dışarı çıkıp gezmeye başladım.20 lirayla ne yapacağımı düşünüyordum. Benim için bir servet
sayılırdı. Eski günlerin hatırına uzun zamandır yapmadığım bir şeyi yapmaya karar verdim.
Kızlardan birini takip edecektim. Ama ne güzel ne de seksapalitesi yüksek olmalıydı. Özellikle
şişman kızları arıyordum. En sonunda evlenmemiz halinde yatağa vinçle taşıyabileceğim tarzda
bir kızın peşine düştüm.
kız her 5 dakika da bir mola veriyordu. Yani kızın neresine baksanız poposu görünüyordu. Sadece
arka falandı kız. Tuvalete oturduğu anı hayal bile demiyordum. Arkasından yürüdüğüm için
gözlerimi nereye kaçırırsam kaçırayım insanlar kızın arkaüne baktığımı sanırdı.
25 dakika içinde 5 mola verdikten sonra kız çimenliğe oturdu. Zemin birkaç metre aşağı çöktükten
sonra kızın yanına gittim. aslında gayet seksleşilebilecek bir kızdı bence. Yanına gidince tip tip
bakmaya başladı bir an, ulan ya öğlen yemeği zamanına denk geldiysem diye geçirdim içimden.
Ya yemeğini vajinasından içeri sokarak yiyorsa, ya beni vajinasından içeri sokup geri kalan
hayatımı orada geçirmeme neden olursa?
inanılmaz bir iç çatışma yaşıyordum. Sonra kız konuştu:
-merhaba bir şeye mi bakmıştınız.
güzel konuşuyordu kız, ben konuşurken yediği insanları falan ağzından sıçratır diye bekliyordum.
Aslında abartılacak kadar şişman değildi.
+ben bir saçmalık yapıyorum. Böyle önüme çıkanı falan takip ediyorum.
-sapık mısın sen?
+o anlamda değil.
-ee ne yapıyorsun takip edip?
+konuşuyorum falan, zaman geçiyor hem. Abim şu anda evde bir kıza matematik çalıştırıyor da.
-ilginç.
+kesinlikle. Yani matematiğim iyi olsaydı o kızı ben çalıştırabilirdim.
-kötü mü matematiğin.
+yani 90 aldım son sınavdan (15 falan almıştım) ama abim beni 5 puanla geçti.
-derslerin iyi o zaman.
“+haha ne diyorsun lan sen şişman anasını bile gibiyorum”
+evet. Takdiri 3.35 le kaçırdım (küsuratlı atınca inanıyorlar)
-yazık olmuş.
+evet öyle. Birini bekliyor musun?
-evet abimi.
+iyi günler.
dedikten sonra biraz daha dolaştım ve eve gittim. evin camlarında meni falan yoktu belki de abim
yapmamıştır diye seviniyordum.
zile bastım ve abim kapıyı açtı. Yüzü asıktı abimin. Onu böyle görünce çok sevindim. Bu yüzüme
bile bakmadan odaya gitti. Hemen yanına, odaya gittim:
-abi ne oldu kendini gibmiş gibisin.
+sus be oğlum.
-söyle be ne oldu?
+her şey iyiydi ders çalışıyorduk?
-soruyu mu yapamadın lan haha.
+yoo soruları gayet rahat yapıyordum.
-ne oldu peki anlat çabuk.
+sonra kızla hafif hafif sürtünmeye başladık.
-meğer kızın gibi varmış çıkardı seni dayadı dolaba ve…
+lan sus iki dakika. Sürtünüyorduk, bende senin taktiği yaptım.
-direk ağzına…
+ya sen bana ne söylemiştin büşra ile.
-elini direk bacaklara falan mı at demiştim?
+bunun gibi işte. bende attım bacaklarına elimi, kız geri çekildi ama gülüyordu.
-abi gülüyorsa çıkarsaydın direk oluyor öyle.
+hee kolaydı . bu gülünce bende gülmeye başladım.
