhtarından bile daha çok saygı görmekteydi. Ancak Tawanbar şu anda bunu hesaplayacak durumda değildi. Malikaneye girecek ve o parayı alıp oğlu Kurik’i hayatta tutacaktı.

Aradan geçen bir kaç günün ardından bir kuşluk vakti Tawanbar, malikanenin boyaları dökülmekte olan beyaz ana kapısının çürümüş kilidini hafifçe zorlayarak kırdı ve gizlice içeri girdi. Ana holu geçtikten sonra ana salona geldi. Bu geniş odanın iki yanında, yukarı doğru uzanan, üzerine ince uzun koyu yeşil kilim serilmiş iki merdiven bulunmaktaydı ve bu merdivenlerin uzandığı katta ki odalardan birinde Tawanbar tarafından yağmalanmayı bekleyen kasa bulunmaktaydı.

Tawanbar bu merdivenlerden sağ tarafta olanının ilk basamağına adımını attı ki arkadan esrarlı cırtlak bir ses:

-Tanrı seni izliyor dedi.

Tawanbar sesin nereden geldiğini anlayamamıştı, etrafına bakındı -çok korkuyor ve tir tir titriyordu- ancak kimseleri göremedi. Ve çok geçmeden yine o aynı ses:

-Tanrı çok sinirli dedi, hafif bir hırıltı sesi geliyordu.

Tawanbar arkasını döndü, hayli geniş altından bir kafesin içinde bulunan jako papağanı kafasını ona dikmiş öylece bakmaktaydı. Tawanbar hiç düşünmeden:

-Sen konuşabiliyormusun dedi.

-Elbette konuşabilirim diye yanıtladı onu gri iri tüylü papağan

Tawanbar çok şaşırmış ancak korkusunu üzerinden atabilmişti.

-Bir papağana göre çok iyi konuşuyorsun.

-Sahibim o gençken sahiplendiğinden beri, yani yarım asır boyunca beni eğitti.

-Bu kadar değerli ve yetenekli bir papağanın bir adı olmalı öyle değil mi?

-Tabii ki, benim adım; Cabbar.

-Bir kuş için çok ilginç bir isim.

-Bir malaklı köpeğinin isminin Tanrı olması kadar ilginç değil…

Cevap eklemek için giriş yapmalısınız.