Ateş diye bir herif vardı askerde. Kendisinden yaşça büyük olduğum için bana saygı duyar ve söylediğim her şeye samimiyetime güvendiği için inanırdı. Ben de takım komutanı yazıcısıyım. Bir gün öğle yemeği öncesi geldi bu lavuk yanıma ” abi benim askeri ehliyet işi noldu” dedi ben de “hallederiz öğleden sonra şimdi yemekhaneye gitmeliyim” deyip geçiştirdim. Bu herif peki abi ben dışarda bekliyorum dedi ve ön kapıdan çıktı.
Tabi ben kimsenin kullanmadığı hatta anahtarının sadece bende olduğu arka kapıdan çıktım. Bu kapıyı sadece yemeğe giderken kullanıyordum, yolu epey kısaltıyordu. Aksi halde ön kapıdan çıkmaya çalışırsam fazladan 5 dakika yürümek zorunda kalacaktım. Ben yemekhaneye varmak üzereyken takım komutanı beni gördü ve iş kitledi. Apar topar yazihaneye doğru giderken yolda Ateş’i gördüm.
“Abi sen ne ara geldin buraya yazihanede değil miydin?” diye sordu. İşte o an beynimde kıvılcım çaktı. Bir ibnelik yapmanın vakti gelmişti. “Ne saçmalıyorsun Ateş, yarım saattir teğmen Yıldırım’ın işini yapmaya çalışıyorum. Yazihaneye uğramadım bile ” dedim. Suratı bembeyaz kesildi herifin. Arada bir şeyler geveliyor kekeleyerek, ben de ” hadi uğraştırma beni işim gücüm var Ateş” deyip geçiştiriyorum. Ama suratımda da pic gülüşü var. Herife hiçbir zaman gerçeği anlatmadım. Rdm komutanina da “genzo abinin kılığına girip bana göründüler” falan demiş. Bu yaşta böyle hurafelere inanan adama mustehak amk.
Hatta öğleden sonra bu gelip “abi bizim ehliyet işi noldu” dediğinde bile “Keşke öğleden önce uğrayıp haber verseydin şimdi ben nasıl onca işin arasindan ehliyeti yapayim,” deyip psikolojisini iyice sikmistim. Şimdi ne yapıyor bilmiyorum ama bu ibneligi yaptığım için çok mutluyum.