-evet.
+hatta biraz hayvanlaştım kahkaha atmaya başladım.
-çok güzel.
+güldük güldük olay kendiliğinden bitti ders çalışmaya devam ettik.
-senin baban da böyleydi zaten.
16. yaşımın son dönemini adlandırmak gerekseydi adlandırmazdım. O kadar ki boktandı.
Okulda bademler, evde abimler ve sokakta ilkokullu piç kurusu.
yavaş yavaş ilk dönemin bitişine doğru bir sınav öncesiydi. Ne sınavı olduğu aklıma gelmiyor.
Teneffüsteydik ve furkanla kimseye göstermeden bisküvi yiyorduk. Salakçaydı çünkü geçen sene
ki gibi değildi sınıf. Kimse bizimle muhattap olmuyordu bu yüzden bisküvi vermek zorunda
kalmıyorduk. Ama geçen sene götveren komünistler bisküvilerin kokusunu sikişirken bile
alıyorlardı. Yemin ederim sınıfın ortasında bir kız soyunsa ve biz bisküviyi açsak göt herifler kızı
bırakır bisküviyi yerdi. Hatta kız arkasını dönse ve gelin dese tam kızın yanına gidecekken geri
dönerler bisküvileri duvara dayayıp sikmeye çalışırlardı. Sikmek sahiden berbat bir kelime.
işte bu sınav öncesinde furkanla saçmalarken bademlerden birinin bisküvi isteyeceği tuttu.
Komünistler bitti derken bir de bunlar başımıza çıkmıştı. Ama komünistleri severdik yine. Bu
heriflerden nefret ediyorduk. Keşke komünistler olsaydı da bademlerine orak çekiçle vursaydılar.
Ama okul tam anlamıyla ülkücü yurduydu. Bir keresinde sırasına yıldız çizen bir çocuğu
dövmüşlerdi. Sonra neden bilim gelişmiyor. insanlar gök bilimine bu şekilde yanıt vermemeliler.
badem bisküvi isteyince furkan bademe hala anlayamadığım bir şekilde “siktaoghh gitt” dedi. O da
nefret ediyordu bademlerden, ayrıca evlerinde durumları kötüydü sanırım. Aile ilişkileri kötü
durumdaydı. Badem bunu duyunca coştu:
+kardeş allahın bisküvisini istedik alt tarafı.
-allahın siktirini çektik alt tarafı dedi furkan. Ben böyle bir şey demezdim.
+kardeş allahın ayıbını yapıyorsun.
bülent ersoy: allahınıza kurban.
ben: furkan allahını seversen sus dönemin son dayağını yemeyelim dedim kulağına eğilerek.
furkan iyice sinirlendi. Kalktı hiç yoktan çocuğa yumruk attı. Furkan harbiden iyi kavga ediyordu.
Badem yere kapaklanınca diğer bıyıklar olaya intikal etti. Yukarı döndüm “allah ım kafa atmayı
bilen iki melek gönder cumaya gelmezsem iki şişman meleğin üzerime otursun” allah ivana sert
olsaydı bizimle değılsın derdi. (tövbe tövbe)
Bademler olaya intikal edince he şey boka sardı. Furkanla ikimiz yerde dayak yiyorduk. Furkan da
adam mısınız lan siz diye bağırıyordu heriflere. Bende kafamı kaldırdım yukarıya bir an
çocuklarından birinin toplrına vurdum. Herkes bir anda çocuğa baktı çünkü bademlerden biri
ağlıyordu. Am gören abim sevinçten ne kadar ağlarsa bu da o kadar ağlıyordu. Çocuklar iyice
sinirlendi ve daha sert vurmaya başladı. Bademler nasıl kavga edebiliyordu anlamıyordum.
Herhalde biri bizi döverlerse cennete falan gideceklerini söylemişti. Bir süre sonra müdür
yardımcısı ve bir öğretmen geldi sınıfa. Bütün bademlerin kafalarına vura vura yardı ortalığı.
