Avrupa dillerinde bugün hâlâ kullanılan ve kökü İslâmî (çoğu zaman Arapça) olan sayısız kelimeleri aklınıza getirmeniz kâfidir. İngilizcede bunun pek çok örnekleri vardır. Bunların bir çoğu, batılı tüccarlar tarafından ilk defa doğudan getirilmiş madde ve nesnelerin isimleridir. Bunlar arasından sugar („şeker”), syrup („şurup”), orange („portakal”), lemon („limon”) gibi yiyecek isimleri; spinach („ıspanak”), artichokes („enginar”) gibi sebze isimleri; saffron („safran”) gibi baharat ve coffee („kahve”) gibi içecek isimleri vardır. Bütün bunlar aslında Arapça kelimelerdir ve hangi memleketten alınmı olduklarını gösterir. Bunlara eşya isimlerini de katabiliriz; meselâ mat („hasır”), mattress („şilte, uzun minder”), sofa („sedir”) ve isminden hemen menşei anlaşılan ottoman („divan”) kelimesi. Cotton („pamuk”) Arapça bir kelimedir; bunun yanında isimlerini doğudaki şehirlerden alan birçok maddeler vardır – muslin („müslin”) Musul’dan, damask („bir çeşit ipekli”) Damascus („Şam”)’tan gelir, ingilizcede âdî benekli kedi ve bir çeşit hareli .ipekli için kullanılan tabby kelimesi Bağdad’ın Attâbiye mahallesinden gelir. Ticaret nesnelerini gösteren bu gibi kelimeler bir kültür alışverişinden çok, belki de bir ticaret alışverişini belirtir. Bizim doğudan aldığımız ticaret tâbirleri çok önemlidir. Bunlar, batılı tüccarların ticaret tekniğini doğudan öğrendiklerini gösterirler. Bu terimlerin arasında traffic („trafik”), tariff („tarife”), cheque („çek”), risk („riziko”, „tehlike”), magazine („dükkân”), ‘calibre („çap”) gibi çok kullanılan İngilizce kelimeler vardır. Gemicilikte kullanılan sloop („tek direkli yelkenli gemi”) ve barque („üç direkli yelkenli gemi”) kelimeleri bu iki gemi çeşidini de doğuya bağlar. Cable („kablo”) kelimesinin de kaynağı doğudadır. Admiral („amiral”) unvanı bile, ilk şekliyle, denizle bir ilgisi olmamasına rağmen, doğu menşelidir. Sanat alanında baroque (,,barok,) kelimesi Arapçadan gelmedir. Tambourine (,,tambur”) ve guitar („gitar”) gibi musiki âletlerinin isimleri Arapçaya dayanır. Rönesans Avrupasında çok sevilen lute (,,lavta, ut”) ise, Arapça al~cüd’dan gelir. Satrançta Farsça kelimeler kullanırız. Chek-mate kelimesi şâhmât’tan (yâni „şah ölmüştür” den) başka bir şey değildir. Astronomide en parlak yıldızlardan üçünün ismi – Aldebaran, Altair ve Betelgouse – Arapçadır. Matematikte cypher („sıfır”) kelimesi ve cebir ilmi Arapçaya dayanır. Fakat bazı kelimelerin yanlı kaynaklara dayandırıldığını da söylemem gerekir, alcohol („alkol”) kelimesinin kökünü İslâmda bulmak bizi şaşırtır, çünkü bu din alkol içmeği yasak etmiştir. Fakat bu dayandırma Rönesans devrinde yaşamı Paracelsus adında isviçreli bir kimyacının yaptığı bir hata yüzündendir. O, içkilerin kohl-collyrium („göz sürmesi”) ile bir ilgisi olduğunu sanıyordu. Bütün bunlar nasıl olageldi ? Bu olayın özetini alchemy (,,eski kimya ilmi”) kelimesinde bulabiliriz. Bu ilmi, biz bu gün yarı sihirbazlık gibi görürsek de, orta çağda bu, çok önemli bir kimya ilmiydi. Bu kelime Arapça al harf-i tarifiyle Yunanca chimia (,,kimya”)’nın bir birleşimidir. Chimia kelimesi de, Nil nehrinin getirdiği ve eski Mısırlıların tecrübelerinde kullandıkları siyah bir çamura verdikleri khem isminden gelmektedir. îşte burada bir sıra olayla karşı karşıyayız. Klâsik Yunan bilgisi eski doğudan alınmış ve Yunanlılar tarafından belli bir düzene sokulmuş, orta çağda müslümanlar tarafından bu bilgi geliştirilmi ve Batı Avrupa’ya geçirilmiştir.
Paylaş