Furkanla beraber sırıtarak sıraya geçtik. Bağışıklık kazanmıştık dayak yemeye. Bademler bu olay
yüzünden 3 er gün uzaklaştırma aldılar ayrıca velileriyle görüşüldü. O senenin en mutluluk verici
anlarındandı.
karne almamıza 1 hafta kala okuldaydık doğal olarak. karneler çoktan hazırlanmıştı ve pek
heyecanlı değildim notlarım yüzümden. Furkanın anne ve babası boşanmıştı. Aslında bu olaylar
trajedik şekilde anlatılıp moral bozukluğuna neden olunabilir ama buna gerek yok. Aslında
anlattığım her şey trajedik olarak yazılabilirdi. Her neyse bunun önemi olduğunu düşünmüyorum.
Zaten trajedik bir yaşamı daha da dramatik yapmanın anlamı yok.
teneffüste yürürken geçen senenin şişmanlarıyla karşılaştım. Genelde onlardan uzaklaşıyordum
gördüğüm yerde ama bu sefer şişmanlar şak diye önüme çıkmışlardı. Baş şişman hemen atıldı:
-ooo zapa efendi naber.
“maktülün annesi şunları söyledi: yahu kızım alt tarafı oo demiş bunun için amı götü yarılıp yedirilir
mi? Bunu hangi insan yapar. Bak ben de bütün gün kocamın kafasını sikiyorum ama dağıtıyor mu
götü mü? Haksız mıyım bey:
+hangi kanalın kamarası”
+iyi işte.
-zapa dersler nasıl?
+takdir alacağım.
-vaaay ciddi mi?
+evet.
-demek çalışıyorsun dersine.
+kızım senin işin falan yok mu, git diyet filan yap.
-ihtiyacım yok benim diyete. Beni beğenen böyle beğenir.
“+öyle öyle, 5 sene sonra kendini kediye köpeğe siktir de gör”
+haklısın öyle tabi.
siktirip gittiler daha sonra. Şişmanları sınırdışı etmeliler.
Karnelerin alınmasına 3 gün kala bütün sınıf okulların kısa bir süreliğine de olsa kapanacağından
dolayı mutluydu. Furkana baktım, “giberim böyle hayatı” diyordu bence. Yeşime baktım “gibilirim
ben böyle hayatta” diyordu o da. O ara kötü durumdaydım her bakışı seks e yoruyordum.
annem babama “terlet beni bey” bakışı atıyor gibiydi. Babam anneme “iyi de nasıl yapılıyor “ gibi
bakıyordu. Kötü bir dönemdi.
dediğim gibi karnelerin alınmasına 3 gün vardı ve karnem berbattı. Kara kara ne yapacağımı
düşünüyordum. Mahallede ki ilkokullu bin bütün gün mahallede “akdeniz karadeniz karneleri
isteriz” diye olayları çekilmez kılıyordu. Karne günleri sadece başarılı olanlar için vardır. Diğerleri
için o gün olmamalıdır, direk gidip yatağa yatılır ve uyanıldığında birkaç hafta geçsin diye dua
edilir.
dediğim gibi 3 gün vardı. Sınıfta boş gözlerle etrafa bakıyordum. Yanımda furkan deftere birşeyler
karalıyordu. Kadro kuruyordu belki de bilmiyorum. Yanda şişmanlar gülerek bir şeyler
anlatıyorlardı birbirlerine. Belki de şişman olsaydım sınıfı geçerdim. Şişmanların hiç sınıfta
kaldığını görmedim. Şişman biri kız olsaydım birine arkaümü yumruklatırdım.
okuldan çıktıktan sonra bir süre dolandım etrafta. Çiftlerin berbat konuşmalarını falan dinledim.
Hayalimde onları tekleştirdim ardından kıza adamın penisini ısırtıp koparmasını sağladım.
Gerçekten kötü bir durumdaymışım o zamanlar.
tüm zamanların en eline mahkum kişiliklerinden biri olan abim kapıyı açtı. Birlikte odada
oturuyorduk.
-zapa çok ilginç bir durum var lan.
+neymiş o?
-karnelerin alınacağı günden sonraki gün senin doğum günün.
+karneleri aldığım gün öldüğüm gündür abi.
önce ölüp sonra doğacak gibi hissetmiştim kendimi.
-sahiden lan doğum günün o güne denk geliyor.
+ee ne yapalım?
-bir tak yapmayacağız zaten.
+abi bana hediye alsana lan.
-ne hediyesi?
+al işte bir şeyler.
-sen bana ne alırdın?
+ben sana am filan alırdım abi . senin de durumun varsa al bana bir tane.
-iyice iğrenç biri oldun sen.
+her neyse işte. bir 10 lira da yeter benim için.
abim cevap bile vermedi. Önünde ki bilgisayara dönüp oyununu oynamaya devam etti. Bir gün
age oftaki işçileri gibebileceğinin hayalini kuruyordu.
akşama doğru babam eve geldi. Abimle beni salona çağırdı.
-nasıl karneler?
+sürpriz olsun baba dedi abim. huur çocuğu yine takdir alacaktı. Böyle dediği zaman bilin ki takdir
geliyordur. Babama baktım pis pis sırıtıyor. Sonra ben babamla göz göze geldim. Bakışlarımı
kaçırmaya çalıştım ama herif gözlerini benden ayırmıyordu. Ayrıca bana bakarken abime baktığı
gibi de bakmıyordu. abim onun için boşalmalık caps arşivinin en nadide capsiyse bende o arşivin
en altında ki sıçan kadın capsiydim.
-ee zapa senin nasıl?
+ne nasıl baba?
-annenler falan oğlum nasıllar.
espri yaptığını sanıyordu mal.
“+annemi sana sormak lazım baba onu da sen gibeyon herhalde.”
+iyiler baba.
-karnen nasıl zapa?
+bir aksilik olmazsa iyidir bence.
-ne gibi aksilik?
+seste ışıkta sorun falan olmazsa.
-o karnede bir tane bile zayıf görmek istemiyorum.
bakmazsa görmezdi ama duramıyordu, bakıyordu.
+tamam baba.
ardından odamıza gittik abimle. Bu bana bakıp gülüyordu.
-ne var abi ne bakıyorsun ?
+kaç tane zayıfın var ?
-hiç yok. Takdir alacağım sürpriz yapıyorum.
+inanalım mı buna?
-o beni ilgilendirmez.
yine de huzursuz olmuştu. inanmıyordu elbette ama yine de ya alırsa diye içinden geçiriyordur.
Yatağa yatarken abime baktım. Takdir belgesiyle ilişkisi vardı galiba yoksa, kimse başkası takdir
alıyor diye bu kadar gerilim yaşamaz.
sabah uyanıp okula gittim. karneleri almadan önceki son gündü. Sınıf hala okula gelmeye devam
ediyordu .evleri yoktu galiba binlerin. Ne işleri vardı okulun son günleri sınıfta? O gün furkanın
tehlikeli fikirleri vardı:
-kanka ben eve gidemem karne gününden sonra?
+neden?
-gidersem bu karne yüzünden evden atılabilirim?
+gitmezsen de aynı yola çıkıyor.
-nasıl?
+eve gidersen karnen yüzünden evden atılacaksın, gitmezsen söz konusu bir evin olmayacak.
-doğru aslında.
+evet öyle.
-o zaman eve gitmeyeceğim. Resmi açıdan evden atılmamış olurum kendimi rahatlatırım.
bunları söyledikten sonra furkan sıraya gömdü kafasını. Yeşim oturuyordu önümde ona da
karnesini sordum:
-yeşim karnen nasıl?
+sağlığınıza duacı.
rüyalarında iğrenç espriler tarafından tecavüze uğruyordu kız.
-bu berbat bir espri.
+olabilir. Karneme gelince gayet iyi. Senin yüzünden kağıdımın alındığı ders dışında. Senin nasıl
karnen?
-teşekkürü kaçırıyorum.
bütün derslerimin bütün sözlülerine 100 verseler yine de birkaç puanla sınıfta kalırdım.
akşam evde daha da berbat bir şey oldu. Ağız bağını gibtiğim abim, annem ve babama üstün
başarı belgesi alacağını söyledi. Yani üstün başarı belgesi neye göre alınıyordu hem yıl sonunda
alınmıyor muydu bu diye düşünüyordum. Ayrıca annem ve babam üstün başarı belgesini alına
seks yapacaklarını sanıyorlardı galiba. Yoksa evlenmişler gibi bu kadar sevinmezlerdi. Bu üçüne
baktım birbirlerini falan kucaklıyorlardı. Tam acınası bir aile tablosuydu. Üçü birlikte ferre filmde
oynasa daha az iğrenç olurdu. Böyle sevgi saçmalıklarına gelemem. Her şey bir yana hiç benim
tarafıma bakmıyorlardı bile. Ben yoktum o an için. Sorun değildi gerçi bu acınası sevgi yumağının
bir parçası olmak istemiyordum. Ama bu üçünü öyle mutlu görünce çok sinirlendim. Hatta öyle
sinirlendim ki bu olaydan o kadar zaman geçmesine rağmen bu sözlükte aldığım ikinci nickte bir
hikaye anlattım. Hikaye de ne güzel abim yoktu ben tektim. Annem ölüyordu, bu biraz fazlaydı
yine de. Babamı da üvey karısı söğüşlüyordu.
(bkz: hiç üvey annenizi dürttünüz mü) yani bu hikayeyi anlatırken bir ara ben bile gerçek olduğuna
inandım. Sonra hikayeyi nickimle bağıntılı hale getirip adamı arjantine falan yolladım. tak gibi
hikayeydi niye o kadar umursayanı vardı anlamamıştım. O kadar dramatikti ki yazarken
kusacaktım. Sözlükten 3 nick aldım ve üçüde yemişinci, gerçekten acınası bir durum. Ayrıca daha
önceden silik yiyen hesabım da yok. Anlatacaklarım yavaş yavaş biterken bir itiraf daha edeyim.
ilk nickim (bkz: tabuttan gelen) le mason hikayesi anlatmıştım. O da yalan mesela inanmayın. Ne
kadar yalancı bir herifmişim böyle. bunları neden söyledim, çünkü ne kadar şey yazarsanız yazın
bir tak olduğunuz anlsevgi gelmez. nefret ederim insanları gerektiğinden fazla büyütenlere.
hikayeleri herkes yazar yani bence okumak daha saygın bir durum.
söylediğim gibi bu üçü seviniyorlardı hallerine. Odama gidip yattım karne gününü bekleyerek.,
karne günlerinden ettiğim nefret kelimelerle ifade edilemez. Okula giderken bin kurusu ilkokullu
bana bakıp sırıtıyordu. Mutsuzdum o an. Bugünüm son günüm gibi geliyordu o yüzden 97 liralık
servetimin 50 lirasını alıp harcamayı planlıyordum. Benim için büyük bir parti vermek gibiydi 50
lira. Cebimde müthiş bir servetle dolaşıyordum.
sınıfa girdiğimde midem bulanmaya başladı. Yüzüm bir anda kıpkırmızı oldu. Sınıfa baktım
çoğunluk heyecanla karneleri bekliyordu, furkana baktım neredeyse ağlayacaktı. Hocaya baktım
“hadi geç yerine “ diyordu. Ruhsuz huur.
hoca saçmalamaya başladı, oraları dinlemedim. Karneler dağıtılmaya başlandı. Alan mutlu
oluyordu olley nidaları atılıyordu. Daha sonra furkan karnesini aldı. Çocuk sırasına oturduğunda
omzuna falan dokundum gerçekten hayatta mı diye. Ölmüştü galiba.
-zapaaaa.
hoca beni çağırıyordu. Karnemi aldım hiç bakmadım bile. Eminim acınası bir haldeydi.
sınıftan çıktık. Karnelerini alanlar gülüp eğleniyorlardı. Benim gibiler de vardı tabi ama onlar o
üzüntüyle çoktan yollara vurmuşlardır kendilerini. Furkanla beraber gezmeye başladık. Kimse beni
eve arkaüremezdi. Yürürken bile titremekten ayaklarım kırılacak gibiydi. Furkan “ben eve
gitmiyorum “ dedi. Sevinmiştim, en azından yanımda biri vardı. Hangi akla hizmet bilmiyorum ama
taksime gittik bir anda. Sanki taksim bizi koruyacaktı her şey den. Saatlerce dolaştık birkaç şey
alıp yedik. Ama hayatımızın geri kalan kısmı böyle geçmeyeckti . en fazla 1 gün falan
doldurulurdu sokakta. Saat gece 10 du. Furkan:
-aga ne olacaksa olsun ben gidiyorum dedi.
+gerçekten gidecek misin?
-evet.
+dur lan bekle oturuyorduk ne güzel.
-yok zapa eve gidiyorum. Sen de git yarın buluşuruz.
cevabımı bile dinlemeden gitti bin kurusu. Yani arkadaş tek başına bırakılmamalıydı. Çok yalnız
hissettim kendimi o an. Keşke daha berbat durumda olan insanları görseydim belki o zaman
kendimi teselli ederdim. Ama yoktu, herkes bana inat mutlu olmaya sözleşmiş gibiydi. Cebimde 42
liram vardı. 8 lirasını harcamıştık. Furkan hiç para katmamıştı. Bir süre dolandım, oturdum.
Ardından yoldan geçen birine saati sordum. Saat 12 yi 10 falan geçiyordu. 17. Yaşıma girmiştim.
Hayatımın en kötü anlarıydı. Banklara oturup ağlamaya başladım hüngür hüngür. Zihnim
patlayacak gibiydi. Ağladıkça ağladım, sümüklerimi çekmekten yorulmuştum artık. Sonra sustum.
Boş gözlerle etrafa baktım. Sokaklarda çok fazla kalmayacaktım. Ama sokaklar hiç güzel değildi.
Arjantinli adam nickiyle anlattığım gibi kimse sizi evine falan almıyordu. Herkes birbirini gibme
derdindeydi. Hem ben masonlarla falan da işbirliği içerisinde değildim param da yoktu. kimse beni
koruyup kollamazdı. Hiçbir yere ait değildim ben. Hiç olamamıştım zaten. ilk defa keşke biri oooo
zapa diyerek yanıma yaklaşsaydı dedim. Ama kimse gelmedi. Saatlerce bankta oturdum ama
kimse gelmedi. Sadece mutlu insanlar önümden geçti. Allah yanımda filan da değildi. Kimse
yanımda değildi. Evet size anlatmak istediğim 16. Yaşım böyleydi. Döküntü bir bilgisayar ve
internet kafe arasında yazdım.
tabi inandırmak falan umurumda değil açıkçası. Zaten ben kimsenin hikayesine inanmam.
Onlarda umursamaz herhalde bunu. ilk defa bu sözlükte gerçekten yaşadığım şeyleri falan
anlatmaya çalıştım. Okuyanlara vs teşekkürler. Ya da teşekkür etmek yersiz sonuçta bir çok kişi
yazılanları kendini iyi hissetmek için okur.
yine de en güzel yaşım 16 dır. O yaşımı yaşayan bedenime buradan selam yolluyorum. Evet, bu
kadar iyi günler.
16 yaşındaydım ve ağır abazaydım part 12 final
Paylaş